XXX-VI

3.8K 489 219
                                    

30 Haziran
01.17, gece.

Saygıdeğer beyefendi,

Bir karara vardım. Kuzeyde bulunan ailemize ait çiftliklerden birine, uzun bir süre bir daha geri dönmemek üzere taşınacağım. Sizi temin ederim ki hiç kolay olmadı bunu kabul etmek, günler sürdü bu neticeye varmak ancak gitmek için çok iyi bir sebebim olduğuna inandığımda, daha fazla düşünmemin bir manası yoktu. Ben gideceğim ve siz de mutlu olacaksınız.

Ne var ki her ayrılık bir vedayı hak eder. Bu yüzden, sizi son bir kez görmek için geldim bugün şehre, bende kalan bir parçanızı size geri vermek üzere. Evden ayrıldığım zaman babamın bu konudaki isteksizliğine karşın üzüntüsünü dile getirmediğini, annemin gözyaşlarını güçlükle sakladığını ve kız kardeşimin bana kapının önünde sarıldıktan sonra gülümsediğini, uzun cümlelerle size anlatmayacağım zira hatırlamak, kendimi çok daha kötü hissettiriyor. Çiftliğin bulunduğu vilayete varmamıza birkaç saat var hala fakat dinlenmek üzere durduk ve ben de bu sırada, kendimi tutamayarak bu mektubu yazmaya karar verdim. Kâğıdın kenarları şimdiden birkaç küçük gözyaşı ile yıprandı ancak yazmaya devam edeceğim zira bundan sonra, size bir daha ne zaman yazabilirim, emin değilim.

Evimin kapısında durup da odamın bulunduğu taraftaki pencerelere anıları hatırlattıkları için hem mutluluk hem de hüzünle baktıktan sonra oradan ayrıldım ve yol boyunca gelecekte kurmaya çalışacağım yeni hayatımı düşünüp genellikle sıkıntı içinde iç geçirdim. Araba, evinizin bahçesinde değil de dışarıda, kapıya biraz uzak bir mesafede durduğunda birkaç dakika boyunca dışarı çıkamadım ve derin bir soluk alıp ilk adımı atana dek kendimi hazırlamaya çabaladım. Çok zordu bu, beyefendi, tahmin ettiğimden daha fazla acı veriyordu. Öyle ki kapınızı çaldıktan kısa bir süre sonra beni telaş içinde bir hizmetkâr karşıladığında, öncesinde ne söyleyeceğimi bilemedim. Başka bir ip hissediyordum bu kez boğazımda ve o, konuşmama engel oluyordu. Ben, sizi görmek istediğimi zayıf bir sesle söyleyip de bana dikkatle bakan genç adam beni içeri davet ettiğinde ancak, o histen biraz da olsa kurtulabilmiştim fakat biliyordum ki hala oradaydı. O, ellerimdi; ben, kendimin sonuna, bilerek yürüyordum.

İçeri girdikten sonra kabul salonunda beklememi rica etti ve size haber vermek üzere odadan çıktı, ne var ki ben yalnızca kısa bir süre için orada oturabilmiştim zira beklemeye tahammül edemiyordum. Heyecanım ve endişelerim, elbisemin eteklerini çekiştirirken ve siz de hala gelmemişken, kapıya doğru yürüdüm ve etrafta kimsenin olmadığını görünce merdivenlere yöneldim. Koridorda yürürken yanımdan hiç ayırmadığım ve daima belimdeki kuşağın ardında sakladığım kravatınızı avuçlarımın arasına aldım, onun beni mutlu eden varlığını hissedip gülümserken ise odanızın kapısının önünde duruyordum. İçeri doğru bir adım atarken öyle çok utandım ki adımlarımın altında ezilen zeminin çatladığını düşündüm yahut duvarların sallandığını. Yarı açık pencerenin aralığından içeri gürültüyle bir fırtına süzülüyor ve etrafımdaki bütün güzellikleri dağıtıyor gibi hissettim kısa bir an için, sonra masanıza baktım, orada duruyordu ve ardından yatağınıza, küçük bir kıvrım dışında üzerindeki örtü dümdüz bir şekilde uzanmaya devam ediyordu. Yavaş bir nefes verdim kargaşanın içinde ve her şey silindi. Şimdi masanızın üzerinde daha önce gördüğümden farklı bir dağınıklık görüyordum. Düzenli bir şekilde üst üste dizilmiş mektuplar, açık bırakılmış bir kitap ve onun hemen yanında duran tükenmiş bir mum... Bir de, köşeleri incinmiş bir kâğıt, üzerinde de henüz tamamlanmamış ve detaylarında sıkça düzeltmeler yapılmış bir resim; o, benim portremdi.

Kravatınızı mektupların üzerine bırakırken ürkek bir bakış attım kendime, ne kadar da soluktu yüzüm, eskiydi. Zaten tarih de aksini söylemiyordu bana, aylar öncesine aitti bu çizgiler, yıpranmışlardı. Kirpiklerimin yavaşça ağırlaşmaya başladığını hissettiğimde bakışlarımı kaçırdım ondan ve kâğıdın üzerindeki cansız gülümsemeyi dudaklarıma taşıyıp odanızdan çıktım. Artık sizinle konuşabileceğimi düşünmediğim için, aşağıdaki sessizlik karşısında son derece memnun olarak merdivenlerden indim lakin kapının önüne geldiğimde, arka bahçeye açılan kapının bulunduğu salonda sizin ve beni karşılayan hizmetkârın sesini duyduğumda, korku bütün bedenime yayılmış ve sıcaklığı tenime işlemişti. Bu sebeple kendimi kaybetmiş bir şekilde acele ile kapıyı açtım ve koşar adımlarla bahçede ilerlerken sesimin duyulmamış olmasını diledim.

Beyefendiye MektuplarHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin