6.Bölüm

9.6K 834 147
                                    

Altıncı bölüm: Ayı ayıdır!

Bir ayı,ayı ise; ayı kalacaktır.

Bir ayı,avını ancak öldüğünde rahat bırakır.

Ayı,ayıdır.

Bedirhan da bir ayıdır.

Bedirhan ayıların kralıdır. Bir dağ ayısıdır, nesli tükenmekte olan bir pandadır. Turuncu tüylere sahip,bu kocaman büyük ayılar, seçtikleri Akasya'nın hayatını burnundan fitil fitil getirtmek için sabah akşam uğraşırlar. Bir de pis pis gülerler.

Ighhh!! Pis ayı!!!

"Savaş, iki burger menü, buzsuz kola, baharatlı patates, burgerlerin içine bolca ketçap!"

Savaş sizin ananızdır, Savaş sizin ebenizdir. Pislikler!!!

Dünyanın en zor olayı hafıza kaybetmiş rolü yapmak değil, bir fast food mekanında amelelik yapmak da değil. Havvadan emir almak zorunda olmak hiç değil. Ya da küçük canavar-adını unuttuğum Bedir abi Bedir abi ortalarda gezen ayaklı felaket- ve onun tahminimce küçük manitası diğer bacaksız ile uğraşmak ta değil. Geçen gün gittiğimiz doktora hasta olduğumu yutturabilmeye çalışmak hiç değil. "Postravmatik durumdan kaynaklanan geçici bir hafıza kaybı. Ailesine ulaşabilecek misiniz?" Doktorun böyle söylediğine adım gibi-gerçi bu aralar adımın Savaş mı Akasya mı olduğunun ayrımını pek yapamıyorum- eminim, gelin görün ki bu turuncu ayıcık aileme ulaşmayı bırakın, doğru bir şekilde kim olduğumu bile demiyordu bana!

Ailemi her ne kadar hatırlamıyormuş gibi yapsam da, arayıp sorun olmadığını söylemiş, işkillenmemelerini sağlamıştık. Bedirhan'ı bu konuda tembihlemiştim. Ailem bir şey bilmeyecekti. Ne de olsa geçici bir hafıza kaybıydı, ha ve ha.

Aklınca, motorun zararını beni sığır gibi çalıştırarak çıkarmaya çalışıyordu. Onu getir Savaş,bunu götür Savaş. Savaş denince dik dik baktığımda ise "Ne oldu Savaş, bir şeyler mi hatırladın?"

Bilirsiniz, boyumdan büyük her türlü işe balıklama dalıp, daha sonra adamlığın birinci kuralı olarak kaçtığımı.. Neden kaçmıyorsun dediğinizi de duyuyorum.

Gerizekalı ben-lütfen hiç estağfirullah demeye gerek yok,net gerizekalıyım çünkü- bir nevi hırsızlık yapmıştım. Tamam,bir nevi demeyelim, bayağı bayağı. Turuncu ayının motorunun anahtarını ve kaskını çaldığım yetmiyormuş gibi bir de kaza yapmıştım ve çok kıymetli canımı kimse önemsemiyordu. Savaş dendiğinde, ben Akasyayım! diye bir çıkış yapmak ta, kodes yolu düz gider şarkısını istemsiz arka plana koyuyordu.

Motorun hurdaya çıkmış olması bir problemdi. Ailemin bunu öğrenmemesi gerektiği bir problemdi. Hafızasını kaybetmiş rolü de bir problemdi ve gizlice arayıp iyi olduğumu bir müddet bana bulaşmamaları gerektiğini söylediğim Bora başka bir problemdi. Ve ben çok bilinmeyenli denklemlerden nefret ederdim. Açıkçası tek bilinmeyenlilerden de, hatta genel olarak Matematikten nefret ederdim. Tamam konumuz bu değil.

Ayıcık Bedirhan-pardon ben Barış diye biliyorum artık- hayatımı zehir etme dalında oscarı kesinlikle alabilirdi. Ben hafızası kayıp rolünü yaparken ayıcık sayesinde Oscar alamamışta olsam, hakkını vermek lazım, o rolünü on numara oynuyordu. Tamam,oynamasında ona karışan yok zaten, ama şu pis pis alaycı gülümsemeleri yok mu? Fritözü alıp kafasına fırlatma isteği uyandırıyordu bende.

Kaleyi içten fethedeyim diyerek çıtımı çıkarmamaya çalışıyordum. Bu sırada ayıcık öğlen 1 ve 3 arası içeride ne yapıyordu,deli gibi merak ediyordum. Saat 1 gibi tüm restaurantta bir seferberlik başlıyordu, kimse o tarafa geçmiyordu. Hadi onlar geçmiyor, beni de geçirtmiyorlardı. Bir ara hepsinin mafya olduğunu ve içerisinin işkence odası olduğunu falan düşünmüştüm. Sonra turuncu ayıcık gözümün önünde Christian Grey, Havva ise Ana olarak canlanınca, içimde bir yerlerdeki ayıcığı gram umursamıyorum umrumda değil ama kıskanıyorum hücreleri olaya el atmış, beni merakım ile boğulmaya terk etmişlerdi.

Turuncu AdamWhere stories live. Discover now