11.Bölüm

6.3K 584 89
                                    

On birinci Bölüm: Sizden tam musakka olur!

Konuşa konuşa dağları taşları aşındırabilecek potansiyelde olan ben; konuşamıyordum. Çıtım çıkmıyor, dilim dönmüyor, iki cümleyi birleştirip de bir konuşamıyordum. Konuşamadığım sürelerde de dut yemiş bülbülleri düşünüyordum. Neden mesela o kadar meyve içinden dut yemiş te susmuş? Ben bülbül olsam, beni susturabilecek tek meyve garanti karpuz olurdu. Çünkü ömrümde kısa süreli attığım triplerdeki sessizliklerim hariç, çenem sadece karpuz yerken sadece yemeye odaklanırdı. Onun dışında her dakika, her saniye ağzımın bana konuşabileyim diye verildiğini düşünüp, hiç susmazdım. Bayılırım çünkü aldığım bir şeyin suyunu çıkarana kadar kullanmaya.

"Hasta mısın?"

Mesela,normalde biri bunu dese; özellikle diyen kişi aşık olduğum bey olsa uçan tekme ile ağzına girer, burun deliklerine parmağımı sokardım. Tamam, cidden iyi olmayabilirim bu yüzden sormuş olabilir ama şu suskunluğumu daha yedirememişken bir de hasta mısını duymak..

"Gayet.."

Gecenin bir vakti motoru pek tekin bulmadığımdan- açıkçası o saçma kazayı yaptığımdan beri tüm hevesim kırılmıştı- motor kullanmasını istememiştim. Tamam, tabi ki Bedirhan mükemmel bir sürücüydü ama bir saat boyunca çilleri bile görülmeyecek sırtını izleme fikri pek hoşuma gitmemişti. Bu yüzden otobüs ile gidiyorduk. Yan yana oturuyorduk ve benim çıtım çıkmıyordu.

Şu durumda nöronlarımın ayyuka çıkıp beynimin içinin ana kraliçeleri olmayan bir kovan gibi vızır vızır olması gerekiyordu ama beynim de sanki dut yemişti. Ondan da bir ses yoktu.

"Çok sakinsin?"

"Belki.."

Geri gidip gözlerini suratıma dikti. "Bilmediğim bir şey mi oldu?"

"Yoo."

"Tamam, tek kelime dilini bırakıp Akasyacaya geçmeye ne dersin?" Omzumdan tutup kendine doğru çevirdi. "Ne oldu?"

"Ne gibi?"

"En azından iki kelime diline geçtik, bu da bir şeydir. Akşam yemeği yüzünden mi gerildin?"

"Yok.. Üst üste bir çok şey geldi. Ya hani bazen olur ya insan bir durup Dünya'yı sorgular.. Öyle bir şey."

"Genel Dünya'yı mı kendi Dünya'nı mı peki? Yardımım dokunur belki?"

"Tamam, özetle: Herkes çok tanıdık, ama hiç biri tanıdığım değil."

Gülümsedi. "En azından tanıdığın gibi olmayan tanıdıkların var, bu da bir şeydir değil mi?"

"Bak mesela.. Sen de öylesin. Tanıyorum, aşık oluyorum ama kim olduğunu bilmiyorum. Bora ya da.. Kendi öz ablam mesela, iki tabak çanağı benden daha değerli görüyor. Annem zaten ayrı bir Dünya.. Hanım hanımcık ol, ama hanım gibi köşede durma. Aslında itiraf etmem gerekirse.. O saçma pantolon yüzünden takılmadım peşine. Sırf Açelya o kadar para bayılmış diye elinden almaya çalıştığım saçma bir kottu işte.."

"Hım.. İlk görüşte aşık ettiysem demek ki.."

"Hö hö. Ne alaka? Turuncusun diye ilgimi çekmiş olabilirsin ama ilk görüşte seni öldürmek istedim, ne aşkı? Cüzdanımı aldın be!"

"Ben de bir şey itiraf edeyim mi?" dedi sırıtışı genişlerken. "Adını öğrenebilmek içindi."

"Hı?"

"Bir kız.. Gecenin bir vakti elinde ayakkabılar bana doğru koşuyor.." Gözlerini kaçırmak yerine dik dik bakmaya devam etti. "Cesaretin hoşuma gitmişti. Ama bu yeterli değildi."

Turuncu AdamWhere stories live. Discover now