13.Bölüm

7.7K 612 188
                                    

On üçüncü Bölüm: Boş değilim hanımefendi, doluyum ben. Hem de şurada duran turuncuyla.

           

Arkadaş edinmeyi pek sevmem de, öncelerden olan bir arkadaşım, Zeynep, çok eskiden bir gün bana şöyle demişti: "Yaratılırken bize insan mı olmak istersin melek mi diye sormuşlar, insan olmayı seçmişiz."

Verdiğim cevabı dün gibi hatırlıyorum. "Bunu galiba daha beyinler montelenmemişken seçtirmişler bize. He yani diyorsun ki daha hiç yaratılmamışken bile beyinsizdik, işimiz gücümüz yok insan olmayı seçtik?"

Bu muhabbetten beridir görüşmediğimizi hesaba katarsak, kendisi bu seçiminden memnun. Ben hiçbir zaman olmadım. Yani ha ot, ha ben. İkimiz de oksijen tüketiyor, ikimizde canlılar kategorisinde olmamıza rağmen anca güneş görünce kıçımızı o tarafa çevirmeye tenezzül ediyorduk. Fark yoktu. Arada bir benim kalkıp okula gitmem gerekirken, otun öyle bir gereksinimi yoktu gerçi. Bak bu farkımızı şu an fark ettim.

Her zaman ters bir insan olduğumdan mıdır, insanların fikirlerini yargılamamak için genelini kaale almadığımdan mıdır bilmiyorum, çok nadir birilerini sever, hayatıma alırdım.

Bedirhan gibi.

Ay, örnekleme için bile olsa bir kalbim tersten atmadı değil.

Şimdi yemişim örneklemesini. Bence ilanı aşk gibi bir şey alalı daha iki dakika olduğu için kalbim ters moda geçmişti. İyi böyle, düzünün ne hayrını gördük ki biraz da tersten atsın bakalım.

"Iııh.. Bende tarçın sevmem."

Sırıtırken "Güzel." dediğinde karşılık olarak devam ettim. "Otobiyografiye gerek yok ta, bazı takıldığım kısımlar var." dedim ensemi kaşırken. "Alavere dalaveresiz hayatına girmem pek mümkün değil bence. Yani ikimize de hakaret olur bu. Tek bildiğimiz bu olunca.."

"Gereksiz bir çoğul eki?" dedi kaşlarını kaldırarak.

"Gerekli bir çoğul eki." dedim bende omuzları silkerek. "Benden aşağı kalır yanın pek yok gibi. Bakma ben saf gibi yaptıklarımı gizleyemiyorum. Yoksa   bence alavere konusunda ikimiz de bir yar doç sayılırız."

"Tamam.. Eğer biraz da olsa heyecanın dindiyse diyorum.. Artık sorumun cevabını alabilir miyim?"

Hangi soru? Soru mu sormuştu ki? "Hangi soru?"

"Akasya." dedi gözlerini gözlerime sabitlerken. "Çakallık yapma."

"Cidden ben bir soru hatırlamıyorum."

"Hadi ya?" dedi yay gibi kaşları milim milim havaya kalkarken. "Yine geçici bir hafıza kaybı mı yoksa? Akasyaya döndüğünde konuşalım tekrar o zaman."

Ya bu şey değil mi ya? Savaşlarda kullanılan Kurt Kapanı tekniği? Önce saldır,sonra kaç, boş görünce yağmala. Valla bi de bana çakal diyo. Kendisi ayılıktan kurtluğa terfi ederken sorun değil, biz iki laf almaya çalışınca çakallık yapma Akasya.

"Bi işi de tam yapsan olmuyo dimi?" dedim gözlerimi devirirken. "Yok şöyle düzgün düzgün de ki Akasya ben se-"

Beni öptü.

Ya da ben onu öptüm bilmiyorum. Birimiz birimizi öptü ama o kısım şu an önemli değil. İşin garip tarafı, ben ilk defa deniz gören fil gibi şoke olurken, sanki o denizde yaşayan bir balıkmış gibi sakin durmasıydı.

Dudaklarını alnıma değdirirken "Gidiyorum şimdi ben." dedi. "Uslu bir kız ol, yaramazlık yapma."

"Sanki mümkün.." dedim istemsiz olarak.

Turuncu AdamWhere stories live. Discover now