Sırlar ve kader

70 13 3
                                    

Keyifli okumalar, değerli yorumlarınızı bekliyorum😊

Nefesimi almaya korkuyordum, bir ceylana öldüğü ana kadar orada olduğumu farkettirmeyecek kadar sessiz yaklaşabiliyor olsam da, kamptaki en ürkütücü adamı takip ediyordum, büyü her zaman 5. Bi duyuydu ve ceylanın sahip olmadığı hassasiyetlere sahipti .
Büyü ilginçti ve bir yandan da korkutucu, bunu bir ustalıkla yapan adamı takip etmekse aptallık. İçimdeki bu kötü his somutlaşmış gibi boğazımı tırmalamaya başladı. Sonra dakikalardır Profesörün durduğu yerde bir kıpırdanma oldu, bir adım geri çekildi ve elindeki anlayamadığım cismi bulanan havaya doğru attı ve o an 12 yaşımda, bodrum katımızda gördüğüm o kara deliğin aynı bir anda canlanıverdi. Siyahın adeta maddesel bi haliydi, yapış yapış ve iğrenç bir siyah.
Gördüklerim karşısında nutkum tutulmuştu, Z' nin de benden farksız olduğunu anlamam için bakmam gerekmiyordu.
O  kara delik benim kabuslarımın baş kahramanı ve tüm büyücülük ders kitaplarında kesinlikle açılması yasaklı geçitti. Orası derslerden öğrendiğimiz kadarıyla yeraltına açılıyordu, yeraltı bilğiniz yeraltından farklıydı, ya da bildiğiniz tüm maddesel şeylerden.
Orası benim en büyük korkum ve merakımdı. Burada bulunduğum 6 yılda öğrenebileceğim her türlü bilgiyi araştırmış ve adeta bir intikam hazırlığı yapmıştım. 
Orası dünyaya kapılar açmayı başarmış bir paralel evrendi. Hiçbir şey maddesel değildi hepsi korkuların oluşturduğu yaratıklardı, hepsi acı öfke ve nefretten doğmuştu.

Titrediğimi farkettim, hayır burda olmamalıydım. Ne olacağına dair tüm merakım kaybolmuştu. Tek istediğim yıllar sonra az sonra görmeyi beklediğim sahnenin olmamasıydı.
Derken karanlığın içinden önce şeffaf sonra ise kadın silüetine benzer bir varlık, dışarı çıktı yarı saydamdı fakat kadının saçlarının pembe olduğuna yemin edebilirdim,  konuşmaya başladılar fakat; olduğumuz yerden net duyulmuyordu.
İyice dikkat kesildim, ne kadar uğraşırsan uğraşayım kulaklarıma kalbimin gümbürtüsü ve mide bulandırıcı bi  uğuldamadan başka hiçbir sesi algılayamıyordum. 
Gözümü karartıp bir kaç ağaç daha ilerledim. Olduğum yerden biraz daha seçebiliyordum. Z' ye dönüp gelmesini işaret ettim.
-... halk artık yatıştı diyorum! Sözünü tutmanın zamanı geldi Bryton!
- Biliyorum ama biraz sabredin, henüz kimse buna hazır değil, hele de Arya.
Anlamamıştım, benim mi adım geçmişti cidden?
- ... Söz veriyorum Melissa...
Profesör Bryton' ın sesi daha da kısılmıştı.
Kadın hiddetle titredi, arkasında sayılmamıza rağmen hiddetli suratını tahmin eder gibiydim .
- Yeter! Artık sabrım kalmadı! Ya sen bu kafesten kurtarır ve kızıma ulaşmamı sağlarsın, ya da ben tüm gerçekleri ortaya dökerim!
Ve titreyerek kara deliğin içinde kaybolmuştu; fakat artık çok geçti, hayatımın bir kez daha başka yönlere sürüklendiğini hissediyordum.
O annemdi.
Tüm bedenimi bir titreme sardı, ağlamaktan başka bir şey istemiyordum, kendimi unutana kadar ağlamalıydım. Nasıl olurdu, nasıl olur da annem de o iblislerden biri olabilirdi?
Nasıl olur da ölmemiş olurdu? Yıllardır içinde olduğum. Yalanlar çığ gibi başıma çöktü. Tam dizlerim bedenimi taşıyamaz hissettiğim anda, kafamın içinde elektirik çarpmış gibi bir acı hissettim Z ise adımı haykırıyordu; fakat benim tek hissettiğim zihnimde patlayan karanlıktı...

Bölümleri biraz detay vererek yazmak hoşuma gidiyor, umarım sizi etkilemiştir bu bölüm. Kısa sürede bir sonraki bölümü yayınlamayı düşünüyorum. İyi okumalar 😊

GRİWhere stories live. Discover now