Veda

52 6 0
                                    

   Dun sabah: 05.00;
  Hemen kalkıp Hartley'in yanına gitmiştim ve ondan Z'nin bu durumuna iyi gelebilecek bir şeyler yapmasını istemiştim.  Daha sonra silah, giyecek ve kamp yönetiminin her birimiz için açtığı ve bir kaç ay önceden teslim ettiği banka hesap kartlarını almış ve bu valizi , Z' nin odasında saklamıştım daha sonra Z' yi uyutan makineyi gece 00.00' dan sonra tamamen duracak  şekilde ayarladım ve odama dönup geri yatağıma girdim.
Dün, saat: 17.00
Odama giren Hartley'e umutla baktım ve elime o mor sıvı dolu tüpü verdiğindeyse, onu kollarımın arasında nefessiz bırakırcasına sarıldım. Sonra Z' yi ziyaret eder gibi odamdan ayrılıp; tüpü de çantaya ekledim.

Bu sabah:
Gözlerimi yavaşça araladım, ve Z' nin rahatlatıcı kokusunu içime çektim.
Dün gece beklediğim terslikler gerçekleşmeyince hazırlıklarım da boşa çıkmıştı.(şükürler olsun ki!)
-uyandın mı?
Kafamı Z'nin omzundan kaldırınca onun çoktan uyandığını farkettim. Dün sabaha kadar özlem giderip, plan yapmıştık.
- malesef.
Yine de gülümsedim, o da bana gerçek bi gülümsemeyle cevap verdi.
- Ben fazlasıyla hazırım. Sen de ol. Bugün yeni hayatımıza yolculuk günümüz ve neler olup bittiğini açığa çıkarmak için zaman gerekli. Dış dünya bize yardım edecek emin ol.
Saçlarımı okşayarak beni umutla dolduruyordu. İyice sokuldun, bugün; güne başlamaktan korkuyordum. Bu mühür ne işe yaramıştı o zaman?

   Odamdan dün hazırlamış olduğum valizleri almak için Z'nin yanından ayrıldım.
   O anda aklıma geldi, Z dün mühür almamıştı! Ya benimle gelmesine izin vermezlerse ben napardım?!
Yönümü değiştirip; prof. Aulora'nın kulübesine ilerledim. Yolda beni gören çaylaklar; saygı ve hayranlıkla gülümseyip selam veriyorlardı. Bir an midemde ve yanaklarımda bi sıcaklık hissetmiştim.  Daha yenice birinciliğimle gururlanabiliyordum.  Dün gece tek istediğim dikkat çekmeden Z' nin yanına gitmekti ve gerekirse onunla kaçmak.

Z' de 'o' güne dair bir şey hatırlamıyordu; fakat o benden erken ayılmıştı hem de profesör Bryton ve profesör Aulora benim hakkımda plan yaparken!
Z'nin duyduklarına göre yeraltından Melissa diye bir kadın prof. Bryton' dan beni kendisine vermesini istemiş,
Z' nin uyuduğunu zannedip tartıştıklarındaysa tam da Aulora, Bryton' a bi yeraltılı' ya güvenemeyeceklerini ve beni böyle bir riske atmayacağını söylerken Z'yi farketmişler.
Z onlara bağırıp çağırmaya ve durumu anlamaya çalışınca, onu komaya sokmuşlar.

Aslında her şey kapımın altından atılan not' un sahibini araştırmamla başlamıştı.
Kağıt çok hafif kırk kilit otu kokuyordu ve bu otları hepimiz bilsek de masamızın üstünde bulunduracak kadar içli dışlı olanımız pek azdı. İhtimalleri 4' e kadar indirmişken Hartley' in bana soğuk davrandığını farkedip anında doğru şıkkı buldum.
İlk olarak odasına kapıyı tekmeleyerek açıp onun boğazına yapışarak girmeme rağmen olay açıklığa kavuşmuştu,
Tayland seyahatine gitmiş olan şifa bilgisi hocamızı bulamayınca mecburen Hartley' e gitmişler ve Z' yi bi süre uykuda tutmasını istemişler Hartley' de bu işte çok büyük bi yanlış olduğunu farkedip, bana o notu bırakmış.
Daha fazlasını da bildiğini biliyordum; fakat zorlamaya hakkım yoktu, bana yardım etmeye çalışıyordu. O' nun da yardımlarıyla yapmıştım yani her şeyi.
Profesör Bryton ve Aulora'ya gelince onlara Z hiçbir şey hatırlamıyor gibi yapacaktık.
Ve şimdi Z' nin hakkı olan mührü sormaya gidiyordum.
Kapıyı çaldığımda bir süre içeriden ses gelmedi, sonra tam arkamı dönmüşken kapı açıldı.
  - Arya? Gelsene.
  - iyi günler Profesör. Size bi konu hakkında danışmak ve haber vermek için geldim.
    - tabii içeri gel, son beş yılın ilk kız galibine bi kahve ısmarlamak istiyorum.
Sesi neşeliydi, bolca ışık alan bu lüks kulübe- köşke her zamanki hayranlığımla adım attım.
   - ben kahveleri yapıp geliyorum, sen geç rahat bir yere.
   - zahmet etmeyin lütfen.
Cevap vermek yerine kahkaha atarak gözlerini devirdi.
O gidince, yıllardır keşfetmeye doyamadığım evde bakışlarımı gezdirdim. Aman Tanrım bu kadın gerçekten aşırı zevkliydi!
   Biraz dolaşıp bizim odalarımızdakinden daha geniş bir şöminenin önünde durdum.
Şöminenin üzerinde, çok eskilerden kaldığı belli, toplu bi fotoğraftı, fotoğrafta 20 kadar kişi olacaktı, aralarından Aulora'yı bulmaya çalıştım, fotoğraf siyah beyaz olmasa kızıl saçlarından bulmam çok kolay olabilirdi ama...
   Onu dev gibi iki adamın arasında gülümserken bulmuştum, eskiden de güzel olsa da şimdi bambaşka bir güzellikteydi, adete derisinden dışarı güç yayan bir güzellik.  Sonra diğerlerini incelemeye koyuldum, o sırada elinde kahvelerle Aulora döndü.
  - Şaşkınlıkla ağzı açıldı. Arya?!
Bu tepkinin üzerine yapmamam gereken bir şey yaptığımı farkedip,
    - Üzgünüm profesör, ben, sorun olmayacağını düşünmüştüm.
Sonra birden surat ifadesi gevşedi,
    - Ahhh.. Tabii ki sorun yok güzelim, sadece özelini pek açabilen biri değilimdir, beni bilirsin . Ama artık ikimiz de eski dost sayılırız değil mi ?
Bir an duraksadım, böylesine tatlı bir kadın nasıl olur da arkamızdan gizli işler çevirirdi?
Ben düşünürken devam etti;
   - Eeee..? Ne zaman ayrılıyorsun kamptan?
Tam yerine bastın diye geçirdim içimden.
   - Ben de bu konuyu konuşmak istemiştim, Z ne olacak?
- Hayatım biliyorum çok zor ama bir süre daha beklemeliyiz, şimdi uyandırmamız onun açısından daa kötü olabilir.
   - Aslında profesör...Z uyandı?
   - Nee..?!
Sesi ilk defa bu kadar cırtlak çıkmıştı. Öksürüp devam etti;
   - Ne zaman uyandı yani?
   - Dün gece.
    - Arya bunu sen mi yaptın? Bil diye söylüyorum eğer uyanamasaydı, başın büyük belaya girerdi!
Aulora beklediğimden fazla telaşlanınca tedirgin olmuştum.
    - Ama uyandı. Z iyi. Ve onsuz gitmiycem. Bu yüzden Z için mühürleme töreni talep ediyorum.
Önce dimdik gözlerime baktı, düşünüyor ihtimalleri tartıyordu, kahvesinden bir yudum alıp devam etti;
   -Arya... Bu törenin olabileceği sadece iki gün var, biri 23 Eylül , biri 21 Mart  ; bunlar gece ve gündüzün, iyinin ve kötünün dengede olduğu gün ve geceler; bunların dışında mühürleme yapmamız bize sorun yaratmaz sanıyorum ama Z nim ruhunda ve bedeninde büyük hasarlar oluşturabilir.
  Aslında hiç böyle bir cevap beklemiyordum. Beklediğim cevap kurallarla ilgiliydi, ama Aulora'nın cevabı; bu işte Z işe ilgiliydi ve Z iyi olmak zorundaydı.
  - Peki ya ben burda kalsam?
   - üzgünüm Aulora ama bu yüzyılların kuralı. Artık burda kalamazsın. Ama sana Z mührünü alana kadar ayrıcalık yapıp, fazladan geçit taşı verebiliriz.
  Artık Z den uyak kalacağım kesinleşmişti. Bu fikir canımı sıkıyordu, bir kaç ay bile olsa.

Durumu Z ' ye anlattığımda; gözlerinden geçen üzüntüyü sizlere anlatamam.
   -Sende benden 3 ay erken gelmiştin zaten durumu neredeyse eşitlemiş olacağız bu sayede.
Gülmeye çalışıyordu, ama yalana gerek yoktu. Bu gün 16.00 da beni uçağıma  götürecek olan araç kalkacaktı ve son iki saatimiz kalmıştı.
   - Hadi!    Dedim.
   - Nereye?
   - Çok konuşma, kalk hadi.
Yorgun argın kalkıp üzerine bir swet geçirdi,ben de kolundan tuttuğum gibi koşturmaya çalıştım ama Z buna hazır değildi. Adımlarımı yavaşlattım ; fakat sürüklemeye de devam ettim. Ormana girip Lyn gölünü geçtiğimizde Z de nereye gittiğimizi anlmış olmalıydı ki adınlarını hızlandırdı. Ve yıllar önce ormanın bu kısmında keşfettiğimiz gizli yerimize geldiğimizde birbirimize hınzır birer  bakış atıp ağaca çıkma yarışı yaptık.
Bu sene buraya pek gelememiştik, dersler, yarışlar, antrenmanlar derken kendimizi unutmuştuk.
   Tabii ki ilk ben tırmandım.

Sonra z ile yere yatıp ağaç dallarının arasından güneşli gökyüzünü seyrettik.
   - Z?
  -Efendim?
   -sen hiç aşık oldun mu?
Bir süreden baya fazla sustuktan sonra ;
     - Sanırım hayır, olsa bilirdik. Peki ya sen?
     - Sanırım hayır, olsa bilirdik.
Birbirimize bakıp sırıttık.
    -Neden sordun?
    - Bilmem, seninle hiç bu konuda konuşmadığımızı fark ettim.
     - Haklısın, fakat ben bilerek burada kimseyle olmak istemedim. Düşünsene Arya dünyada milyarlarca insan var ve biz hepi topu 500 kadarını tanıdık. Seçeneklerimiz bu kadar diye bunlardan birine aşık hissetmeye çalışmak bana saçma geliyor. 

Her zaman ki gibi haklıydı. Bir şey demek yerine ona dönüp gülümsedim.  Bu dünya da en sevdiğim kişiden uzak kalmak zorundaydım, üstelik ailem bile yok olup gitmişken. Ailesinden ayrılıp gelenler gunun birinde onları görebilir, en azından gizlice izleyebilirdi. Ama benim elimde kabuslarımdan başka bir şey kalmamıştı, bir de Zümrüt kolye...
  Dönüş yolu ikimiz için de fazla sessizdi. Z bana kolunu atmış bende elimi beline dolamış, aheste aheste yürüyorduk.
Valizlerimi alıp arabaya yüklediğimizde artık sona geldiğimiz barizdi.
Burada yakın olduğum bir kaç kişiyle vedalaştıktan sonra asıl konu olan Z' ye döndüm.
Boynuna sarıldım. Gözlerim dolmuştu ve ben ağlamaktan korkan ben, aldırmadım. Boynumdan zümrüt kolyemi çıkarıp, Z ye uzattım.
- Ona iyi bak almaya gelicem yakında.
- Hayır Z bunu alamam. Unuttun mu, annen bunu asla ama asla çıkarmamanı söylemişti.
- Çıkarmıyorum zaten Z. Sen benim bi parçamsın.
Beni kocaman omuzları arasında ufak bir çocukmuşum gibi sıktı ve kolyeyi boynuna taktı, gümüş semboller güneşte parlıyor ve yerinden şikayetçi görünmüyordu. Sonra dönüp arabaya bindim, fakat gözlerimi bir an bile dikiz aynasından ayırmadım.

Hayatımın bir başka yarısına giden yolculuğum başlamıştı.

İyi okumlar; beğendiğiniz bi bölüm olduysa oylarınızı vermeyi unutmayın lütfen :)

GRİWhere stories live. Discover now