Bekleyiş

74 11 2
                                    

Bu medyadaki arkadaş Z oluyor, arya karakteri ise daha sonra paylaşılıcak, çünkü karakter; olay örgüsüyle fazla bağlı, size süpriz yapmak istiyorum 😊👍
Keyifli okumalar; yorumlarınızı eksik etmeyin lütfen :)

Kirpiklerim birbirine yapışmış gibi, ayrılmak nedir bilmiyorlardı, sanki yüzyıllardır uyur gibiydim.
Gözlerimi acıtan ışığa rağmen kirpiklerimi araladım. Her şey aynı gibiydi, krem rengi boya geçen gün Alec ile kavga ettiğimizde duvara yumruk attığım da kalan izler masadaki dağınık kitaplar dolabımdan taşan 2-3 kıyafet vs.
Fakat farklı gelen bir şeyler vardı eksik olan bir şeyler tarih, zaman, gün nedense zaman kavramını kaybetmiş gibiydim boşlukta hissediyordum. En son hangi günün gecesinde uyuduğumu bile hatırlamıyordum. Bir süre öylece gözlerimi odaya dikmiş bir şekilde yataktan kalkmadım ne kadar öyle kaldım bilmiyorum sonra kapımı büyük ihtimalle Z olacak biri tıklattı ses veresim gelmedi, yinede gelmesini söyledim.
  Gelen profesör Auolara'ydı. Kendimce doğru görüp görmediğimi kontrol ettim.
  -Arya? Daha iyi misin?
  - iyiyim
Kafam karışmıştı. Gözlerimde bir soru işaretiyle ona baktım.
-Üç gündür uyuyorsun Z ile kamptan ayrılmışsınız sizi koruculardan Jhon kapının önündeki koruda baygın halde buldu. 
Hiçbir şey hatırlamıyordum bana ait olan son Hatıraya gitmeye çalıştım nedense her şey birbirine karışmıştı son sınavımı hatırlıyordum, Son sınavdan da çıkışımızı Z' nin Beni havada döndürüşünü Ve tüm kampın beni omuzlarında taşımasını.... Hafızamı zorluyordum fakat bir yerden sonra başıma ağrılar saplanıyordu, denemekten vazgeçtim.
- bana ne oldu? Hiçbir şey hatırlamıyorum. Z bir şey anlattı mı?
Tereddüt etti...
- henüz o da bir şey anlatamadı. Dinlen biraz daha sana yiyecek bir şeyler gönderiyim.
İkna olmamıştım,
- Profesör?
kapıdan çıkacakken arkasını döndü.
- bana söylemediğiniz bir şey olabilir mi acaba?
. . .
Tereddütü fazla uzun sürmüştü ve merakım yerini büsbütün korkuya bıraktı.
-Z senin kadar şanslı değildi; size saldıran şey, her ne ise, ona büyük hasar bırakmış olmalı.
Vücudumdan korku dolu bi ürperti geçti. Bütün vücuduma saplanan ağrılara dikkat etmeden birden ayağa kalktım üzerimde ne olduğuna bakmadım bile, profesörü geçip dışarıya atıldım doğruca Z'nin kulübesine doğru ilerledim. Anlamış olan vücudum ben hızlanmaya çalıştıkça, benle inatlaşıyordu. Sonunda kulübesine vardığımda kapıyı açmadan bir anlık tereddüt ettim.
İçerisi loştu, doğruca yatağında uzanan Z'nin yanına gittim; görmeyi beklediğim manzara karşısında Z' yi huzurlu bi uykudan farksız bulunca afalladım.
Ellerim doğruca saçlarına gitti.
Aynı yaşta olsak da o hep benim küçük kardeşim gibiydi. Benden bi parçaydı ve ona dokunmak için hiçbir zaman tereddüt etmemiştim.
Saçlarını okşadım, gayet iyi duruyordu, profesôr beni neden korkutmuştu ki? Sonra kulağıma bipleme sesleri geldi. Düzenli olarak bipleyen sesin kaynağını aradığımda çarşafın altından monitöre uzanan kabloları gördüm. O sırada arkamda birinin olduğunu hissettim.
Profesör Aulora beni takip etmişti. Beklemeden sordum.
- neyi var?
Sesim bir çocuğunki kadar korkak, yaşlı bir kadınınki kadar çatallı çıkmıştı.
- onu bulduğumuzda, kalbi durmuştu, onu hayata döndürdüğümüzdeyse delirmiş gibi davranıyordu, kendine ve bize zarar vermeye çalıştı, bizde mecburen komaya soktuk.
Anlam veremiyordum, beynim çalışmayı bırakmış gibiydi? Nasıl olurdu, nasıl onu koruyamamıştım? Bunu yapan neydi? Ya da korktuğum haliyle kimdi?
Profesör düşüncelerimi duymuş gibi;
- bunu yapanın kim olduğunu bilmiyoruz ama bariz büyü işi,
Hem de çok kuvvetli bir büyü.
Senin nasıl sağ çıktığını hala anlamış değiliz. Bünyen fazla güçlü olmalı.
  Sözleri kulaklarımda uğulduyordu daha fazlasını duyamadım sadece Z'nin uyanmasını istiyordum keşke orada yatan ben olsam diye geçirdim içimden...
.
.             
.
Uyandığımdan bu yana bir hafta geçti. Z hala aynıydı. Bir şey yapamadan öylece beklemek beni çıldırtıyordu. Bunun için eğitilmiştim; fakat bi aptal gibi ne yapacağımı bilmez, çaresiz bir şekilde bekliyordum.
Bir haftadır kendimi antremanlara vermiştim uyanır uyanmaz çıkıp koşuyor, partnerlerimle ve antreman tahtalarıyla savaşıp duruyordum.

    6 yılım eğitim alarak geçmişti, dil, tarih, coğrafya, matematik gibi dersleri normal insanların yanı sıra, okçuluk, kılıç, yakın dövüş, basit büyü dersleri ve türlü dersler, dans ve şan derslerini bile alıyordum desem inanır mısınız? Bunun yanı sıra ormanda ve kulübelerde kalmamıza rağmen simüle ipadlerimiz ve iphonelarimiz vardi, dış dunyadan surekli haber aliyor fakat haber veremiyorduk. İstesek de yapamazdık çünkü bu engelliydi.
Burası bi nefil kampıydı. Biz dünyayı, dünyada olmaması gereken şeylere karşı koruyan yarı meleklerdik. Aslinda binde bir meleklerdik, çünkü melekler dünyamıza çok önceleri, inmişlerdi.
Her şey dünyamıza paralel bir evren olan 11. boyut yani bizim kullandığımız adıyla yer altı kapılarının açılmasıyla başlamış;

Rivayete göre; yer altından açılan kapıyla dünyamıza akın eden iblisler evren' in muhafızları diye bahsettiğimiz melekler tarafından kontrole alınmak istenince, (ki bu olay yazının icadından bile önce gerçekleşmiş olacak ki, buna dair efsanelerden başka hiçbir yazılı kaynak bulunamıyor) muhafız Rachel o sırada yeraltı yartıklarıyla olan savaşa öncülük eden Balera adındaki savaşçıyı lyn gölüne çağırır.
Burada ise bir anlaşma sunar;
Balera ve onun soyundan doğacak her ademoğlu, yeraltına karşı hayatı boyunca dünyayı korumakla yükümlü olacak, buna karşın Rachel Balera'ya kendi kanından sunarak cesaret, güç ve korunma bahşedecektir.
   Balera ise bu teklifi kabul eder ve Rachel ona cennetin silahlarından armağan eder ve iblisleri yok edecek silahlar yapmayı öğretir.
O günden bu güne Balera'nın soyundan olan her ademoğluna nefil ve koruyucu denmiştir, işte bu kampta nefillerden oluşuyor.
İşte 12 yaşında David adındaki adam beni kemiklerim dışına çıkmış, sefil haldeyken bulup buraya getirdiğinde usta shen bana bunları anlatmıştı. İlk yılım sadece basit egzersizler ve  normal insanların aldığı derslerle geçti, sonra giderek ağırlaştı ve son eğitimin son sınavını da geçtim. Kampın en iyilerindendim.  Şimdi 18 yaşındayım ve uğurlama töreninden sonra mührümü alıp, dış dünyaya gidebileceğim.
Mühre gelince, mühür büyüyle yapılıyordu, ve bizim tüm yeteneklerimizin, gücümüzün ve zihnimizin gelişmesini arttırıyor, bize korkusuzluk kazandırıyordu.  Ve mührü almama bir hafta kalmıştı,
En büyük korkum, tören zamanı geldiğinde Z'nin hala uyanmamış olması ve o olmadan burdan ayrılmak zorunda kalmak. Törenden sonra gitmek zorundaydık. Peki ya Z ne olacaktı?
Artık yerimde duramaz olmuştum, Z için bir şeyler yapmalıydım. Ama ne?

Derken kapımın önünde farkettiğim gölgeyle dikkatimi kapıya yönelttim birinin çalmasını beklerken, kapının altından, içeri beyaz bi kağıt süzüldü.
Merakla yerimden fırlayıp, kapıyı açtım, kimse yoktu ortalıkta , biraz daha bakındıktan sonra; kağıdı açıp, gözlerim büyüyerek yazanlari okudum.

   Z' yi uyandırmayı dene,
İşler sandığın gibi değil,
Tehlike büyüyor!

Merakiniz umarim yerindedir.
Keyifli okumalar, yorumlarınız benim için çok değerli, oy ve yorumlarınızı eksik tutmayın lütfen :)

GRİWhere stories live. Discover now