Mezuniyet

57 11 3
                                    

Medya; Arya. üstündeki de o geceki kıyafeti ; burası da kamptan biryer :)
Saat 05.00'i vurduğunda; kurulmuş bi saat gibi gözlerimi açtım.

Saat: 18.00 aynadaki yansımamı bi yabancı gibi süzdüm. Z ve benim dışarıda baygın bulunmamızdan önce beraber seçtiğimiz kıyafetleri giymiştim. Bu gece olan tören için seçmiştik.
Sanırım bu elbisede beni görünce kullandığı kelime, 'büyüleyici' ydi.
Yine gözlerim dolunca kendime kızıp sertçe yüzümü sildim.
Topuklu siyah ayakkabılarımı da ayağıma geçirdikten sonra, ayna karşısında oturup, beklemeye başladım...
Giyinmeye önem verirdim. Hatta dramatik denebilecek giyim seçimlerim olurdu. Bu günde onlardan bir tanesiydi...
Buradaki diğer kızlardan farklı olarak da esaslı bi kavgada bile topuklu ayakkabıyla neredeyse hiç sorun yaşamazdım. Burada kız sayısı erkek sayısından epey azdı. Zaten az sayıda olan kızlar'ın diğer kısmı birde eğitimleri geçemeyince, iyice az mezun olacak kız kalmıştık. Eğitim esnasında elenenlerse eğitimlerini normal insanlarınki gibi teorik sürdürüp, bize kalfa vs. oluyorlardı veyahut, hafızalarının nefillerle olan kısmını yanlış hatırlatıcak ve buradaki bilgilerin üstünü kapatacak büyülerin kendilerine yapılmasını kabul edip kendilerini bilerek ve isteyerek kandırtıyorlardı; fakat normal bir insan gibi yaşıyorlardı.
Bilgilerle oynamak çok zor değildi, ya da anımsatıcak şeylerle karşılaşmadığı taktirde hatırlayamayacağı şekilde onların üstünü kapatmak; fakat hafıza silmek, başlı başına koca bir büyüydü. İşte sırf bu yüzden bize olanlardan işkilleniyordum.
Kim bilir; bazen sevdiklerimiz her riski almaya değerdi?

Saat: 20.00 bekleyişimi sonlandırıp, kapıya yürüdüm, derin bir nefes alıp bıraktıktan sonra, kapının önünde beni bekleyen Jason'a baktım. O ise çarpılmış bi ifadeyle bana baktı.
- çok beklettim mi?
Koca bi yutkunmadan sonra cevap verdi:
- seni böyle gördükten sonra sonsuza dek de beklerim.
Cüretkar biçimde elimi tutup gözlerini bana çevirdi ve elimi dudaklarına götürüp öptükten sonra ufak bi reverans yapıp yanıma geçti, bir şey demeden koluna girdim. Onun ne biçim bir oyuncu olduğunu biliyordum, kamptaki kızların çoğuyla en azından takılmıştı; fakat ben bu güne kadar ondan tarafa bile bakmamıştım.
Jason buradaki tüm erkekler gibi kaslıydı ve olabildiğine iriydi, bunun yanı sıra hem sempatik hem masum hem de karizmatik duran bi yüzü vardı.
Tüm bu özelliklerin şımarttığı diğer erkeklerdendi o da ; çapkın ve fazla özgüvenli.
Onun teklifini kabul etmemin sebebi de buydu zaten, son bir haftadır ondan hoşlanıyormuş gibi yapmamında; o bu kampın en çapkınıydı ve asla tüm gece yanımda kalmaz en az 5-10 farklı kızla dans ederdi.
Balo alanına yaklaşınca müzik sesleri ve ateş böceklerini andıran ışıkların havasına katıldık ve bir an her şeyi unutup en azından 24.00' daki törene kadar burdaki son gecemi mutlu geçirmeye karar verdim. Z de böyle olmasını isterdi.
İlk dans valsti ve Jason' la geceyi başlattım. Bi 5-6 şarkı valsten sonra salsa, bachata gibi latin müzikleri çalmaya başlayınca, derste de en sevdiğim partnerim olan Cristian' ın yanına gittim. O da anlaşılan beni bekliyordu.
Soluk soluğa kalana kadar dans ettik, dans etmek hoşuma gidiyordu. Hele de böyle bi ortamda. 6 yıldır mezuniyetlere katılıyordum ve bu ortam bana hep büyülü gelmişti. Şimdi ise artık kendim mezun olacaktım fakat kendimi zorla eğlendiriyordum, derken saatin 12 ye 10 kala olduğunu farkettim dikkat çekmeyecek taraflara doğru ilerledim. Şimdi merkezdeki ateş büyütülecek ve 3 er kişilik gruplar halinde mühürlenicektik.
Korucular ateşi devasa boyuta getirip, kürsüyü hazırladılat ve burada en yetkili kişi olan profesör Edmund Turner kürsüdeki yerini aldı. Aslında kadın sayımız az da olsa kamp başkanı her zaman kadın olmuştu, Edmund bir ilkti, gerçi çok da bir şey farketmemişti çünkü tüm kampın bildiği gibi Edmund gaydi.
Burada böyle şeyleri hiç gizlemezdik, böyle şeylerle insanları yargılamaz, bölmezdik.
-gecenin günle yeminini her gece tazelemesi gibi, bizde her 23 Eylül ve 21 mart'ta yaptığımızın aynını bu gece de yapıcaz; Muhafız Rachel' e verdiğimiz yemini tazeleyip, ona nefil soyundan yeni savaşçılar armağan edeceğiz ve karşılığında Rachel'in kutsamasını üzerimize alacağız.
İlk olarak eğitimi süresince, en çok takdir toplayan ve nefil hayatında da ırkımızı yücelteceğine inandığımız üç öğrencimizi ilk olarak mühürleyip, kutsayacağız.

İlk olarak eğitimi 3. Olarak tamamlayan; Yegor!!
Alkışlar ormanı inletti, yegor heyecanlı bir şekilde ateşin başında bekleyen prof. Bryton'ın yanına gitti. Selam verip yanına geçti.
2. Olarak tamamlayanımız ise; kampın eğlencesi olmakla beraber şifacılık konusunda yıllardır bizi hep şaşırtan; Hartley!!
Yine bi alkış kıyamet koptu; hartley'i herkes severdi; ben bile, çok zarif biriydi ve çok iyi kapliydi. Yanıma geçerek veda edercesine gülümsedi ve bende minnetle başımı eğdim.
Ve son olarak birincimizi açıklıyorum, aslında hiç şaşırmayacağınız bir isim; erkeklere devamlı ağzının payını veren bu güzel, 5 dönemdir birinci gelen ilk kız. Onu kutlayın; Arya!!
Önce bi an sessizlik ve sonra sağır edici çığlık ve alkışlar, kalabalığı izledim, kimileri ölürcesine alkışlarken kimileriyse göz deviriyordu, göz devirenlerin hepsine tek tek baktığımda hepsinin benden yana bi sıkıntısı ve ağır yenilgisi olduğunu farkettim.
Birinci olmanın benim için şu an başıma gelebilecek en kötü durum olduğunu bilmiyorlardı. İstemiyerek, baş eğitmenliğimi üstlenmiş profesör Aulora'nın yanına gidip selam verdim ve yanına geçtim.
Ben, hartley ve Yegor yan yana dizilip, eğitmenlerimizin karşısında tek dizlerimiz üstünde çöktük ve başımızı gökyüzüne doğru çevirdik.
Usta shen; kayıp dildeki büyüyü mırıldanıp elindeki kan renginde sıvı dolu kadehi profesör aulora ya uzattı; ve yanında da gümüş bir hançer.
Hançeri bana uzattı, düşünmeden yıllardır hazırlandığım bu eylemi gerçekleştirdim, tek elimi boydan boya kestiğimde bıçağın soğuğundan ve kanın sıcağından ürperdim, kanımdan kadehe damlattım, bu sırada yanındakiler de aynı işlemi gerçekleştiriyorlardı. Sonra, prof. Aulora bana gülümseyip elimden hançeri aldı ve kanlı hançerle havaya işaretler çizer gibi yaptı. O da kayıp dilde fısıldamaya başlamıştı.
Fısıltılarını artık seçebildiğimde şu sözcükleri fısıldıyordu, kanınla kutsa, onu şereflendir, onu toprakla yüceltip sert kıl, onu ateşle yüceltip cezalandırıcı kıl, onu havayla yüceltip adaletli kıl, onu suyla yüceltip, şifalandırıcı kıl, onu ruhla yücelt ve yenilmez kıl... Sözcüklerini sürdürürken içinde kanda bulunan karışımı başımdan aşağı yavaş yavaş döktü. Sonra korucular gelip kıyafetimin arkasındaki fermuarı açıp sol küreğimi açıkta bırakacak şekilde tuttular artık başım toprağa bakıyordu. Sırada ne olduğunu biliyordum...
Rachel'in kalemiyle mührüm sırtıma çizilecek ve sonsuza dek bir nefil gibi yaşayacaktım, adım, kimliğim her riskte değişecek, normal bi insanla evlenemeyecek, hayatım boyunca yeraltılıları öldürecektim.
Hiçbir zaman iyi bir adamla evlenip boy boy çocuk yapmak hayalim olmamıştı ama böyle düşününce kaçma isteğim içimde kabarmıştı.
Mühür kalbin en yakınına doğru çizilmeye başlandı; dakikalar sonra ilahinin ve mührün bitişiyle tam bir sessizliğe gömüldük, korucular kıyafetimi tekrar kapatıp beni ayağa kaldırdı ve lyn gölüne doğru bana eşik ettiler, burası daha karanlıktı, fakat gölün dibi her zamanki gibi ışıl ışıldı.
Korucular beni bırakıp döndüler. Bende çırılçıplak soyunup, suya adım attım. Suyun buz gibi olmasına takmadan yavaşça içine ilerledim.
Sessizce Rachel'e dua ettim. Bu gece alabileceğim tüm yardıma ihtiyacım vardı.
Yüzümdeki ve saçlarımdaki kanı temizleyip, gelenlere görünmeden gitmek için hızlıca giyindim ve ormanın karanlık tarafına ilerledim. Islak bedenime yapışan kıyafetlerim beni boğuyordu. Sessiz adımlarımı koşuya çevirdim, kulübelerin olduğu yere varmadan bi ağacın arkasına sinip etrafı kolaçan ettim. Birkaç çaylak bir kulübeye doğru kahkahalarla sarmaş dolaş ilerliyordu, şu durumda olmasam boğazıma parmak atıp kusardım ama midemdekilere şuan ihtiyacım olduğundan dayanmam gerekti. Bu yüzden oynaşan çaylakların içeri girmesini bekleyip koşarak Z nin kulübesine girdim. Z ye bakmadan sabahın beşinde gelip koltuğun arkasında sıkıştırdığım çantayı çıkardım. Termal kıyafetlerimi, koşu botlarımı, deri montumu giydim. Islak saçlarımı Z'nin havlusuyla kurutup sıkıca üstten bağladım botumun içine ufak çakımı soktum en son olarak da oklarımı ve yayımı sırtıma aldıktan sonra, mor tüpü ve şırıngayı çıkarttım aceleyle tüpten sıvıyı çekip Z' nin kolunda uygun yeri elimle yoklayıp nefesimi tuttum ve iğneyi saplayıp tüm sıvıyı içine boşalttıktan sonra dönüp işlerimi halletmeye devam ettim kurulu saatimde 25 dakikamın kaldığı görünüyordu. Silahımı belime yaktım, yedek magnum ve mermileri ise çantama doldurdum. Sonra Z nin üstündeki çarşafı kaldırdım ve çıplak bedenine onu sıcak tutacak kıyafetlerini geçirdim.
Ellerim tüm bu işleri yaparken beynimde plan yapmakla meşguldü. Son olarak Z'nin uyanması kalmıştı. Fakat makineden ayırırsam onu öldürme riskim de olduğundan elim bunu da öylece yapamamıştı.
Düşünmek için kendime izin vermeyip kabloları tek tek çektim.
Sonra oturup bekledim...
Bi yirmi dakika sonra düzenli nefeslerini duyamaz oldum.
Başına gittim , o anda derin bi nefes alarak dehşetle gözlerini açıp bana dikti.
Arya?!! Burdan gitmeliyiz!

Ee nası keyifler? Sizce şimdi ne olacak? Yorumlarınızı heyecanla bekliyorum.
Kısa sürede yeni bölüm gelecektir.

GRİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin