DF ಡ 5

321 52 14
                                    

Multimedya - Asrın

Her insanın kendine göre katlanılmaz acıları vardır. Kimi ailesiyle problemler yaşıyordur, evi terk etmiştir. Kimi yıllarını verdiği sevgilisinden ayrılmıştır, kimi de sabahlara kadar çalıştığı sınavına geç kalmıştır. Kimi elemanlarını bir böcek olarak gören bir patrona sahiptir ve yalnızca bir kere geç kaldığı halde işinden olmuştur. Belki geçindirmesi gereken bir ailesi vardır, belki de hasta bir annesi. O patron bunu düşünmez bile. Ergenlik çağında olan bir kız içinse hoşlandığı çocuğa rezil olmak berbattır, hayatında yaşadığı en iğrenç şey olduğunu söyler.

Kimsenin 'Etrafına bir bakın! Onların yaşadıklarının yanında senin yaşadığın ne ki?' deme lüksü yoktur. Elinden o kadar kötü şey yaşamak gelir, ona üzülür.

Peki ben, insanların yanıma gelip 'Senin yaşadığın diğerlerinin yanında ne ki?' demesi mi gerekirdi, yoksa başkalarının yakınlarına beni gösterip 'Onun yaşadığının yanında seninki ne ki?' demesi mi?

Bilemiyordum.

Acıyı hissetmiyordum.

Ağlayamıyordum.

Duygularım sömürülmüş, bir robottan ibarettim.

Ve bu kendime acımamı sağlıyordu. Zavallı bir kızın teki olduğumu haykırıyordum kendime.

Soğuk su bedenimi bir bıçak gibi kesmeye devam ederken, ne komikti ki onu bile hissetmiyordum.

Parmaklarımın buruş buruş olduğunu görünce yorgunca gülümsedim. Kaç saattir bu soğuk suyun altında duruyordum, bilmiyordum. Zaman kavramını yitirmiştim.

Eğer biraz şanslıysam hasta olurdum. İşte o zaman yardıma muhtaç tam bir zavallı olurdum. Eğer biraz daha şanslıysam, ölürdüm.

Ölüm. Sonsuzluk ve geri dönüşü olmayan bir yol. Ve bu yola kendi isteğinizle çıkmanız. İnsanların buna koyduğu isim, intihar.
Bazılarına göre kurtuluş, bazılarına göre saçmalık...

Peki ölmeyi dilemek de bir nevi intihar mıydı?

Sen ölümü bile dilesen gerçekleşmez.

Dudaklarım yukarı doğru kıvrılırken, iç sesime hak verdim. Zavallıların dilekleri kabul olmaz.

Dilemek yerine intihar edebilirdim, ardımda kalanları düşünmeden. Benim yaptığım aptallık da olmazdı, çünkü şuan tek yaptığım şey başkalarına yük olmaktı. Bitmek bilmeyen sağlık sorunlarım yüzünden.

Kapı tıklanınca düşüncelerim benden uzaklaşırken babamın sesi doldurdu kulaklarımı.

"Haydi Dilek, geç kalıyoruz."

Elim musluğa gitti ve kapattıktan sonra gözlerimi kapatıp duvara yaslandım.

Geç kalıyorduk.

Eğer yetişemezsem ne kaybederdim, cenazeme gelmedin diye kızabilecek bir Asrın var mıydı?

Derin bir nefes alıp gözlerimi açtım ve kapının arkasındaki bornozumu alıp ıslak bedenime geçirdim.

Banyodan çıktıktan sonra yavaş adımlarla odama gittim ve kapıyı kapatıp kilitledikten sonra gücümün tükenmesiyle yere bıraktım kendimi. Yalnızca banyodan odama yürümüştüm. Kanser olduğum yıllarda bile bu kadar çabuk yorulmazdım.

Kanseri atlatmıştım atlatmasına da, bunu atlatabilecek miydim?

Gözüm hemen karşımdaki boy aynasına çarpınca kendimi incelemeye başladım. Islak saçlarımdan yere su damlıyordu. Zaten az olan saçlarımın daha da az gözüktüğünü söyleyebilirdim.

DİLEK FENERİOnde histórias criam vida. Descubra agora