DF ಡ 6

253 49 6
                                    

Multimedya - Dilek

Adalet, sanırım hayatımda duyduğum en gülünç kelimeydi. Sadece kelime. Dünyada adalet denilen bir şey var mıydı? İnsanlar ölüyordu, insanlar öldürüyordu. Başkalarının canına kıyıyordu, belki de hayatınızda görüp görebileceğiniz en temiz, en masum insan toprak oluyordu.

Etrafınıza biraz bakındığınızda, adalet kavramı biraz daha kayboluyordu içinizde.

Sokakta satıcılık yapan çocukları görüyordunuz, savaşlarda ölen çocukları görüyordunuz, ailesinden şiddet gören çocukları görüyordunuz. Ve bir kez daha nefret ediyordunuz yaşadığınız yeryüzünden. Onların ne suçu vardı, hepsi masum değil miydi? Tertemiz, kalpleri hiç kirlenmemiş çocuklar...

Bazen daha bu iğrenç yere gelmemiş, anne karnındaki çocuk bile acı çekmeye başlıyordu. Karnında barındırdığı çocuğa rağmen alkol veya sigara kullanan birisi yüzünden hayata bir adım geride başlıyordu. Başkasının hatalarının bedelini ödüyordu.

Hep böyle olmaz mıydı zaten?

Başkaları hata yapardı, bedelini siz öderdiniz.

Peki hayat benden ne istemişti? Tek istediğim bir tutam saçken hayatın benimle alıp veremediği ne vardı?

Yalnızca 5 yaşındayken peşime takılmış, hala da bırakmamıştı. İstediğim şeylerden vazgeçmeye hazırdım, elimdekileri almak zorunda değildi.

Ama ben her şeyimi yavaş yavaş kaybediyordum. Temelli.

Artık bir beklentim yoktu hayattan.

Amaçsızdım.

Bedenim sanki 50'lerinin sonuna gelmiş biri gibi yorgundu. Kaldıramıyordu. Ona yaşattığım bunca acıya dayanamıyordu ve yavaş yavaş çöküyordu. Benim ruhumun bedeni olduğu için o da nefret ediyordu kendinden, benden.

Her ne kadar bulunduğumuz süre zarfına kadar başıma ne gelirse gelsin asla yüzünden gülümsememi eksik etmesem de ruhum için de aynı şeyi söyleyemezdim. Benim saçma mutluluğuma ayak uydurmak isterken yıpranmıştı.

"Dilek!"

Bir daha asla kapanamayacak yaralar açılmıştı ruhumda.

"Dilek!"

Yorgundu, vazgeçmiş, çaresizdi.

"Dilek, kızım, nerdesin!"

Belki de tamamiyle benim uydurduğum bir kurguydu, ruhum beni çoktan terketmişti, kestiremiyordum.

"Dilek!"

Aniden kapı açılınca tamamen ışıktan yoksun yere ışık sızmıştı ve karanlığımı kirletmişi.

Kapının ardında babam göründü ve hemen ardından "Ne yapıyorsun burada?" diye sordu.

Sesi telaşlıydı.

Kaçtığımı, intihar ettiğimi falan mı düşünmüştü? Benim korkak bir zavallı olduğumu hala anlayamamış mıydı yoksa?

Ben sadece bu küçücük kilere girip, saklanabilirdim. Başka bir şey yapacak cesaretim yoktu benim.

Babam yanıma eğildi ve sorusunu yineledi.
"Ne yapıyorsun bu küçücük yerde kızım?"

Saklanıyorum, hayatın korkutucu gerçeklerinden. Saklanırsam yok olacağımı düşünüyorum belki de, yok olup gideceğimi.

"Kızım, lütfen konuş. 2 gündür ağzını açıp tek bir kelime bile etmiyorsun."

Babamın ağlamaklı sesine daha fazla dayanamayacağımı anlayarak gözlerimi yumdum.

DİLEK FENERİWhere stories live. Discover now