Venedik (16. Bölüm)

158 7 0
                                    

Koray'lı son günüme uyandım. Bugün okulun son günüydü. Güzel bir tatili hak ediyordum bence. Iddia, Koray, Özgür, Burak... bir sürü şey geride kalmıştı. Peki bunun bittiğine seviniyor muydum? Bilmiyordum.

Bugun okulun son günü olduğu için siyah şort üzerine askılı, siyah- kırmızı bir tişört giydim. Ayağıma da converse geçirip kahvaltı yaptıktan sonra evden çıkıp okula gittim. Gitmeden önce de bavulumu kontrol ettim.

Dün akşam eve çıkıp bavulu hazırlamıştım neyse ki. Sonra da Yiğit'e inmeye üşenmiştim tabi.

Kapıyı kilitleyip dışarı çıktım. Okula yürüdüm. Son dersler, vedalaşma falan derken saat 12 olmuş, okul bitmişti. Bahçede Koray'ı buldum. Özgür bize bakıyordu. İşte iddiayı bitirebileceğim en uygun zaman.

"Koray, seni seviyorum." dedim Özgür'ün de duyabileceği şiddette. Sonra da Koray'ı öptüm. Ona fısıldadım; "Merak etme Koray, iddia bitti. Artık rahatsın. İstediğin kişiye gidebilirsin."

Sonra da ona sarılıp okuldan çıktım. Eve girerken Yiğit'i gördüm.

"Gidiyorsun yani?"

"Çok da abartılacak bir yanı yok Yiğit. Tatile gidiyorum sonuçta. Kafamı dağıtmak ve toplamak için."

"Nasıl hissediyorsun?"

"Kötü. Ancak en kötüsü de ne biliyor musun? Onca şey yaşamış olmama rağmen dön dese dönecek olmam. Salağım ben."

Yiğit'e veda ettim. Evden bavulumu alıp havaalanına gittim.

Yiğit sağolsun her HAVAALANI sözcüğünü duyduğumda aklıma Koray geliyordu.

Tüm işlemleri halledip 125 numaralı kapıda beklerken Koray'ı gördüm. Daha da doğrusu gördüğümü sandım bence. Ne işi var onun burada? Gözlerimi kapatıp 5 saniye sonra açtım. Tam da tahmin ettiğim gibi, orada değildi.

"Iyi misin kızım?"

"İyiyim anne, başım döndü biraz da."

"Tamam dikkati ol Leylacığım."

"Peki anneciğim."

Uçağa yolcu alımının başlamasıyla pasaportumuzu hazırlayıp ayağa kalktık. Uçağa bindik. Yaklaşık 2 saat süren yolculuk sonunda uçak iniş yapmıştı.

En sonunda Venedik'i görme şansı bulmuştum!

*

Birkaç saattir İtalya'daydık. Yerleşmiş, dinleniyorduk. Saat sekize geliyordu. Biz de akşam yemeği yemeğe kadar verdik.

Otelimiz suyun hemen kenarındaydı.Biraz tarihi bir binaya benziyordu.

Acıkmıştık. Bir su taşıtına bindik. Ismi actv vaporetto olan bu taşıt tıpkı vapura benziyordu, ama daha küçüktü.

 Ismi actv vaporetto olan bu taşıt tıpkı vapura benziyordu, ama daha küçüktü

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

Bir süre sonra küçük, şirin bir pizza restoranına gelmiştik. Annemle değişik yemekler denedik. Restorandan çıkınca otele yürüyerek gitme kararı aldık. Elimizde şehir haritası, otele doğru giderken çok yorulduğumuzu fark edip biraz oturmaya karar verdik. Bir yere oturup o sırada haritayı inceledik. Tam kalkıp devam edecekken Koray'ı görür gibi oldum ama kayboldu. Herhalde kafayı yemeye başladım!

Otele döndüğümüz zaman bir kitap alıp okurken uykuya daldım.

*

"Leyla!"

"Pardon, siz kimsiniz?"

"Ben Koray, hatırlamadın mı Leyla?"

"Hatırlamam mı gerekiyordu?"

"Seni seven bir adamı nasıl unutursun?"

"Seninle aynı şeyleri yapıyorum Koray. Unutmayı deniyorum."

"Unutamazsın! Beni, bizi, yaşadıklarımızı unutamazsın! Bu... bu kadar kolay olmamalı senin için?"

"Neden? Sen hayatına devam ederken ben niye acı çekiyorum? Sadist misin lan? Acı çekmemi mi istiyorsun?"

"Leyla. Beni seviyorsun. Biliyorum. Baksana, gözlerin çökmüş, neşen gitmiş. Kilo vermiş, solmuşsun."

"Eğer beni sevginle sulasaydın, solmazdım Koray!"

"Leyla, sen benim hiç solmayacak çiçeğimsin. Hadi, bırak her şeyi. Gel, beraber mutlu olalım."

Önce bileklerimi gösterdim. Çizikti.

"Leyla! Nasıl yaparsın bunu?"

Sonra da parmağımı gösterdim. Yüzük vardı.

"Leyla! Sen daha çok küçüksün. 18 yaşına gireli birkaç ay oldu sadece. Biz de yeni ayrıldık. Senin bu kadar çabuk-"

"Tek derdin bu, değil mi? Kolay unutulmak? Yeter artık Koray! Yeter!"

"Leyla, sen... sen bu değilsin! Bu karşımdaki çökmüş, solmuş, evlenmiş, çizik Leyla değil benim tanıdığım, sevdiğim kız."

"Sadece evlenmedim Koray. Dahası da var."

Elimi karnımın üstüne koyup burukça gülümsedim.

"Hamileyim."

"Leyla..."

"Sen beni çoktan kaybettin. O senin tanıdığın küçük kız yok karşında. Karşında, acılarla olgunlaşmış, büyümeye zorlanmış bir kadın var."

"Seni böyle kaybedemem."

Cebimden silahımı çıkardım.

"Bu mudur Leyla? Vuracak mısın beni?"

Silahı tutup kalbinin üstüne koydu.

"Vur hadi."

"Tamam."

Tam tetiğe basacakken her yer sallanmaya başladı...

*

"Leyla! Kızım uyan!"

Çok şükür! Rüyaymış...

Var Mısın Iddiaya?Where stories live. Discover now