14.BÖLÜM: "Sadece sen."

18.4K 1.2K 713
                                    

CANLARIIIIM :))) BÖLÜM SONU NOTLARINI OKUYUN OLUR MU? BENİM İÇİN ÇOK ÖNEMLİ, SORUDA SORUYORUM. CEVAPLARINIZI BEKLİYORUM...

Okan'ın hastaneden çıkmasından itibaren tam tamına 4 gün geçmişti. Batuhan'la hastaneye gidecekken, Ares'in anneannesinin ansızın gelen ölümü herkesi çok üzmüştü. Elbette beni de üzmüştü, her ne kadar tanımasam bile. Ölümdü bu. Tanımadığı birine bile üzülebilirdi insan. Okan günlerdir odasında yatıyordu. Ve onu hala görememiştim. Bir kaç defa görmek isteyip odasına girmeye çalışmıştım ama ya Batuhan ya da diğerleri beni yakalayıp durdurmuşlardı. Bende Okan'ı yormamak için, daha fenası da yüzüne bakacak cesaretim olmadığı için ısrar etmemiştim ve onun daha iyi olacağı, o odadan çıkacağı günü sabırsızlıkla bekliyordum.

Ares günlerdir evde yoktu. Cengiz'le bir kaç defa konuştuğunu biliyordum; kulak misafiri olmuştum. Hayat çok tuhaftı. Kendi ölümümü beklerken, Okan ölüm döşeğindeydi. Ama ikisi de olmamıştı ve ansızın bir başkasının ölüm haberini almıştık. Bu berbat bir histi. Kendimi hiç iyi hissetmiyordum ve artık sanki iyi hissetmeye de hakkım yokmuş gibi hissediyordum. En berbatı da buydu. Hatta daha da berbatı, sanırım Ares'in umursamaz tavırlarına çok alışmıştım ve bu evde olmasına en azından varlığına ihtiyacım vardı. Batuhan ise eve geç saatlerde geliyordu ve bir kaç gün önce eli yüzü kan içinde gelmişti. O gece çok yalvarmıştım Allah'a birinin öldürmemiş olsun diye.

"Nisan, bir bakar mısın buraya?" diyen Cengiz'in sesiyle bilinçaltımda fısıldaşan kötü düşünceleri kışkışladım ve usulca koltuktan kalkıp, mutfağa ilerledim. Mutfağa girip kendimi kapının eşiğine yasladım. "Efendim?"

"Gel, otur." dedi yanında ki boş sandalyeyi göstererek. Başımı sallayarak yanına ilerledim ve yanındaki boş sandalyeye oturdum. 

"Bir şey mi oldu?" diye sordum tedirgin bir sesle. Kötü haber duymaya  o kadar alışmıştım ki, bir sorun olmadığında her an olacakmış gibi tedirgin ve endişeli hissediyordum. Başını hayır anlamında salladı ve bana içten ve kısa bir tebessüm bahşetti.

"Bir sorun yok. Yani şimdilik." dedi gülümseyerek. Daha sonra her zamanki ağır abi havasını takındı ve yarısına gelmiş sigarasını su dolu bardağa attı. Suyla birleşen izmariti tuhaf bir ses çıkartarak söndü. "Ares aradı beni." Ares'in ismini duyunca gözlerim irileşti. İyi olup olmadığını bilmek istiyordum.

"Ne oldu?" diye sordum merak içinde. Lütfen bu kez kötü bir şey olmamış olsun diye dua ettim içimden. Telefonuna bir süre bakıp, gözlerini gözlerimle buluşturdu, daha sonra telefonunu kilitleyip arka cebine tıktı

"Ares," dedi düşünceli bir sesle. "Seni görmek istiyor." Bu da ne demekti? Seni derken?

"Beni mi?" diye sordum şaşkın bir sesle. "Sadece beni mi?" Neden Okan veya bir başkası değildi de  sadece ben? Başını evet anlamında salladı ve mutfağın kapısını kontrol eden gözleri tekrardan bana döndü.

"Ama bu aramızda kalacak." dedi esrarengiz bir sesle. "Ares'le buluşacağını kimse bilmeyecek." Ses tonu itiraz istemeyen bir tınıda yükselmişti. Başımı tamam anlamında salladım ama yine merakıma yenik düşerek. "Peki neden?" diye sordum. Bu sorum onu memnun etmemiş olacak ki gözlerini başka bir tarafa çevirdi ve sorumdan kaçtı.

Karanlık ÇeteWhere stories live. Discover now