24.BÖLÜM: "ÇOCUK."

17.3K 998 328
                                    

Birkaç saniye içerisinde gelişen olaylar sanki olması gerektiğinden daha da hızlı gelişmişti. Son hatırladığım şey, tek eliyle saçımı tutup diğer eliyle Batuhan'a silah tutan adamın elinden kaçışım, Batuhan'a doğru koşuşum ama yetişemeyişimdi. Batuhan'ın yüzü acıyla buruştu ve açık gri tişörtü aniden kan gölüne döndü. Birkaç el silah sesi daha duyduğumda, Yaren'in çığlığı, diğerlerinin küfürü birbirine karışmıştı. Batuhan dizlerinin üstüne düşüp kollarıma yığıldı.

Ağzımdan acı dolu bir çığlık çıktı. Başımı arkaya atarak, "Hayır!!!" diye bağırdım ama her şey için çok geçti. Yetişememiştim. Ona siper olamamıştım. Belki bunu yapmamam gerekiyordu ama yine de yapmak istemiştim ve yapacaktım. Batuhan ifadesiz gözlerle bana bakarken dudakları titriyordu. Tek eli göğsünün altındayken diğer eli yerde kanlı ve hareketsiz bir şekilde duruyordu.

Etrafa hızlı bir şekilde göz gezdirdiğimde yerde iki kişinin kanlar içinde yattığını, diğerinin de kaçmaya çalıştığını gördüm. Cengiz ve Semih yerde yatan adamları dışarıya sürüklüyorlardı. Ayaz ise korkudan bayılan Yaren'i kucaklayıp odaya çıkarıyordu. Ares kaçan adamın arkasından koşarak gittiğinde bir kez daha dönüp baktım Batuhan'a.

Güçlü Batuhan'dan eser kalmamıştı. Kollarımda tüm gücü çekilmiş gibi yatması canımı yakıyordu. Sol gözümden akan yaş yanağımı es geçip direkt Batuhan'ın yüzüne düştü. Batuhan'ın kirpikleri titredi ve usulca gözleri açıldı. Kısık gözlerle gözlerimin içine uzun uzun baktığında yine o aşina olmadığım şeyleri hissetmeye başlamıştım. Bir şeyler doğru gitmiyordu, bunu biliyorum ama neyin doğru neyin yanlış olduğunu bilmiyordum. Başımı iki yana salladım ve ağzımın ucunda duran hıçkırığı yuttum. Vücudu aniden kasıldı ve tuhaf bir şekilde titredi. Canı acıyordu ve ben hiçbir şey yapamıyordum.

"Lütfen," dedim fısıltıdan bile kısık sesimle. "Lütfen ölme. Sen ölemezsin."

Kirpiklerini yeşil gözlerinin üzerine örttü ve belli belirsiz gülümsedi. "Hikayenin sonunda kötü adamda ölebilir." Bunu söylerken sesi çatlamıştı ve ciğerlerine ölüm yavaşlığında oksijen depolamıştı. "Hayır." dedim çıldırmış gibi başımı iki yana sallayarak. "Sen ölmeyeceksin." Gözlerini açtı ve tuhaf bir ifadeyle suratıma baktı. "Hem hani kötüler hep kazanırdı? Ölmeyeceksin!"

Göğsü hafifçe titrediğinde kıkırdadığını fark ettim. Daha sonra canı yanmış gibi tekrardan yüzünü buruşturdu. "Kötünün kazanmaması, iyinin kazanması demek değil." dedi zar zor nefes alırken. "Bazen iki tarafta kaybedebilir."

"Böyle konuşma, lütfen." Gözümden bir damla yaş daha aktı ve yolunu şaşırıp kanlı tişörtüne damladı. "Lütfen gitme. Sen güçlüsün, çok güçlüsün." Gözlerini sıktığında kirpikleri birbirine geçti. Dudakları titriyordu. Yüzü beyazlamıştı ve dudakları mora yakın bir renk almıştı. Vücudu istem dışı titriyordu.

Cengiz yanımıza gelip benim gibi diz çöktü ve Batuhan'ın yüzünü avuçlarının arasına aldı. "Kardeşim, dayan. Doktor geliyor." Gözlerini bana çevirdiğinde halimin berbat olduğunu fark etti. Sanki yüzüme bakmaya dayanamıyormuş gibi gözlerini tekrardan Batuhan'a çevirdi. "Sakın öleyim deme, tamam mı?"

"Söz veremem." dedi Batuhan güler gibi bir ses çıkartarak. Belki de bu sesi canı acıdığı için çıkarmıştı, bilmiyorum. Ardından gözlerini kısa bir anlığına bana çevirip tekrardan Cengiz'e baktı. "O sana emanet. Sadece sana."

Cengiz, "Ölmeyeceksin." diye bağırdığında istem dışı yerimde sıçramıştım. Cengiz'le gözlerimiz birleştiğinde, dudakları çizgi şeklinde gerildi ve sol elini saçlarımın arasına daldırdı. "O iyi olacak. Batuhan'ı bilirsin. Hepimizi gömmeden kendi girmez toprak altına."

Karanlık ÇeteWhere stories live. Discover now