2. BÖLÜM :Efsane

476 153 39
                                    

Merhaba :*
Upuzun bir bölüm oldu. Umarım beğenirsiniz iyi okumalar ^^

"Tık- tık -tık "

Ahşap meşe kapıya ardı ardına üç kez vurup beklemeye başladım. Ellerimin arasındaki elbise paketi kollarımın yorgunluğunu artıracak derecede ağırlaşmıştı.
Kapıda birkaç dakika beklemenin ardından Anna'nın sevimli yüzüyle karşılaştım. Kısa siyah saçları, sağlıklı beyaz yüzünü çevrelemiş mutlu bir tebessüm dudaklarında yer edinmişti.

"Hosgeldin Abella. Gel içeri "

Kapının kenarına geçip bana yol verirken ezbere bildiğim evde yürümeye başladım. Salona vardığımda elimdeki elbise paketini masanın üzerine bırakıp Anna'ya döndüm.

Kollarımı ona dolarken "hoşbuldum Anna nasılsın bakalım? "

"Iyiyim. İyiyiz. " yüzündeki hayat dolu gülümsemeyle kollarımdan çıkarken iki elini göbeğinde birleştirdi.
Önüne hafifçe çöküp işaret parmağımla karnına bir kaç kez vurdum.

"Burda minik bir bedenin olması çok garip "
Anna bu halime gülerken birlikte koltuklara doğru ilerledik.

"Aslında garipten çok büyülü gibi. "

Anna hülyalı bir ifadeyle bunları anlatırken koltuğa oturduk. Onun bebeği için beslediği sevgiye hafifçe gülerken

"İsmini düşündünüz mü? " diye sordum.

Kaşlarını kararsızca çatıp derin bir nefes aldı.

"Bilemiyorum. Bir sürü isim var ama seçimi zor. Aslında bakarsan erkek olursa Dacian olsun istiyorum. "
Dacian,Dacian, Dacian...
Bu isim neden tanıdık geliyordu? Bakışlarımı Anna' ya çeviriken soru sorarcasına kaşlarımı kaldırmıştım .
Anna bu halime gülerken ellerini kucağında birleştirdi.

"Ah Abella .Dacian 'ın kim olduğunu bilmiyor musun?"

Başımı iki yana sallarken hala Dacian isminin neden tanıdık geldiğini düşünüyordum. Anna elleriyle havada hayali bir daire çizerken konuşmaya başladı.

"Karanlık çağ desem tatlım.Bence artık kim olduğunu anlamışsındır.Karanlık Çağın Prensi Gaddar Kral Lowrey'ın biricik oğlu Dacian."

Beynimde net bir cevap oluşurken başımı onaylarcasına sallayıp

"şu efsanenin gerçek kahramanları?"

dedim soru sorarcasına . Anna beni onaylarken heyecanla

"Efsaneyi biliyor musun? "Diye sordu.

"Çok değil kulaktan dolma "

Pekala anlatmama ne dersin?"

"Buyrun anlatın bayan Anna"

Ona hitap şeklime gülerken heyecanla anlatmaya koyuldu.

"Çağlar arası geçiş kapılarını biliyorsun hayatım, aydınlık ve kırılma çağları arasında yedi tane kapı bulunmakata ama ne yazık ki karanlık çağa geçişe izin yoktu. Uzun zaman önce karanlık çağa geçmek için tek bir tane geçiş kapısı vardı ama ne yazık ki o da trajik bir hikaye sonrası ortadan kaldırıldı."

Anna su içmek için ara verirken ben de oturduğum koltukta biraz daha yayıldım. Anna bakışlarını tekar bana çevirdi ve hikayesine kaldığı yerden devam etti.

"İşte efsane burda başlıyor. Seneler önce herşeyin normal olduğu yıllarda Karanlık Çağın Biricik Kraliçesi Katrhyn oğlu Dacian'a hamile olduğu zamanlar hikayenin başlangıcı. Kraliçe Katrhyn 'in yardımcısı güzeller güzeli Luciana birgün kırılma çağına geçip hem Kraliçesi hem en yakın arkadaşı Katrhyn in bebeği için hediye almak ister.Bunun için geçiş kapısına gelir ve orda kapı muhafızı Edmund la karşılaşır.Edmund güçlü kuvvetli ve her kadının ilgisini çekebilecek yakışıklılıktaki yüzüyle Luciana' yı da etkiler ama bir sorun vardır ki kendisi de kadını ilk gördüğü anda hissettiği kalp çarpıntısı gizleyememektedir .Zamanla gelişen aradaki bağ onları birbirine sımsıkı sararken yıllar süren bir intikam oyununda temelini atmış bulunmaktadırlar.Luciana ve Edmund o kadar birbirlerine tutulmuşlardır ki Krallığın emri olan ve kesinlik bildiren kuralları kulak ardı etmişlerdir.

Krallığın emri;hiçbir Kapı muhafızı Karanlık Kırılma veya Aydınlık Çağ fark etmez gönül işlerine ayıracak vakit bulamamalı ve böyle bir işe kalkışmamalılardır aksi yapıldığı takdirde muhafız , kadın ve bu ikiliye yardım eden şahıslar en ağır cezayı, gerkirse idamı göze alacaklardır.Ne acı ki kalbe söz geçmiyor.Luciana ve Edmund' un aşktan kör olan gizli bir evliliğe ardından Luaciana 'nin hamile kalmasına neden olmuştur.Herşeyden haberi olan Kraliçe Katrhyn bir yandan Luciana 'nin mutluluğuna seviniyor diğer yandan kalbinin en kuytu köşelerindeki endişe tohumlarını gün geçtikçe besliyordu.Ama en azından bir yaşındaki oğlu onu mutlu etmeyi başarıyor olan kargaşayı aklından uzaklaştırmasına yardımcı oluyordu.Ve zaman böyle akıp giderken Luciana dünyaya sadece Kraliçe ve Edmund 'un bildiği güzeller güzeli minik bir melek getirdi.Bu minik kız çocuğunun gelişinin tüm krallığı kaosa sürükleyeceği nerden bilinebilirdi ki? Nasıl olduğu bilinmez bir şeklide her şeyden haberdar olan Kral Lowrey kızgın bir volkan gibi eşinin odasına yürürken aklında ve ruhunda sadece ona yapılmış ihanet ve bundan doğan öfke vardı.Zihni sadece şu ana odaklanmışken ,sonuçları düşünecek halde değildi. Ve o kanlı gecenin sonucu üç can bedenden ayrılmış vücut külleri eski nehrin üzerinden savrulmuştu.Ne Katrhyn ne Edmund ne de Luciana' ya acınmış hali hazırda bekletilen ölüme sürüklenerek itilmişti.Ancak tek bir sevinç yaşanmıştı o gün. Minik bir can kurtulmuş nasıl olduğu bilinmez halde o kargaşanın içinden alınmıştı.Şuan nerde kimse bilmiyor ama Kral Lowrey 'in o kızın canını almak istediği ve bu onuru oğlu Prens Daciana bıraktığı söyleniyor.Tanrı o kızı Kralın gazabından korusun." Anna konuşmasını bitirip tekrardan su içerken dinlediğim efsane veya hikaye artık herneyse etkisinden kurtulmaya çalışıyordum.Gerçekten böyle bir şeyin yaşanması ihtimali beynimi kurcalarken başımı duvardaki eski saate çevirdim .
Kalkma vaktim gelmişti.

"Anna her şey için teşekkürler ama artık gitmem gerek. "

Ayaklanırken Anna da benimle birlikte kalkmıştı. Kalkma vaktim gelmişti.
Beni kapıya kadar geçirip vedalaştıktan sonra bomboş sokakta yürümeye başladım.

Akşam üstü rüzgarları hafiften tenimi yalayıp geçerken Anna 'nın kıyafet dikmem için elime tutuşturduğu kumaş rulolarının ağırlıkları, günün yorgunluğuyla birleşmiş bedenime acı veriyordu.

Bacaklarımdaki son derman kırıntılarıyla neredeyse sürünerek yürüyordum.
Kumaşları tek koluma zar zor sığdırırken diğer kolumdaki saate baktım.Son trenin kalkmasına az kalmıştı .

Biraz daha hızlanırken kulaklarımı dolduran motor sesi ardından yanımdan geçen hızlı bir rüzgar kümesiyle yere yapışmam bir olmuştu.

Yorumlarınızı ve oylarınızı eksik etmeyin düşüncelerinizi merak ediyorum :) bir sonraki bölümde görüşürüz :*
30. 05. 2016 pazartesi

KARANLIĞIN EFSANESİ #Wattys2017Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin