7. Bölüm

4.9K 628 124
                                    


Karanlık havada tavandaki yıldızlar gökyüzüne asılmıştı ve uykum gelmemek için yemin etmiş gibiydi.

Yatağımda dört dönüyordum. Zihnimin oynadığı oyunlar birer birer katlanırken, içimdeki endişe gitgide büyüdü.

Bütün akşam Jimin'in sızlanıp ağlanmalarını çekerken üstüne üstlük saçma sapan sözlerini de bunlara ekleyerek sanki beynimi çubukla karıştırarak kullanamaz hale getirmeyi başardı. Her ne dediyse geçiştirdim, olmayacak düşüncelerimde bana kaldı.

Birine benzediğimi söyledi sürekli. Deftere de bunu yazdığını dedi. Ama sadece fiziksel özelliklerimizin benziyor olduğunu söyleyerek aklındaki kişinin yüzünü seçemediğini anlattı. Sanırım baya geçmişte kalan birisi olmalıydı. Gerçekten, bir an olsun ciddi sanıp benden etkilendiğini düşünmüştüm. Benden etkilenmesi saçma olmaz mıydı zaten, ona göre her gün yeni tanıştığı biriyim sonuçta.

Hah.

Yan tarafıma dönüp telefonuma baktığımda saat sabahın 3'ünü gösteriyordu. Saatlerdir bir gram uyumamama tuvaletimde eklenerek beni iyice rahatsız etti. Tuvalet bahanesiyle odasına gidip bakmalı mıydım? Çünkü bıraktığımda önce bana yapışıp gitme dedi beş dakika sonrada beni birilerine benzettiği için bağırdı, odadan kovup kafama terlik fırlattı.

Ah, bu çocuk. Bir daha içki içmesine izin vermeyecektim, gerçi topu topu şurada ne kadar kalacaktı ki, kolay olmasa gerek.

Sabahladım.

Hiçbir şekilde dönmem ya da yataktan kanepeye geçmem bir işe yaramadı, ben de kalkıp huzursuzca evde hayalet gibi dolaştım, Jimin'in uyanmasını bekledim, kahvaltı hazırladım. Üstüne birde sabahın altısında işim olmadığı halde erkenden yemek yedim, bunun için kendime inanamıyorum hâlâ.

Jimin'in odasından tıkırtılar geldiğinde uyandığını anlayıp başımı oraya kaldırdığımda kapı aralandı ve içinden kendisini salmış bir şekilde Jimin çıkmıştı. "Of başım." diyerek elini alnında tutarken nereye gittiğe bakmayıp dizini koltuğun sert çıkıntısına çarpmıştı. "Ya bu ne ya, sabah sabah her şey bana karşı."

Gülme dürtümü bastırıp uyarıcı bir tonlamaya büründüm. "Dikkatli olsana."

Elini başından çekerek az önce acıyla inlediği sesi durdu ve bakışları beni bulunca duraksadı. Bu bakışları daha önce görmediğime emindim. Daha çok dalga geçer gibiydi.

"Bana bak Kookie misin Kook musun nesin, sabah sabah salak saçması bir defter okudum. Burada ne haltlar dönüyorsa fark etmez, evime gideceğim birazdan merak etme." Kaşlarım çatıldı, bu kadar rahat olmasına gerçekten kaşlarım çatıldı.

Eski Jimin hallerine kısa bir reklam arası girilmiş gibiydi, karşımdaki kimdi? Pardon, ben eski Jimin'i istiyorum diyebilme şansım kaçtı?

"Hiçbir yere gidemezsin polislerden haber gelmedi daha." diyerek onunla tartışmayarak, düzgün bir şekilde açıklayıp önüme dönüp bir şeylerle uğraştım.

"Hayırdır? Beni zorla evinde mi tutacaksın?" Gözlerime kıstığı gözleriyle sinsice bakmıştı. Evet, gerçekten sinsice bir bakıştı bu.

Onu zorla tutmuyordum fakat gideceği yerde yoktu zaten, ne yapmamı istiyordu ki? Ona yardım etmek de suç muydu? "Hayır ama olması ge-"

Bana yaklaşmıştı daha fazla, gözleriyle bir bendenime bir bana bakıyordu. "O zaman sorun yok." Elleriyle hırkamın omuz kısımlarını silkeledi, üstünlük hareketi gibi bir şeydi bu. Etkilemeye mi çalışıyordu? Bu yankınlık, bu bakışlar ve bu hareketler normal değildi.

Remember |Jikook|Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin