8. Bölüm

5.1K 608 155
                                    


Bir şey fark etmiştim, bir gün düşünmekten kafayı sıyıracaktım sanırım. Düşüncelerimin üzerinde ki su damlacıkları yoğun bir hal almıştı, düşüncelerimi yok etmek için göl oluşturmaya yüz tutmuştu.

Dün Jimin'in dengesiz ve atarlı hallerini ilk defa yaşayan birisi olarak üzerine de yaşanan olaylar eklenerek şaşkınlık içine sürüklemişti beni.

"Günaydın Jungkookie." diyerek başlamıştı yeni cümlesine. Dün olan davranışlarını varsayarsak bugün oldukça güzel başlamıştı güne. Her zaman ki neşesi yerine gelmişti hatta hiç olmadığı kadar neşeliydi.

Tamam, sarhoş olduğu gece deftere hiçbir şey yazmadığı için o gün anlattıkları ya da söylediği şeyleri hatırlamayacaktı. Yinede hatırlayıp bana bilgi vermesini isterdim, kimden bahsettiğini merak etmiştim. Ama sustum, cümleler vardı ağzımda biriken ve söylemek için can atan ama yine de sustum. O söyleyemediğim cümleler canlıydı bazen de hissizdi, söylenemediği için insanın canını yakardı. Onun canı yansın istemedim, belki de kendisini zorlayıp düşündükçe hatırlayıp üzülecektir.

Aklımdaki düşünceleri bir kavanoza kaldırıp rafa koyarken bakışlarımı gözlerinin içi gülen Jimin'e çevirdim. Baktığımı gördüğünde gülümsemişti ve bu gülümseyiş gözlerinin kısılmasına neden olurken içimin ısındığını hissettim.

"Bugün ne yapmak istersin?" dedim koltuğa yayılırken. O ise karşımda dizlerinin üzerine dirseğini koymuş, avucunun içinede kafasını yaslayarak dudaklarını büzmüştü. Dolgun dudaklarının bu hareketi mıncırma isteği doğuruyordu.

Bugün ek olarak bir planım yokken Jimin'e sormak istiyordum ne yapmak istediğini. Ona göre hareket etmek en iyisi olacaktı, onu zorla bir yerlere sürüklemek istemiyordum.

"Senin iki tane arkadaşın varmış, şey yani demek istediğim, ah bekle. Topluca birlikte bir şeyler yapalım mı?"

Gözlerim açıldı. "O günkü faciayı doğru düzgün defterine yazmamışsın sanırım. Çünkü Tae-"

"Hayır, yazdım. Eğlenceli ikiliye benziyorlar sadece arkadaş olmak istemiştim. Biliyorsun, hatırlayamamak arkadaş olmama da engel." Taehyung'a bu kadar dayanabileceğine nasıl böylesine emindi? O defteri eksik yazdığını düşünüyordum hâlâ.

Kısa süre sessiz kalsamda devam ettim. "Hayır Jimin, değil. Hatırlayamıyor olabilirsin ama bizde arkadaşız seni bayadır evimde ağırlıyorum, arkadaş sayılırız değil mi?"

"Oh, tabii ki." Tatlı ses tonu...

"İtiraf et benden sıkıldın." dediğimde şakayla karışık bir şekilde söylemiştim ama bunu yanlış anladığını görebiliyordum.

Telaşla gözlerini açıp dizine koyduğu dirseğini çekip bana baktı. "Hayır Jungkook kesinlikle öyle bir şey değil. Ah cidden, böyle mi düşündürdüm? Çok özür dilerim."

"Öyle diyorsan öyledir." diyip uzatmamayı seçmiştim.

Telefondan Hoseok'a mesaj atarken Taehyung'u zapt edip adam akıllı davranması şartını da ortaya koymuştum. Artık ne kadar zapt edilir bilemeyecektim. Çoğu zaman Hoseok'u çıldırttığı oluyordu, Hoseok tam bir baba edasıyla onu azarlamıştı çoğu zaman. İtiraf etmeliydim azarlamaları hak ediyordu.

Gerçekten, kendisinden yaşça büyük bir adama yanaşıp kolunun altına da sırf arkadaşlarıyla girdiği iddayı kaybetmemek için girmişti. Hoseok ilk o adamı, sonra arkadaşlarını dövmüştü. Taehyung'a da güzelce fırça çekmişti.

Onaylayan mesaj geldiğinde Jimin ile zaman kaybetmeyerek evden çıkmıştık. Kısa mesafeli bir yer olduğu için yürümeyi seçmiştik. Yol boyunca aldığı yara izini hatırlamıştım, dün yine her zaman ki gibi o saçma bakışları yapmıştık. Atarlıydı fakat o bakışları çekmemişti benden.

Remember |Jikook|Where stories live. Discover now