bir

1.1K 85 68
                                    

Tanrım hayır.
Bu tarafa doğru geliyor,
Gözlerimin tam içine bakıyordu.
Bir türlü kapanmak bilmeyen okul dolabımı bir hışımla kapattıktan sonra hızlı adımlarla oradan uzaklaşmaya çalıştım. -İngilizce kitapları biraz daha bekleyebilirdi. Bu sırada çaresizce yanlış gördüğümü, aslında bana bakmadığını tekrar ediyor, öyle umuyordum.


Şimdi sırası değildi,
ne uğraşacak halim ne de beni rahat bırakmasını söyleyecek takatim vardı. Son günlerde iyi şeyler yaşamıyordum ve en ufak bir harekette patlamam olasıydı.


Nerede olduğunu anlamak için kalabalık okul koridorunda huzursuzca arkama döndüm, ve işte tam oradaydı.
Kahretsin ki oradaydı ve benim ani dönüşüm sebebiyle şimdi tamamen burun burunaydık. Aynı nefesleri soluyor, onun alaylı gözleri benim şaşkın gözlerime bakıyordu.

"Hey Frank."

Küçük dişlerini ortaya çıkaran sinsi gülüşüyle kendime gelip onu ittirdim.
"Defol git." Ardından kalabalığı yararak ondan uzaklaşmaya çalıştım. Tekrar, tekrar ve tekrar.

"Hadi ama Frankie, kalbimi kırıyorsun." Çok da uzağımda olmadığı için eğlenen sesini duyabiliyordum. Bir kalbe sahip olduğunu hiç sanmıyorum, göt herif.

"Sikik kalbin ve sen umurumda değilsiniz. Defol. Git." Yavaş yavaş sinir damarlarima hücum etmeye başlamıştı. Hayır, Frank. Sakin ol, değmez.

"Sadece bir şey merak ediyordum," Dedi onda nadir görülecek bir masumiyetle. Durdum. Buna değmezdi ama yine de durdum ve onu dinledim. "Annen nasıl sevişiyor Frank? Eminim harikadır, acaba benim için..."

Yumruklarım devam etmesine izin vermedi. Annem hakkında böyle konuşamazdı, annem hakkında kimse böyle konuşamazdı.

Kendimi kaybettiğimi biliyordum, hala en ufak bir acı belirtisi göstermeyen suratına ardı arkası kesilmeyen yunruklarımı savururken kendimi kaybettiğimi biliyordum. Çevredekiler buna bir son vermek için beni uzaklaştırmaya çalışırken ve ben deliler gibi havaya tekmeler savururken kendimi kaybettiğimi biliyordum.

Ve gözümü müdürün odasında açtığımda kendimi hiç Olmadığı kadar kaybettiğimi biliyordum.

"Daha iyi misin Gerard?"
Müdür masasının karşısındaki koltukta yalnız başıma otururken, ince duvarın arkasındaki revirden müdürün seslerini duyabiliyordum.
Boğuk ve acı dolu bir ses duyuldu, ardından bir gıcırtı sesi geldi -kapı sesi olmalıydı bu- ve bulunduğum odanın kapısı açıldı.

Müdür, başta uyandığımı fark etmedi, daha sonraysa etrafta huzursuzca gezinen gözleri beni buldu ve anında sinire büründü. Ağzı hızla açıldı ancak ona fırsat vermedim. Konuşmaya başlarsa asla susmayacağını biliyordum. Üç yıldır bu okulda sürünmenin bir artısıydı bu.
"Bunu açıklayabilirim." Dedim hızla.
Gözleri bu sefer hayret ve inanmazlıkla doldu.

"Açıklayabilir misin? Açıklayabilir misin? Çocuğu getirdiğin hali gördün mü Frank?" Kafasını elleri arasına aldı ve incelen sesiyle devam etti. "O okulumuzu resim yarışmasında temsil edecekti! Bu suratla bunun üstesinden nasıl gelecek, söyler misin Frank? Bunu açıklayabilir misin?" Kafayı yemiş gibi görünüyordu. Benim de ondan arta kalır bir yanım olduğu söylenemezdi.

"Anneme laf attı, bunu hep yapıyordu. Buna artık katlanamazdım, Anlıyor musunuz?" Şimdi ben de ayaktaydım ve müdürün geniş, kahverengi ağırlıklı odasında karşı karşıya, ateş püskürüyorduk.

"Sen de bunu şiddetle çözebileceğini düşündün? Zavallısın, Frank. Zavallı." Ellerini beline koydu, benden yüzüme Bile bakamayacak kadar tiksiniyor gibi görünüyordu. "Şimdi revire git ve ondan özür dile, seni affetmesi için elinden geleni yap. Yoksa olacakları tahmin bile edemezsin, Iero."

Bu durumda yapılacak daha iyi bir şey yoktu, gidip özür dileyecektim. Nasıl olduğunu bilmiyordum ancak şu an gerçekten yaptığımdan pişmanlık duyuyor, o çocuk için üzüliyordum.

Annem liseli bir çocuğun kendisi hakkında ileri geri konuşmasına aldırır mıydı bilmiyordum ancak benim bir çocuğu benzetmemle ilgileneceğini biliyordum.

Kahretsin, onun üzülmesini istemiyordum. Zaten hastalığı onu günden güne bitirirken bir de benim aptalca kavgalarımla kahrolmasını istemiyordum.

Tam çıkacakken kapıdan döndüm.

"Bunu annemin bilmesine... " diye başlamıştım ki, müdür sert sesiyle lafımı kesti.
"Annenin haberi olmayacak, Frank. Bazılarımız o kadar da acımasız değil."
İğnelemesine aldırmadan, jesti için teşekkür edip odadan ayrıldım.

Şimdi şu göt herifle uğraşmam gerekiyordu.

Merhaba.
Yazar notu faslına gelmeden, şunu belirtmek isterim; öylesine tıklayanlar için, Frerard, My Chemical Romance adlı grubun üyeleri olan Frank ve Gerard'ın ship adı. Onlar hakkında o kadar fazla düşünüyorum ki bunu yazıya yansıtmadan edemedim. Ve işte şimdi de yayınlıyorum.

Bunun için heyecanlı ve bir o kadar da kararsızım. Lütfen beni görüş/eleştirilerinizden mahrum bırakmayın.

Gözlerinin Ardındaki Işık ~FrerardМесто, где живут истории. Откройте их для себя