onüç

404 60 65
                                    

"Gerard, boynum..." Ne kadardır hastane koridunda sarmaş dolaş duruyorduk bilmiyordum, sadece boynum fena tutulmuştu ve kısa olan boyuma bir kez daha lanet okumaya neden olmuştu.

"Ah, üzgünüm." Deyip geri çekildi ancak bunu yalnızca iki santimle sınırladı.

Sarılmıyor olabilirdik fakat hala oldukça yakındık ve Gerard'ın ince parmakları benimkilere dolanmış vaziyetteydi. Bana bakıp yeni bir şeyler görmüş gibi gülümsüyor; bütün yüzümü inceliyordu. Utancından gözlerine bakamayan ben ise, gözlerim hastanenin mermer, beyaz zemininde kızarmamaya çabalıyor, yanımızdan geçen hemşirelerin homurtularını duymamazlıktan gelmeye çalışıyordum. Ne var ki bu neredeyse imkansızdı ben de neredeyse ellerimi çekecektim ancak Gerard daha da güçlü, daha da şefkatle sarıldı ellerime.

Umurunda değildi, ne dedikleri umurunda değildi.

"Şey... eh, annem... annem bizi bekliyordur." Dedim ellerimi çekerken.

Gülümsedi ve yüzüme düştüğünün bile farkında olmadığım saç tutamını kulağımın arkasına yerleştirdi.

Kapıdan içeri girdiğimizde, annem hemen yüzündeki sırıtışı silip, normal görünmeye çalışıyordu. Ne var ki geç kalmıştı ve can kulağıyla bizi dinlediğinden artık tamamen emin olmuştuk.

"Bu su işi fazla uzun sürdü sanki, değil mi Frank? Üstelik şapır şupur su içildiğini de ilk defa duyuyorum." Sırıttı ve ekledi, "Şaşırtıcı doğrusu."

Aman tanrım, öpüştüğümüzü duymuş!
Utancımdan yerin dibine girecektim.
"Evet, Frank biraz garip öpüş..." Ne dediğinin farkına varan Gerard, hızla düzeltti. "Yani su içiyor."

Annem kahkaha gibi bir ses çıkardı.
Hayır, kesinlikle yerin dibine girmiştim.

"Tamam, bu kadar yeter," Dedim sonunda başımı yerden kaldırarak "Şey sesini... yani su, duyduysan, baştaki konuşmaları da duymuş olmalısın, öyle mi?"

Dedim ve bütün kıkırdama ve gülüşmeler anında sonlandı. Kuş ötüşmelerinin de bir anda kesildiğini sanmıştım ancak bu muhtemelen hayal gücümün bir ürünüydü. Kendimi aniden ortama giren bir davetsiz misafir gibi hissetmiştim.

"Eh, evet, duydum." Dedi annem bakışlarını hastane pikesine dikerek. "Bunu öğrendiğin için çok üzgünüm Gerard, ve oğluma böylesi bir şefkat gösterdiğin için de müteşekkirim. O daha çok küçüktü, biliyorsun... ne yaptığını bilmiyor..." Annem Gerard ve benim gözlerime bakmadan konuşurken, Gerard nazikçe onun sözünü kesti.

"Biliyorum, gerçekten. Bunu yapmanıza gerek yok." Gerard buruk gülümsemesini yüzüne yerleştirdi.

"Teşekkür ederim, teşekkür ederim Gerard." Annemin titreyen sesiyle beraber yatağa dökülen gözyaşlarını ancak görebilmiştim."  Öyle korkuyordum ki, ben gittikten sonra kimsesi kalmayacak, yapayalnız olacak diye öyle korkuyordum ki... şimdi rahat rahat..."

Onun sönmekte olan bir kibritin son kıvılcımı cılızlığındaki sözlerini  anında durdurdum.
"Anne, yapma."

"O asla yalnız kalmayacak, bundan şüpheniz olmasın." Gerard kendinden emin ve sahiplenici gözlerini anneme dikti.

~

Iki ay sonra

"Geleceğini söyle," Gerard ısrarla başımda dikiliyor, bir türlü notalar ve beni yalnız bırakma zahmetine girmiyordu.

Pes ettim ve gitarımı yatağıma yerleştirip, ona baktım. Bilgisayar masanın sandalyesinde otururken etrafımda dört dönüyordu.

"Yalnız kalmam gerek, anlamıyor musun?" Dedim ona sitem dolu bir şekilde.

"Hayır, asıl sen anlamıyor musun Frank, yalnız kalmaman gerek," Geldi ve dizlerimin önünde çöktü. "Kafanı dağıtmalısın, tıpkı annenin senden istediği gibi." Ellerimi tutarken ilk defa ellerinin terlemiş, ve gözlerinde sabırsızlıklık parıltılarının belirdiğini gördüm.

"Annem benden ölümünden bir ay sonra bir baloya gidip eğlenmemi mi beklerdi? Hayır, sanmıyorum." Dedim tekerlekli olan sandalyemi geriye doğru itip ondan uzaklaşırken.

"Bir ay boyunca evden dışarı çıkmayıp, bütün gün elinde gitarınla yas tutmanı da kesinlikle istemezdi." Doğrulup dizlerinde olmayan hayali tozları silkeledi.

Ona kısık gözlerle baktım.
"En azından gitarım kararlarıma saygı gösteriyor."

"Senden sadece gelmeni istiyorum, en azından birkaç dakikalığına," yanıma doğru gelip yine o kedi bakışlarından birini attı. "Lütfen?"

Ayağa kalktım ve tam karşısına dikildim. "Bu konuda neden bu kadar ısrarcısın?" Gerard'ın fıldır fıldır dönen gözlerinde şüphe uyandıran bir şeyler vardı.

Hızla uzaklaştı ve yatağımın kenarında durdu. "Tanrım! Seni birkaç arkadaşımla tanıştırmak istiyorum sadece, tamam mı? Moralini düzeltecek bir şeyler yapmak istiyorum." Gerard sinirli ve sabırsız görünüyordu.

"Baştan söylemeliydin," Dedim sakince, "Her neyse, birkaç dakikalığına uğrayıp gideceğim."

Gerard ona cennetten bir arsa teklif etmişim gibi koşarak yanıma geldi ve bana sıkı sıkı sarıldı.
"Teşekkür ederim sevgilim," dudaklarıma bir öpücük kondurdu. "Şimdi gidip hazırlanmam gerek, orada buluşuruz."

Yerden pantolonunu kaptı ve çıplak bacaklarından geçirdi, ardından aynı şekilde çıplak olan göğsüne de tişörtünü geçirdikten sonra koşarak kapıya yöneldi, ben acelesine şaşırarak öylece bakakalırken, kapıdan seslendi "Unutma, akşam yedide!" Dedi ve cevap vermemi bile beklemeden aynı hızla çıktı.

Gerard'ın acelesinin nedenini anlamaya çalışarak odama geri döndüm, önceki gece dağıtmış olduğumuz yatağımı düzelttim ve Gerard gibi çıplak olan üzerime bir şeyler geçirmeyi akıl ettim.

Akşam yediyi vururken hala bunu düşünüyordum.



Gözlerinin Ardındaki Işık ~FrerardWhere stories live. Discover now