altı

609 81 53
                                    

Hiç beklemediğim bu hareket karşısında afalladım ve belki de yaptığım en büyük yanlışı yapıp uyuşmuş kollarımı kaldırıp göğsünü ittirdim.

Biraz geriledi ancak bunu fark ettiğinden dahi emin değildim. Donmuş kalmıştı, öylece bakıyordu bana derin derin. Sadece ruhlarımız var gibiydi, bedenimi görmüyordu sanki, sadece ruhlarımız.
 
Gözleri gözlerimin tam içine bakıyor, bir şeyler ararmışcasına fıldır fıldır dönüyorlardı. Kalbinin çarpışını ta buradan duyabiliyor, en azından hisdedebiliyordum.

Yüz ifadesinden bu yaptıklarını kendisinin de planlamadığı belli oluyordu. Tamamen doğaçlamaydı, düşünülmemişti.

Tıpkı onun gibiydi.
Düşünmezdi, yalnızca aklından geçenler ve o anki hisleri doğrultusunda ilerledi. Bunu tutarsız hareketlerinden anlayabiliyordunuz. Çoğunlukla duygu yüklü hareketlerinden. İşte o tam da buydu. Bir sonraki adımını asla tahmin edemezdiniz çünkü o böyleydi, onu Gerard yapan tam olarak buydu.

Onca haftadır benden nefret ettiğinden dolayı yaptığını sandığım onca hareketin, aslında Gerard'ın ne yapacağını bilememezliğinden kaynaklanan bir takım heyecan patlaması olduğunu nereden bilebilirdim ki? Dediğin gibi, o tahmin edilemezdi.

Bana yıllar gibi gelen ancak toplasak en fazla iki saniye süren bu süre tüm bunları idrak etmeme yetmişti. Adeta bir aydınlanmaydı, kafamın üzerinde bir ampul ya da bir ışık belirdiyse hiç şaşırmazdım.

Ve sönmek tükenmek bilmeyen bir ışık barından bir diğer şey ise Gerard'ın gözleriydi ve şimdi o gözlerde birdenbire kendini gösteren 'böyle olacağını biliyordum' bakışı belirmişti. Dudağının kenarında da buruk bir gülümseme.

Onu ittirdiğimi yeni fark ediyor olmalıydı. Şok halinden sıyrılmıştı. Ama bilmeliydi, kötü hissettirdiğinden değildi o tavrım, aksine, gerçek olamayacak kadar iyi hissettirdiğindendi. Hak etmediğim kadar. Asla benim olamayacak kadar güzel olduğundan, kirli ellerimin bu kar beyazı hissi kirleteceğinden korktuğumdandı.

Kendime itiraf edemeyeceğim kadar.

"Siktir..." Mikey'nin şok olmuş sesini ikimiz de duymazdan geldik.

Gerard kafasını iki yana salladı, geriledi ve ardından koşmaya başladı.

Ne yapmam gerektiğini bilmiyordum, o koşup giderken öylece arkasından bakıyordum ve bu doğru gelmiyordu. Bir şey yapmalıydım. Ve Mikey'nin arkamdan duyulan bağırışları ve Gerard ile beni gören birkaç kişinin 'ibneler' diye attığı kahkahaları duymazdan gelerek, Gerard'ın ardından koşturdum.

Ne ara başkalarınım hislerini önemseyen biri olmuştum bilmiyordum ama böyle gitmemeliydi, buna izin veremezdim.
Daha hızlı koşturmaya başladım.
O an annemin tüm o hızlı koşmamam gerektiği konusundaki uyarılarını unuttum, astım şu an uğraşabileceğim sorunlar arasında değildi.

Okulun büyük ve kalabalık bahçesine bir kez daha lanet okudum. Gerard'ı göz ucuyla takip ediyor ancak neden çıkış kapısına doğru ilerlediğine bir türlü anlam veremiyordum.

Ne yani, kaçacak mıydı?

Hızlanan kalbimi ve titremekte olan bacaklarımı biraz daha zorlayarak Gerard'ı kapıda yakaladım.

Kolunu kavradım.
"Gerard! Dur..." kolunu çekti, ancak dediğimi yapıp durmuştu.

"Git, şimdi zamanı değil." Kurduğu cümledeki eksiklik aniden yüzüme çarptı, adımla seslenmemişti. Bana adımla seslenmediği nadir görülürdü, ve şimdi o anlardan birini yaşıyorduk.

"Konuşmamız gerek Gerard, öylece kaçıp gidemezsin." Dedim, beni sallamayıp kapıya doğru yöneldiğini görünce ekledim, "beni öpüp öylece gidemezsin!"

Gözlerinin Ardındaki Işık ~FrerardWhere stories live. Discover now