sekiz

554 61 136
                                    

"Frankie!" Okul bahçesinde dalmış gitmiş bir şekilde Gerard'ın yolunu gözlerken, o her zamanki gibi ani hareketleriyle üzerime atıldı.

"Seni özledim." Dedi öksürmeme sebep olacak kadar sıkı sarılarak.

"Daha dün beraberdik Gee." Çevremizdeki öğrencilerin attıkları aşağılayıcı bakışlarla bir bir yanımızdan uzaklaştıklarını hissetmek zor değildi, bunu Gerard'ın da fark ettiğini anlayabiliyordum ancak her ikimiz de bunu görmezden gelmekte oldukça başarılıydık.

Belki de artık alıştığımız dahi söylenebilirdi.

Durum benim için fazla sorun teşkil etmiyordu, bu bakışlara alışkındım ancak Gerard'ın öyle olmadığı açıktı. İnsanların yanından geçerken işitmeye alışık olduğu laflar 'ucube ibneler' değil de 'Ateşli çocuk', 'Ara beni." gibi şeylerdi.

Gerard yanağıma sulu bir öpücük bıraktı.
"Yine de özledim işte."

Gülümsedim.
Normalde bana iğrenç ve yapış yapış gelen bu hareketler, Gerard tarafından yapılınca adeta bir ibadete dönüyor ve huzur bulmama neden oluyordu.

"Hadi, ders başlamak üzere." Dedim ve el ele okul binasının kapısına ilerledik.

Kapıda her zamanki gibi bizi resmiyet kokan, gri takım elbisesi ve ciddiyete bürünen suratıyla müdür karşıladı. Gözleri ellerimize bir süreliğine takılmış olsa da konu hakkında herhangi bir şey söylemedi.

"Günaydın çocuklar," elimi Gerard'ın elinden çektim "sizi odamda biraz ağırlamam gerekecek sanırım. Beni orada bekleyin." Dedi ve kendisi zıt yönümüzde ilerlerken bizi odasına gitmek durumunda bıraktı.

Öğrenci yığınını yarmaya çalışırken ikimizin de kafası karışıktı.
"Ne düşünüyorsun?" Dedim Gerard'a.

"Yapma, sence de çok açık değil mi?" Dedi ellerini ceplerine sokup. Bıkkın görünüyordu. "Birileri bizi şikayet etmiş olmalı."

Müdür kapısına yaklaşırken onu incelemeye koyuldum.

Neşesinden eser kalmamıştı, az önce coşkuyla ışıldayan kızıl saçları sönmüş, karışmış ve üç-dört ton koyulaşmış görünüyordu. Canı sıkkın gibiydi ve de kesinlikle sinirliydi.

Onu yaralıyor muyum diye düşünmekten alamıyordum kendimi; dört gün önce, beraber okuldan kaçtığımız günden beri bu düşünce aklımdan çıkmıyor, sürekli kendini tekrarlıyor, Gerard'ın iyiliği için ondan  uzak durmam gerektiğini söyleyip duruyordu.
Onun itibarını zedeliyordum.
Şimdi de müdürün gözünden düşecekti ve bu benden başka kimsenin suçu değildi.

Müdürün yanımıza gelmekte olduğunun habercisi ayak sesleri duyuldu.
"Odaya geçin." Müdür kapısını açıp bizi içeri buyur etti. "Endişelenmeyin çocuklar, o kadar ciddi bir mesele sayılmaz." Devasa masasına geçip sandalyesini çekti ve oturdu.

Elleriyle oturmamızı işaret etti.
"Sanırım tahmin edebiliyorsunuz." Kollarını çenesine dayayıp masaya kuruldu.

"Tahminlerimiz var." Dedi Gerard müdürün karşısındaki sandalyeye otururken. "Ve bu tahminlerin gerçek olmamasını umarım."

"Konu şu ki, son zamanlarda hakkınızda oldukça fazla şikayet geldi çocuklar. Ve biliyorsunuz, şikayetlere önem veririm." Bana bakıp sırıttı. "Insanlar sizin ortalıkta... tamam, kibar olmaya çalışmayacağım, öpüşüp koklaşmanızdan rahatsiz. Arz edersiniz ki bu durumu değerlendirmek durumundayım, konu hakkındaki açıklamalarınızı dinlemek isterim."

Işte başlıyorduk.

"Öncelikle ortada herhangi bir 'öpüşüp koklaşma' durumu söz konusu değil. Yaptığımız nadiren sarılmak ve masumane yanaktan öpücüklerle sınırlı ki okulun arkasındaki çiftlerin yaptıklarının yanında devede kulak kalır bunlar, sizin de çok iyi bildiğiniz gibi. İnsanların derdi bir çiftin sarılması ya da yaptıkları her neyse o değil, dertleri bunu yapanların erkek olması, anlayamıyor musunuz? Bu konuda sizden destek beklemiyoruz, ancak daha birkaç ay öncesine kadar okulunda hamile bir kız bulunduran okul yönetiminden böylesi laflar duymak beni güldürüyor doğrusu."
Gerard sinirlendiği zamanlarda yaptığı gibi, hızlı ve durmadan konuşuyordu.

Müdür iç çekti.
"Son cümleni görmezden geliyorum Gerard çünkü bilirsin, seni severim. Sorunum ilişkinizle değil, şikayetlerle. Her ne olursa olsun gelen her şikayeti değerlendirmek zorundayım ve bu konuda sizden saygı bekliyorum. Yaptığınızın kötü bir şey olmadığını en az sizin kadar ben de iyi biliyorum, bundan şüpheniz olmasın." Kısaca bana baktı ve devam etti "Her neyse, insanların yanındayken daha dikkatli olmaya özen gösterirseniz sevinirim, çıkabilirsiniz."

Müdürün sözüyle ikimiz de kapıya yeltendik.

"Sikeyim sikeyim sikeyim sikeyim!" Kapıdan çıkar çıkmaz duvara yumruklar savuran Gerard'a doğru hızla atıldım.

"Hey, sakin ol. Sorun yok." Elimle yüzünü kavrayıp yüzünü yüzüme yaklaştırdım.  "Sorun yok, tamam mı?"

Gerard gözlerini kapatıp başını salladı.
"Anlamıyorum Frank, sevgimiz neden insanları bu rahatsız ediyor? Cinsiyetimiz neden insanları bu kadar ilgilendiriyor?"

Yüzünü sevdim, gözleri hala kapalıydı.
"Bilmiyorum Gee, bilmiyorum. Ve bu umurumda da değil. Ne düşündükleri, ne söyledikleri ya da yaptıkları hiçbir halt umurumda değil." Umurumda olan tek şey sensin.

Gerard gülümsedi ve biraz yaklaşıp dudaklarıma küçük bir öpücük kondurdu.
"Bize gelir misin?" Saatine baktı, "bu saatte evde kimse olmuyor."

Teklifi karşısında afalladım, Gerard'ın özel alanına girme düşüncesi dahi heyecanlanmama neden oluyordu.
"Yine mi okulu kıracağız?"

"Bu halde derslere giremem, kafamı boşaltmam gerek." Dedi ve çok geçmeden masum bakışlarının esiri olup teklifini kabul ettim.

"Pişman olmayacaksın." Deyip göz kırptı ve okul kapısından çıkıp Gerard'ın evine doğru ilerlrmeye koyulduk.

Anında aklıma hücum eden anılar gülümsememe neden oldu. Daha bir hafta önce bu kapıdan ondan nefret ettiğimi rahatlıkla söyleyebiliyorken, şimdi sevgiden başka bir duygu hissedemiyordum.
Duygular fazla hızlı değişim gösterebiliyordu.

Yol boyunca birçok şey hakkında konuştuk; çizimleri, evi, ailesi, annemin durumu ve hesabını tutamadığım daha bir sürü şey. Ancak Gerard'ın kapısına varmışken konu bir şekilde evliliğe bağlandı ve ben tam bugün kızarmadığım için kutlama yapacakken Gerard yine beni domatese döndürmeyi başardı.

Ben utana sıkıla arkada beklerken Gerard anahtarı kapıya takmaya çalışıyordu ancak anahtar bir türlü girmiyordu. Gerard tam kapıya omuz atmayı düşünürken içeriden biri kapıyı açtı.

"Anne, senin evde ne işin var?" Dedi Gerard şaşkınlıkla.

"Arabamın anahtarları." Dedi annesi elindeki anahtarı işaret ederken. "Asıl senin burada ne işin var?" Dedi Gerard'ın annesi olduğunu öğrendiğim bakımlı, sarı saçlı ve bir deri bir kemik kadın.

"Şey... hani şu sürekli dalıp gitmemin sebebini merak ediyordun ya, işte o sebep," Dedi ve beni işaret etti, annesinin önüne çıkıp gülümsedim. "Bir günlük okulu asma..."

Gerard'ın sesi büyük bir haykırışla kesildi.
Annesinin güler yüzü dehşete düşmüşe dönmüştü ve bir şeyi gösterip bağırıyordu.
"Katil! Katil! Katil burada!"
Beni gösterdiğini çok geçmeden anlamıştım.

Hikâyenin burdan sonrası kanal7 filmine dönüyor;D

Gözlerinin Ardındaki Işık ~FrerardWhere stories live. Discover now