5 bölüm

25.6K 892 36
                                    

Genç adam burnuna dolan çiçek kokusuyla uyanmanın huzurunu yaşarken, derin bir nefes daha aldı. Bu koku kullandığı ilaçlar gibi vücuduna bağımlılık yapıyor, her defasında ciğerleri muhtaç oluyordu. Göğsünde hissettiği ağırlıkla kara gözlerini açıp baktı. Küçük karısının ipek gibi saçları dağılmış, eli tişörtünün yakasını sıkıca tutmuş uyuyordu. Kendisi de kollarını ona sımsıkı sarmış bırakmak istemiyordu. Karısının başını kaldırıp yastığa koydu. Ne ara bu hale gelmişlerdi bilmiyordu. Yavaşça doğrulup oturur vaziyete geldi.

Sinirle yataktan kalkıp banyoya girdi. Kısa bir duşun ardından üzerini giyip, dolabından aldığı deri ceketiyle spor ayakkabılarını giydi. Sesizce odasından çıkıp merdivenleri üçer, beşer inip kapı önündeki arabasına bindi. Yolunun onu nereye götürdüğünü biliyordu. Kısa bir süre sonra ilçe mezarlığının önüne arabasını park edip indi. Demir kapıyı açıp bi süre yürüdükten sonra, aile mezarlığının önünde durdu. Kurdoğlu aile mezarlığı, derin bir iç çekip, dudaklarını mezar taşına koyup soğukluğunu iliklerine kadar hissetti. Sığınacağı tek limanı yine annesiydi toprağı avucuna alıp kokladı.

"Yoruldum anne...sol yanım acıyor. Bana hep güçlü olmamı, dik durma mı söylerdin. Üstüme düşen sorumlulukların altında bedenim eziliyor. Benim canım yansa senin yüreğin titredi. Ben ise hastalığın pençesine kucak açmış, sinirlerime hakim olamayıp can yakıyorum. Canım yanıyor, çok pişmanım...ah annem zor olanda ne biliyor musun, senin sesini, gülümseyişini, şevkatini, dualarını alamamak. Beni duyduğunu biliyorum. Dualarını yine eksik etme olurmu? Seni çok özledim. Gül kokulum..."

Genç adam yanaklarını ıslatan göz yaşlarına mani olamamış, titreyen sesiyle bir kez daha annesine muhtaç olduğunu anlamıştı. Oturduğu soğuk mermerden kalkıp, kardeşi bekirle de konuşup sakinleşmişti. Arabasına binip ilçede kısa bir turun ardından, soluğu konağın önünde almış, tahta kapıyı açıp avluya girmişti. Mutfakta ise telaş başlamış, sultan ablası yine o çok sevdiği gözlemelerden yapıyor, kokusu her tarafa yayılmıştı.

"Kolay gele sultan abla" kilolu kırklı yaşlarda sevimli bir kadındı. Baranı çok sever, her sabah ona üşenmeden gözleme yapardı.

"Baran ağam sağolasın, erkencisin bu sabah"

"Öyle oldu yürüyüş yaptım."

"Hadi hazırlan gel gözlemeler soğumasın." Kadın bir anne edasıyla söylemiş, sıcacık gülümsemişti.

"On dakikaya geliyorum." deyip hızla merdivenlerden yukarı çıkıp, oymalı kapıyı açan baran, karısının hala uyuduğu görmüş, uyanması için kapıyı sert bir şekilde kapatmıştı.

Etrafına şaşkınca bakan melek uyku mahmuru gözlerini bir kaç kez açıp kapattı. Bu yatağa ne zaman gelmişti. En son koltukta uyuyordu. Öfkeli gözlerle ona bakan kocasına bakıp bir an sormak istesede vazgeçip yatakta oturur pozisyona geçti.

"Hanım efendi kahvaltısını yatağa mı ister?" kocasının sözleri yine ona batmaya başlamıştı. Sinirle yataktan kalkıp, ayağının çarşafa donanmasıyla yere kapaklandı. "Ah" diye bileğini tutup inlerken tepesine diklen adama ters ters baktı.

"Birde sakarsın yani" yine ağzına gelen kelimeleri yutan kız, ayağa kalkıp yerdeki çarşafa tekme savurdu. "Kaba adam ne olacak." Dediklerini duyan baran kolundan sertçe tutup gözlerine baktı.

"Ne dedin sen bir daha söyle?"

"Hiç hiç bir şey demedim." korkmuştu genç kız, yine kocasından şiddet görmek istemiyordu. Dün yaptığı şeyi çoktan unutmuştu anlaşılan.

Deli Ağa Tamamlandı...Where stories live. Discover now