28 bölüm

13.2K 548 32
                                    

Birleşik Devletlere bağlı Massachusetts General Hospital;

5 ay sonra...

Birce ve Aslan için en büyük sınav başlamış, Dr. Gerald Abbott takibinde, fizik tedavi ve psikolojik destek alan genç adam, sevdiceğinin yanında olması ile hayata dört elle sarılıp, eski günlerine dönmek istiyordu. İlk başlarda isteksiz görünsede, onu seven herkese verilmiş sözü vardı. En azından onlar için ayakta durmalıydı. Her şeye rağmen yüzünü güldüren tek şey, kardeşi baranın halâ hayatta olmasıydı. Yatağında uzanan genç adam, bir elini başının altından geçirmiş, diğer elinde ise bircenin saç tokası, ara sıra burnuna götürüp kokluyordu. Geldiği günden belli, yaptığı hatanın bedelini öderken, bu kokuya hasret kalmıştı.

Yabancı yerde, sevdiklerinden uzak olmanın verdiği hüzünle, gözleri dolarken, camdan gecenin karanlığına inat parlayan yıldızlara göz gezdirdi. Onlar bile, dünyanın uyumunu bozmadan gece parlamaya devam ederken, "pes etmek asla bana yakışmaz." dedi. Derin bir nefes alıp içerlerken, gözü hemen karşı koltukta uyuyan, sapsarı saçları dağılmış, kırmızı dudakları aralık, yüzü yaşadığı stresin yorgunluğu ile solmuş, masumca uyuyan sevdiği kıza takıldı. Daha uçağa biner binmez kalbini kırmış, ona gitmesini ve yürüyemeyeceğine dair hayeller kurmamasını istemişti. Bu acı sözler, nasıl çıkmıştı ağzından hala inanamıyordu.

O gün, göz yaşları içinde ağlayan kız, duyduğu sözlerle her şeye rağmen, onu yalnız bırakamamış, "inandığım şey için, asla bu yoldan dönmem." demişti.

"Sen yürüyeceksin, ben buna adım gibi eminim. Ama sonrasında ne olacak biliyormusun?" işaret parmağını genç adamın gözüne getirip sallayan kız, dolan gözlerini saklarken, başını yukarı kaldırıp gözlerini kapattı. Derin bir nefes alıp, yeşillerini, elalarla buluşturdu.

"Sen... beni kaybettin. Bunu sakın unutma. Şu an burada bulunmamın tek sebebi sana inan inlarlara söz verdim. Hepsi bu"demişti. Yan koltuğa geçip oturmuş, yolculuk esnasında ise, bir kez olsun genç adamın yüzüne dahi bakmamıştı.

Buraya geleli aylar geçmiş, ve ufak ufakta olsa, ilk adımlarını atmıştı. Kendisini yeni yürümeye başlayan çocuk gibi hissetmiş ve birceye yük olduğunu düşünürken, ona yine koşup sarılan sevdiği kız olmuştu.

"Sen... sen... yürüyorsun."genç kız gözlerine inanamamış, kısa bir telefon görüşmesi için hastahane koridoruna çıkıp, konuşmayı kısa kesmiş ve doktor eşliğinde yürüme bandında olan aslanı, o halde görmenin mutluluğunu yaşıyordu.

"Allahım sana şükürler olsun. Yakışıklım seni çok seviyorum."

Göz yaşları içinde ona sarılan kollara tepkisiz kalmayan adam, sevdiği kıza sarılıp kokusunu içine çekmiş, alnından öpüp,"Her şeyin sebebi sensin güzelim. Sen benden, bizden vazgeçmedin. Ama ben..." deyip hüzünlenmişti.

Birce uçakta yaşadığı, kalbini kırıp geçen o anı hatırlar hatırlamaz, bir anda genç adamdan uzaklaşmış, arkasını dönüp giderken, odada ikisinden başka kimse kalmamıştı.

Desteksiz kalan genç adam, yaşadığı yıkımla, boş kalan kollarına bakıp, ayakta bir süre sendelemeye başlamıştı. Onu taşıyamayan bacaklarına isyan ederken, elleri hissiz bacaklarını bulmuş, yapılan bu hareketi hakettiğini düşünmüştü. Bir anda yere yığılmasıyla ağlamaya başlamış, yumruk yaptığı elini defalarca yere vurup muhtaç olmanın verdiği acı ile sızlanmıştı.

Arkasında duyduğu acı sesle dönen kız, koşarak terk ettiği bedeni sarıp sarmalarken, bu kez aslan onu itip,

"Çekil bırak beni?" büyük eli ile itip, kendisinden uzaklaştırmıştı.

Deli Ağa Tamamlandı...Where stories live. Discover now