İnsanca.

1.7K 176 237
                                    

Bugün krala gidecektim. Beni krala götürecek kişi ise Lu Han'dı... Bu kalbimi hızlı hızlı attırmaya yetiyordu. Onunla uzun süre beraber ata binecek olmamız beni heyecanlandırıyordu. Buraya gelişim hiç iyi olmamıştı. Beni buraya sürükleyerek getirmişti. Bir suçlu gibi... Daha sonrasında ise okla vurmuştu. Hiçbir şey olmamış gibi doktorlara fırlattırması ise... Bazı şeyleri düşündükçe çıldıracak gibi oluyordum. Yine de ondan vazgeçemeyecek oluşum beni sinirlendiriyordu. Beni böyle çaresiz bırakması, sevgimi alaya alması sınırlarımı zorluyordu.

Kıyafetlerimi hazırlamıştım ve kızların yanına inmiştim. Hiçbiri benimle vedalaşmak istemiyordu. Ben de onlara sadece kendilerine iyi bakmalarını söyleyip ilerledim. Kalbimi sadece Lu Han kırmıyordu.

Lu Han'ı görmemle beraber telaşlanmıştım. O atına ilerlediği zaman çaktırmadan üzerini arıyordum. Zincir filan getirmiş mi diye bakmaya başlamıştım.  

Yanına ulaştığımda o atına binmiş ve beni bekliyordu.

''Şey, bu sefer binecek miyim? ''

Anlamamış gözlerle bana bakmaya başlamıştı.

''Yani, geçen sefer zincirle yürütmüştün ya o yüzden soruyorum. ''

Bu sefer uzunca bakmıştı gözlerime.

''Sen nasıl istersen. ''

Ben nasıl istersem mi? Gerçekten kafayı yemeye başlayacaktım.

''Sen benimle dalga mı geçiyorsun Lu Han yürüyeyim mi bineyim mi? Kendi istediğimi yaptığımda kızacaksın yine. ''

''Binmeni istemeseydim kesin bir dille yürü derdim. ''

Bu onunla gitmemi istiyor demekti... Çıldıracak gibi hissediyordum. Mutluluktan.

Bana elini uzatmıştı.

LU HAN, BANA ELİNİ UZATMIŞTI!

Çıldırmamak için dilimi ısırıp duruyordum. Hemen elini tuttum ve tek hamleyle beni önüne almıştı. Bu kalbimin hızlı hızlı atmasına sebep oluyordu. Lu Han arkamdaydı. Elleri dolaylı olsa da belimden geçiyordu. Nefes alışını duyuyordum, arkamda onu hissediyordum. Güzel kokusu burnuma doluyordu. Delirecek gibi hissediyordum. Göz ucuyla ona bakmıştım. O sadece yola bakıyordu.

''Sonunda beni yine okla vurup doktorlara fırlatmayacaksın değil mi? ''

Sadece, bugün bana karşı fazla iyiydi ve ben bunu sonuna kadar kullanmak istiyordum. Yoksa hiç hesap soramayacaktım ona.

''Saraya gitmiyoruz. ''

Ne dediğini duymamla birlikte hemen kafamı arkaya çevirdim. Yüzlerimiz birbirine yakınlaşmıştı. Ben hemen ata doğru bakmaya başlamıştım.

''Önüne dön, göremiyorum.  Bir yere çarpacağız. ''

Uyarmasıyla hemen önüme döndüm ve kalp atışlarımın ritmini ayarlamaya çalıştım.

''Ben sınır boylarını düzenlemeye gidiyorum. İç isyan gibi bir durumdan şüphelenmeye başlamıştı kral.  Verdiği görev benim için üst düzey bir görev. Bu yüzden ben de karşılığında seni ailene götürmeyi teklif ettim. ''

Gözlerim fal taşı gibi açılmıştı. Ama beni uyardığı için arkamı dönmedim ve ona bakmadan konuştum.

''Nasıl beni neden n-niye götüreceksin? ''

'' Esir olmaktan nefret ettiğini söyledin. En çok benim karşımda aciz olmaktan nefret ettiğini sanıyordum. Ama bunu bana söylediğine göre en çok esir olmaktan nefret ediyormuşsun. Seni özgür bırakacağım. Tüm yaptığım şeylere sayarsın. ''

Yaptıkları baz alındığı zaman bu yaptığı şey onun tüm kötülüklerini kapatmıyordu ama yine de Lu Han bunu yapacak birisi değildi. İçinde başka şeyler olduğunu biliyordum. Lu Han beni anlamış gibi söze girişince onu dinlemeye başladım.

''Gördüğün tüm Çinliler senden nefret etti. Hepsi sana eziyet çektirdi ama sen nerede bir Çinli görsen konuşmaya çalıştın, onlara yardım ettin. Bizden nefret etmiyorsun aksine bir Çinliye aşıksın da... Sanırım sadece senin ırkını görmezden geleceğim. Sana artık senin istediğin gibi bir insan olarak muamele edeceğim. Buraya geldiğinden beri takip ediyorum. Kızlarla arandaki ilişkiyi,  küçük çocukla geçen konuşmayı...''

O sessizce konuştukça ben burada nefes alamıyordum. Bunların rüya olmasından ve uyanmaktan korkuyordum. 

''Lu Han, her şey bitti mi? ''

Sesimde buruk bir sevinç vardı. Mutluydum, eziyetim bitmişti. Ama ne şanstır ki Lu Han'dan uzaklaştığım sırada bitmişti.

''Maalesef, her şey bitmedi. Aslında daha kötüye gidiyor.  Kendi yurdunda kalman  senin için daha iyi şu durumda. ''

Bana açıklama bile yapıyordu. Gerçekten mutluluktan ölecekmiş gibi hissediyordum.

''Lu Han, sadece bir hareketinle seni tamamen affetmem benim ne kadar aptal biri olduğumu gösteriyor değil mi? ''

Sorumla gülümsemişti. TANRIM LU HAN BANA GÜLÜMSEMİŞTİ. GÖK TANRILARIN BENİ KUTSADIĞINI BİLİYORDUM!

'' Prenses olduğunu düşünerek yaşarsan kendin için yaşayamazsın. ''

Şaşırmıştım. Lu Han'ın bana bu kadar iyi davranmasına bünyem alışık değildi.

'' Savaş alanında bir general olduğumu düşünürsem daha çok panik yapar ve emrimdeki tüm adamları öldürürüm. Sen de sürekli prenses olduğunu kendine hatırlatarak fedakarlıklar yapmaya çalışıp kendini öldürüyorsun. Burada sana yapılanlar, yaptıklarım ne kadar nefret etsem de Türk halkına yapılmış şeyler değildi. Biz ne yaptıysak sana yaptık. Kendini halkımı küçük düşürdüm diye düşünüp suçlama. ''

Neden söyledikleri beni rahatlatmıştı bilmiyordum. Ayrıca gerçekten bunları düşüneceğimi bilmesi, tuhaf hissettirmişti. Çünkü yurduma döneceğimi bildiğimden beri içimde bir sıkıntı vardı. Sanki o insanları aşağılatmışım gibi hissediyor ve yüzlerine bakamayacağım gibi geliyordu.

''Sen iyi bir prensessin. ''

Lu Han, aylardır prensesliğimle ilgilenmemiş ve bana saygı göstermemiş Lu Han bugün bana ne kadar iyi bir prenses olduğumu söylüyordu.

''Lu Han, korkmalı mıyım? ''

Gülümsemişti. Yine.

''Daha fazla konuşmak istemiyorum. Yolumuz uzun, yoruluyorum. ''

-

Bir daha hiç konuşmamıştık. Lu Han beni saraya getirmiş ve sonra geri dönmüştü. Saatlerdir kapıda bekliyordum. İçeri girecektim ama ne diyecektim nasıl konuşacaktım fikrim yoktu. Artık özgürdüm. Prensestim. Kaybettiğim her şeye yeniden sahiptim. Ama onların beni bu kadar kolay gözden çıkarmalarını kabullenmek istemiyordum. Babamın ve kardeşimin tahtı ne kadar istediklerini bildiğim için, beni burada yem edeceklerini de biliyordum. İçeriye girersem bile yakın zamanda beni öldüreceklerdi. Annemin bana yardımcı olmayacağını biliyordum. Büyük bir hamle yapmalıydım. Eğer yaşamak istiyorsam ve halkımın iyiliğini istiyorsam büyük bir hamle yapmalıydım ki bu sarayda kalıcı olabileyim. Aklıma tek düşünce geliyordu. 

Onların korktuklarını onlara vermeliydim. Kraliçe olabilmeliydim.


LUHAN OC STORY - ASKER. ✔Where stories live. Discover now