6

634 83 46
                                    

Multimedia'daki şarkı moralimi düzeltiyor.

Melissa Vandela - Everything Back But You

(Şey, Melissa derken elbette şaka yaptım. A*ril Lav*gne'den bahsediyorum.)

***

"Korkma," dedi Gerard. "Benden korkan birine daha dayanamam." Kollarını benden ayırmıştı.

"Ama sen insanları öldüren ve onların kanını içen bir... Şeysin." dedim. İnsan olmadığına inanmak istemiyordum. Çünkü bu beni daha da korkutuyordu.

"Bunu hayatta kalmak için yapmak zorundayım," dedi. Hiçbir şey söylemedim. Güldü. "Ama tabii... Benim gibi bir canavarın hayatta kalmaması daha iyi olurdu, değil mi?"
''Öyle söyleme.'' dedim. Nedenini bilmesem de utanmıştım. 

''Sorun değil,'' dedi Gerard. ''Şimdi... İstersen sana sonsuza dek gözükmem.'' Arada kalmaktan nefret ediyordum.

"Hayır," dedim. "Sanırım seni bir daha görmek isterdim." Ben ne diyordum böyle?
"Gerçekten mi?" dedi Gerard. Gülümsediğini görünce ben de gülümsedim. "Bu his mükemmelmiş."

"Hangi his?" diye sordum.
"Reddedilmemek."

Ne söyleyebileceğimi bilmiyordum. Sadece gözyaşlarımı silip düşünmeye başladım.
Ona karşı hissettiğim şeyleri çözebilmek için onunla olmam gerekiyordu. Belki de ondan korkmamalıydım. Bu düşünceler daha sonra beni pişman edebilecek olsa da, bir şeyleri anlamak her zaman daha iyi olurdu.

"Kalmak isterdim," dedim. "Ama arkadaşlarım şüpheleneceklerdir. Belki daha sonra buluşabiliriz." Mantıklı davranmıyordum. İstediğim gibi davranıyordum. Zaten isteklerimiz çoğu zaman mantıklı olmazlardı.

"Haklısın," dedi Gerard. "O zaman... Yarın geceye ne dersin?"
"Olmaz, üzgünüm. Yarın burada olmayacağım. Arkadaşımda kaldığım için gelebildim. Ama yurda dönmem gerekiyor," Suratı asılmıştı. "Ama belki haftaya olabilir."

"Pekala," dedi Gerard. "Cumartesi gecesi o zaman?"
"Evet," dedim. "Cumartesi gecesi."

***
Cumartesi/Saat: 02.34

Tam olarak yirmi dakikadır Gerard'ı bekliyordum. Sıkılmaya başlamıştım. Oturduğum yerden kalktım. Belki de daha önce gittiğim evine gitmeliydim. Tanrım! Bunu neden yapıyordum? Ölesiye korktuğum bir mekana gitmek istemem kadar saçma bir şey yoktu.

Geçen hafta gittiğim yolu hatırlamaya çalıştım. Karmaşık bir yol değildi. Sadece sağa dönmeli ve karşıma bir ev çıkana kadar yürümeliydim. Umarım tekrar kaybolmazdım. 

Yolumu bulmak konusunda epey zorlanmıştım. Yaklaşık on dakikadır yürüyordum ve yanlış yola sapmamak için her dakikada bir kez durup düşünüyordum. Derslerim yerine bir vampiri önemsiyordum ve bu benim için hiç de iyi olmayacaktı. Ama istediğim şey buydu. Bir kez olsun tehlikeli olsa bile istediğim şeyi yapıyordum.

On dakika sonra karşıma bir ev çıktı. Bir haftadır korkulu rüyam olmuş olan ev karşımdaydı. Ama Gerard korkmamamı söylemişti. Korkmamalıydım. En fazla ne olabilirdi ki? En fazla beni öldürüp kanımı içerdi.
Böyle düşüncelerden kurtulup evin önüne geldim. Tam kapıyı çalacaktım ki evin içerisinden sesler duymaya başladım. Bu kez, bir hafta öncekinden daha farklıydı. İki kişi tartışıyor gibiydi. 

Kapıdan uzaklaşıp yanındaki pencereden içeri bakmaya çalıştım. Bunu yaparken içerideki kişilere gözükmemeye çalışmak oldukça zordu ama zaten beni fark edemeyecek kadar meşgul oldukları kesindi. 
Kavga edenlerden bir tanesi Gerard'dı. Zaten onu nerede görsem tanırdım.
Diğerinin yüzü tanıdık geliyordu. Düşünmeye çalıştım. Evet, bu geçen hafta çerçevede gördüğüm diğer gençti.

vampires will never hurt you / frerardHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin