11 - Final

766 82 233
                                    

Aslında 12. Bölüm final olacaktı ama bölümleri ayıramadım ve birleştirmeye karar verdim. :/

Bu arada lütfen yorum yapın... Çünkü,

şey çok eğlenceli olacak,

bilirsiniz,

kudurmanızı izlemek.

 Avril Lavigne - Slipped Away (Bölümden sonra dinlerseniz etkisi fazla olacak.)

***

Montumu alıp -ve kendimi korumak için bir bıçak- evden çıktım. Yağmur daha da arttı, gök gürültüsünün sesi bir silah gibi çıkmaya başladı. Ama şu an beni korkutan şey bu değil; Mikey'nin amacıydı.

Şimşek yüzünden birkaç saniyeliğine aydınlanan ormanda, uzakta, Mikey'yi gördüm. Gerard'ın evine doğru gidiyordu. Adımlarımı hızlandırarak onu takip etmeye devam ettim. Ses çıkarıp çıkarmamak umurumda değildi. Yağmurun şakırdaması ve gök gürültüsü, yeterince ses çıkarıyordu zaten.

Bir süre boyunca yürüdük. Gerard'ın evine geldiğimizde, çalılıkların arasına saklanarak beklemeye başladım.

Mikey, Gerard'ın kapısı çaldı. Birkaç saniye sonra kapı açıldı ve Mikey içeri girdi. Kapı ardından kapanırken saklandığım yerden çıkıp eve doğru koştum.

Kapının yanındaki açık cam sayesinde ne konuştuklarını duyabiliyordum:

"Vay be," diye bir ses duydum. Bu Mikey'ye aitti. "Demek ölüm günün için süslenmişsin."

Ölüm günü. Ne demek istiyordu o?

"Öyle oldu." Bu donuk sesi nerede duysam tanırdım. Bu Gerard'dı.
Pencereye biraz daha yaklaştım.

"Birkaç yıl öncesine kadar kardeşin olmak güzeldi, Gerard." dedi Mikey. Kafamı eğip pencereden içeri baktığımda, Mikey'nin kazığı arkasında tuttuğunu görebiliyordum. O anda kafama dank etti ve hiçbir şey düşünemez oldum.

Kapıya koşup yumruklamaya başladım. "Gerard! Açın şu kapıyı! Mikey!" Sesimin bu kadar sert ve telaşlı çıktığını daha önce duymamıştım. Bu sesin daha yüksek çıkmasını sağlayan hislerim, korku, vücudumun her köşesine sahip olmuştu.

Kapıyı yumruklamaya devam ederken bıçağımı cebime soktum. Bana rahatsızlık vermesini istemiyordum.

Kapı Gerard tarafından açıldığında ilk yaptığım şey kendimi onun kollarına atmak olmuştu. Hiçbir şey söyleyemedim. Bunu anlamış olacak ki, ilk sözü o aldı:

"Frank, beni dinle. Burada olmaman gerekiyor. Sorun yok, tamam mı? Sorun yok."
Onu dinlemeye çalışırken çıldıracak gibiydim.

"Bırak da, mektuplarında bahsettiğin, aşık olduğun ama bir türlü 'sevgilim' ya da 'erkek arkadaşım' diyemediğin çocuk içeri girsin, Gerard." Evin içinden gelen bu ses Mikey'ye aitti.

"Frank," dedi Gerard, ellerini eski günlerdeki gibi omuzlarıma koyarak. "Git. Sadece lütfen, git."
Başımı iki yana sallayarak konuşmaya çalıştım:

"Hayır," dedim. "Meraktan öleceğime burada ağlarım, daha iyi." derken ağladığımı da yeni fark etmiştim.

Gerard kederli bakışlarla beni içeri aldı. Ben de, elinde kazık olan Mikey ile karşılaştım. Kazığı saklamıyordu zaten. Ama onun amacını gayet iyi anlayabiliyordum. Sözlerimle durdurmaya çalıştım.

"Gerard senden çok bahsetti, Mikey..." diye başladım. Mikey bana döndü ve ben de devam ettim:
"...Hala seni seviyor. Gerard'la ilgili emin olduğum bir şey varsa; o da seni hala kardeşi olarak gördüğü." Sesim de, vücudum da titriyordu. Ama söylediklerim yalan değildi.

vampires will never hurt you / frerardWhere stories live. Discover now