Hayat Ağacım.

8.1K 808 225
                                    

"Bir, iki, üç!" şok cihazını hastanın göğsüne bastırdığında cansız beden tekrar havaya kalkıp sedyeye düşüyordu.

Hiçbir yaşam belirtisi göstermiyordu.

"İki yüz elliye çıkar. Bir, iki, üç!" Jungkook şok cihazını tekrar hastaya getirip, yaklaşık beş dakika boyunca yaptığı gibi bastırdı.

Hastanın göğsü tekrar havalanıp sedyeye düştü.

Olmuyordu.

Bir hastam gözümün önünde can vermişti.

Jungkook nefes nefese kalbin atışını gösteren cihaz ekranına baktığında gözlerini kapatıp bir nefes verdi. Ardından alnındaki teri sildiğinde ona beklentiyle bakmaya başlamıştım.

Kol saatine bakıp konuştu.

"Ölüm saati, 13:24."

Başımı hızla iki yana sallarken dolan gözlerime inat umut barındıran ses tonumla konuştum.

"Hayır, daha fazla denemeliyiz Jungkook. Hemen pes etme, lütfen." Jungkook eldivenlerini çıkardığı sırada bana döndü.

"Jimin, hastanın ömrü belliydi. Ümitsizdi, bu yüzden yapabilecek bir şey kalmadı." yanıma doğru adımlayıp, ağzım ve burnumu kapatan maskeme düşen yaşları silmeye başladı.

"Lütfen, belki yaşayabilir." evet, ölüm vakalarıyla çoğu kez karşılaşıyorduk fakat hamilelik dönemlerimi en çok etkileyen anlardı bunlar. Diğer iki çocuğumda da böyle durumlar yaşamış ve Jungkook'un omzuna sığınmıştım.

Hatta daha kötüsü salya sümük ağlıyordum. Çoğu zaman Jungkook tehlikeli ameliyatlara girmeme izin vermezdi. Ama bugün çok uzun zamandır bir hastamın ameliyatı olduğu için onu bu gününde yalnız bırakmak istemiyordum.

Ölen kişi elli iki yaşında, üç erkek çocuğu olan güzel bir kadındı. Fakat vücudunu ele geçiren hastalıklar onu gün geçtikçe daha da boğazlamış, şimdiyse ölüme sürüklemişti.

Üç çocuk da annelerinin umudu kalmadığını biliyordu, fakat %12'lik bir ihtimal daha vardı.

Ölüme çabuk düşmesinin sebebi de yaşının getirdiği güçsüzlüktü. Eğer biraz daha genç olsaydı belki de hala yaşıyor olacaktı. Ama ölmüştü.

Düşünceler beynimi kemrimeye devam ederken Jungkook belimden tutup çıkışa doğru yürümemizi sağladı.

"Sana dinlenme odasına gitmeni söylemiştim. Bu durumlar seni etkiliyor Jimin,  neden bir kere olsun beni dinlemiyorsun?" bıkkınca konuştuğunda buruk bakışlarımı yere indirdim. Evet haklıydı, onu dinlemem gerekirdi.

Ama bu içerideki cansız bedenin, üç aydır tedavisini yaptığım hasta olduğu gerçeğini değiştirmiyordu. Bu ameliyata girmeden hemen öncesinde de bana sıkı sıkı sarılmıştı. Her ne kadar umudu yoksa bile dualar etmişti. Bende onun için dua etmiştim.

Ama olmamıştı işte. Tanrı onu yanına almıştı. Çocuklarının annesiz kalmasını istemişti.

Titrek nefeslerim arasında çıkıştan adımımı atarken kapının açılmasıyla birlikte kendimizi dışarı atmıştık.

Jungkook şakağıma minik bir öpücük bırakırken karşımızda aniden beliren üç çocukla birlikte nefesim kesilmişti.

"Bay Jeon, ameliyat nasıl geçti? Annemiz iyi mi?" en büyük olan umutlu bakışlarını bizimle buluştururken Jungkook derin bir nefes aldı.  Bu tür haberleri verme konusunda benim kadar hassas falan değildi. Aksine ifadesizdi.

"Yapılan bütün müdahalelere rağmen Bayan Kang'ı kaybettik." üç gencin önünde eğilip benimle birlikte yürürken, arkamızda neye uğradığını şaşırmış üç kişi bırakmıştık.

Orda olmasaydım Jungkook onların yanında durup teselli ederdi belki fakat bu tür olaylara karşı hassas olduğum için beklemeden dinlenme odasına getirmişti beni.

Ah, sanırım bu biraz acımasızcaydı kabul ediyorum..

Fakat zaten bu son ameliyatımız olduğu için bir an önce dinlenmek istiyorduk ikimiz de. Bugün fazlasıyla yorulmuştuk, ya da ben öyle hissediyordum.

"Jimin? Bu renginin hali ne böyle?" ne ara yanıma oturmuş olduğunu bilmediğim Hoseok hyungun sesini duymamla irkilmiştim.

Saçlarımda gezinen büyük elle mayışırken kendimi Jungkook'un kaslı göğsüne bırakmıştım.

"Az önce uzun süredir baktığım hastam vefat etti. Biraz kötüyüm hyung." Hoseok hyung anlamış gibi başını salladığında gözlerimi kapattım bir süre.

Yavaş yavaş uykumun geldiğini hissettiğimde aldırmamış ve kendimi uykunun kollarına bırakmıştım.

***

Gözlerim yavaş yavaş aralanırken uyku sersemliğiyle olduğum yerde biraz daha yayıldım. Fakat başımı yasladığım yerin eşimin göğsü değilde yumuşak bir yer olduğunu anladığımda kaşlarım çatılmıştı.

Esneyerek gözlerimi açarken bir süre boş boş etrafına bakınmıştım. Jungkook neredeydi ki?

Yerinde yavaşça doğrulup gözlerimi ellerimle ovmaya başladım.

"Bu ne uyku Jeon Jimin?" alaylı ses tonuyla benimle konuşan tanıdık sesi duyduğumda başım sol tarafıma dönmüştü. Jin hyung bacak bacak üstüne atmış, koltukta yayılmışken, elindeki telefonla uğraşıyordu.

"Jungkook nerde?"

"Hemen de kocanı sor zaten. Jin hyung kim ki, değil mi?" söylediği şeyle gözlerim devrilirken derin bir nefes aldığım sırada tekrar esnedim.

"Hyung alay etme de nerde olduğunu söyle." Jin hyung alayla kaşlarını kaldırıp bakışlarını bana çevirdiğinde cevap verdi.

"Yaklaşık yirmi dakika önce sana ve bana içecek ve yiyecek bir şeyler almaya gittiğini söylemişti. Hala gelecek beyefendi." bıkkın ses tonuyla konuştuğunda kaşlarım tekrar çatıldı.

Yirmi dakika boyunca yemek ve içecek mi alıyordu bu adam tanrı aşkına? Doktorların gittiği özel büfe varken hastane kantinine falan mı gitmişti yoksa?

Neden orayı seçsin ki? Belki de bir yerler de oturmuştur.

Derin bir nefes alıp yavaşça ayağa kalktım. Aynı şekilde uyku sersemi olduğum için yavaş adımlarla asansöre doğru yürüdüm.

Elim cebime gidip telefonumu çıkardığında Jungkook'un numarasını tuşlayıp kulağıma götürdüm.

Çalacağı sırada çıkan sekreterle, Jungkook'un telefon şarjının bittiğini anlamıştım.

Asansör sonunda durduğunda saçlarımı biraz elimle  düzelttikten sonra kapı açıldığında da etrafıma bakınarak yürümeye başlamıştım. Etraftaki masalara teker teker bakarken gözüme çarpan tanıdık bedenlerle gözlerim kısılmıştı.

Jungkook ve Taehyung mu?!

Tanrım, sanırım deliriyorum!

Kalp ritmini hızlanırken biraz daha yaklaşıp ikisinin de ne yaptığını anlamaya çalışıyordum. Taehyung hararetle bir şeyler anlatırken Jungkook kocaman bir gülümsemeyle karşılık veriyordu.

O aşinası olduğum tavşan dişleriyle Taehyung'a gülümsüyordu.

Benim kocam Kim Taehyung'a gülümsüyordu!




Ya iyiki bir sistem kurdum anasını satayım.

Bu ay full misafir doluydu ev arkadaş. Bu hafta zaten telefonu elime zor aldım.

Hele bazı misafirler  dört gün kaldı bizde. Ayıp olmasın diye de telefona dokunmuyordum öksüz kaldı Yavrucak.

Neyse çok konuştum.

Bölüm nasıldı?

Beautiful Doctors °jikookWo Geschichten leben. Entdecke jetzt