" Kavga "

26 5 0
                                    


     Saat 8’e doğru Araf yanımdan kalkıp mutfağa indi. 15 - 20 dakika sonra da elinde bir kahvaltı tepsisiyle geri döndü. Tepsiyi yatağın üzerine bırakıp yanıma oturunca kalkıp banyoya gittim. Tuvalet ihtiyacımı giderip elimi yüzümü de yıkarayarak banyodan çıktım. Araf yatağa oturmuş tepsiyi de kucağına çekmişti.

    Gidip ben de yanına oturdum. Elindeki ekmeği bana uzatınca “ Yok ben yemem ” deyip bir tane zeytin yedim. Küçük bir omlet yapmıştı. Normal bir kahvaltıydı ve çoğunlukla sessiz geçmişti. Son olarak ikimiz de sütlerimizi içiyorduk. Araf koca bardağı tek dikişte bitirip tepsiye koymuştu. Ama dudağının üzerinde kocaman , sütten bir bıyık vardı. Gülmekten gözümden yaş gelince Araf çatık kaşlarla bana bakıp

“ Ne var ? ” dedi.

    Bitirdiğim bardağı tepsiye bırakıp “ Bıyık bırakmışsın yeni fark ettim ” dedim. Elini dudağının üzerine götürdü. Süt olan eline bakıp küfür ederek ağzını peçeteye sildi.

“ Neyse en azından sizi güldürebildik Ateş Hanım ” dedi burnuma vurarak. Sonra da tepsiyi alıp odadan çıktı.

   Ben de kalkıp yatağın üzerini düzelttikten sonra telefonumu alarak salona indim. Evde oturmaktan canım sıkılmıştı ve sanki iğneden dolayı aşırı enerjiyle yüklenmiştim. Koşarak kanepenin tepesinden atlayıp hızla oturdum. Ayaklarımı da sehpaya uzatıp kollarımı iki yana attım.

       Üzerimdeki tişört hareketimle iyice kısalsa da aldırmadım. Araf mutfaktan çıkıp yanıma geldi. Koltukta benimle aynı pozisyonda oturup başını geriye atarak gözlerini kapattı. Yine aynı his oluştu ve ona yakın olan kolumu uzatıp koltuktan sarkan saçlarıyla oynadım. Uçlarını çektim, hatta karıştırdım ama bir tepki vermedi. Sonra aklıma gelen fikirle koltuktan kalkıp Arafın odasına çıktım.

      Aynanın yanındaki dolapları açtım önce . İlk dolapta bir tarak ve birkaç lastik toka bulunca tokalardan ikisini alıp heyecanla aşağı indim. Yine koltuğun üzerinden atlayarak hızla eski yerime oturunca Araf öfkeyle bana baktı.

      “ Düş Ateş, kafanı gözünü sehpaya çarp. Ben de seni öldüreyim ” deyince omuzlarımı silkip ellerinden tutarak iyice bana dönmesini sağladım. Ben de koltukta yan dönüp bağdaş kurdum. İyice Arafa yaklaşıp önce tokaları belli ettirmeden saçlarıyla oynadım. Her saçına dokunduğumda gözlerini kapatıyordu ki bu kural yine bozulmamıştı. O gözlerini kapatır kapatmaz elimdeki ilk tokayla saçını sağ taraftan ,üstten topladım. Şimdiden çok şirin göründüğünden kıkırdayarak diğer tokayı da sol taraftan bağladım. İkisini de ellerimle iki yana çekiştirirken canı acımış olacak ki birden gözlerini açtı.

    Elini saçlarına atıp pencereden kendisine bakmaya çalışınca koltuktan kalkıp bahçe kapısına doğru koştum. Arkamdan geldiğini belirten adım sesleri ve tehditleriyle hızla koşup geniş havuzun önüne kadar geldim. İki şezlong vardı ve ben bahçenin bu kısmına ilk kez geçiyordum. Şezlonglara doğru koşup birinin arkasına geçtim.

    “ Ateş, benim bahçemde benden kaçamazsın. Ama bak yakalarsam o saçlarını yolacağım ”

      Araf sonunda bana ulaşınca şezlongun etrafında koşuşturmacaya başladık. En sonunda yorulup nefes nefese yere düştüm. Kolum acımıştı ama bir yandan da Araf dediği gibi bağlamış olduğum saçlarımı tutuyordu. O da ben düşünce yanıma düştü. Ama onun düşüşüyle tekerlekli ahşap şezlong hafiften sola kayınca “ Karaya vuran fok balığı gibisin ya. Kaç tonluk şezlongu hareket ettirdin” dedim.

    Elindeki saçımı çekip “ Bak seni şu havuza atar boğarım. Karaya bile vuramazsın Ateş ” deyince ona dönüp saçlarına baktım. Peşimden koşarken açmıştı.

BUKALEMUNWhere stories live. Discover now