Bölüm - 2

11.7K 1.1K 114
                                    

Derin bir nefes alıp kendini odasına atmamak için büyük bir iç savaş içerisine girmesi gerekmişti. Son iki yıldır hayatı gayet huzurlu sayılırdı. Ona hapishane görevi yapan bu evin kendi baba evinden pek bir farkı yoktu. Sadece her hafta gelen görücüleri eksikti ki bu da Asiye için büyük bir nimetti. Tabii, tüm herkes kocasının başka bir kadının yanında olduğunu da biliyordu. Ne zaman bir yere gidecek olsa herkesin acıyarak bakan bakışlarıyla maruz kalmak canını sıkıyordu. İlk başlarda bu bakışları umursamamış olsa da zaman geçtikçe canı sıkılmaya başlamış, bu bakışların sorumlusu olarak Baran'ı tutmuştu.

O kadının öldüğünü duyunca hiçbir şey hissedememişti. Tanımıyordu ve o kadının bir suçu yoktu. Bu hikaye de ki tek suçlu Barandı. Sonuçta o kabul etmeyebilirdi bu evliliği. Aklına gelenlerle bu ihtimali hızla kafasından sildi. Eğer Baran ile evlenmeseydi şu an kim bilir hangi adama kadınlık yapmak zorunda kalacağını düşünmek tüm bedeninin ürpermesine neden oldu. En azından şimdilik kadınlık yapmak zorunda olduğu bir adam yoktu. Sevdiği adamın yasını tutabilirdi. Onları ayıran o lanet kaza olmasaydı şu an belki de bebekleri olmuş olurdu ve mutlu bir şekilde yaşarlardı. Ama kader bu mutluluğa izin vermeyecek kadar acımasız davranmıştı.

"İyi misin Asiye?" diye soran Eyşan'ın sesiyle hemen kendini toparlayarak önündeki tabaklara çorba koymaya devam etti. Yemekler bugün hep Baran'a özel yapılmıştı. Uzun zamandan sonra Melek Hanım neşeli ve keyifliydi.

"İyiyim," diyebildi bu evdeki dost gördüğü kadına. İlk bu eve geldiği zaman Eyşan ve Fırat'ın taşınacaklarını duyduğunda çok üzülmüştü. Yalnız kalacaktı. Lamia vardı tabi o zamanlar birde... Ama yine de Eyşan'ı kendine daha yakın bulmuştu. Sonra hiç ummadığı bir şey olmuş evlerinden konağa geri taşınmışlardı. Bu kararlarında ki en büyük etkenin Baran'ın gidişiyle çöken Melek Hanım ve eşi olduğu belliydi. Tabi Asiye için neden geri geldiklerinin bir önemi yoktu. Önemli olan tek şey geri gelmiş olmalarıydı.

"Güçlü dur..." diyen Eyşan ile son çorbayı da tabağa koydu ve tepsiye dizmeye başladı hepsini. Zoraki bir gülümseme ile "Güçsüz durmam için bir sebep yok. Baran benim için bir yabancıdan farksız," demekle yetindi ve tepsiyi evde çalışan kızlardan birinin eline tutuşturarak masada oğluyla birlikte oturan Eyşan'ın karşısına geçti.

"Bu eve ilk geldiğimde cehennem gibi gelmişti burası bana... Hele Fırat... Benim için bir şeytandan ibaretti. Çok korkunçtu o günler... O günlerde Lamia yanımdaydı. Şimdi ne yalan söyleyeyim bu ev onsuz soğuk geliyor, sessiz geliyor."

Asiye güçlükle yutkundu. İşte vicdanını zorlayan tek bir mesele vardı o da Lamiaydı. Baran düğün gecesi onu terk edip gittiğinde herkes ayaklanmıştı. Amcaoğulları Baran'ı öldürmek niyetindeydiler. Onlara göre Asiye bu eve kurban olmuştu. Bu evden de bir kurban çıkmalıydı. Bu kurbanda Lamia olmuştu. Ağabeyisinin ölümünü kabullenmektense kendisi ölmüştü. Amcaoğlu Saruhan ile evlendiğinde Asiye çok üzülmüştü. Lamia'nın ne kadar narin bir kız olduğunu görmüştü. Amcaoğlu Saruhan ise bu narinliği kaldıramayacak kadar kaba ve umursamazdı. Bu yüzdendir altı aydır evli olmalarına rağmen Lamia'yı bir kere anca görmüşlerdi. Aslında üzülmesi gereken Asiye değildi. Bunların hepsinin sorumlusu Barandı. Kardeşinin düğününe bile gelmemişti. İşte ağabeyi bu kadar umursamaz ve kendi kalbinin peşine düşmüş bir haldeyken kız kardeşi de bir o kadar fedakâr davranıp, kendini ölüme atmıştı.

Bir cevap vermedi Eyşan'a. Verebilecek bir cevabı yoktu. Kendi amcaoğlunu ya da ailesini kötüleyemezdi. Üstelik Lamia'nın nasıl bir halde olduğunu da bilmiyordu açıkçası. Kendi baba evine de bayramlarda, özel zamanlarda gidebiliyordu.

"Masa hazır sizi bekliyorlar," diyen evin yaşlı kahyası Satı Hatun'un uyarısı ile oturdukları yerden kalkarak salona doğru ilerlediler. Herkes yerine geçmişti. Bir zamanlar Baran'ın yeri olan ve iki yıldır boş olan sandalye bugün dolmuştu. Asiye onun yanına oturmak istemese de başka bir şansı olmadığından mecburen yerine geçti. Baran ise onu umursamaz bir halde çorbasını dalgınca karıştırıyordu. Herkesin yüzünde hüzün sevinç karışımı bir ifade vardı. Asiye hariç... O daha çok umursamazdı. Şu an olanların onun gözünde hiçbir yeri ve değeri yoktu.

Yangın YeriWhere stories live. Discover now