Bölüm - 11

9.8K 1.1K 136
                                    

Bir şeylerin ters gittiğini gecenin başından beri anlamıştı ama bunu anlamamış gibi davranmak daha fazla işine gelmişti. Lakin gerçeklerden kaçış hiçbir zaman onun hayatında olmamıştı. Şimdi Asiye karşısında ona istediği şeyi söylediğinde ise nedense şaşırmamıştı da. Bir gün ondan böyle bir şey söylemesini zaten bekleniyordu. Sadece bu düşündüğünden de daha erken olmuştu.

"Sağlıklı düşünemiyorsun."

Asiye'nin yüzündeki acı çeken ifadeyi görmek kalbinin acımasına sebep oldu. Onun hayatını böyle mahvetmeye hakkı yoktu, farkındaydı. Ama elinden gelen bir şey yoktu. Direnmişti. Ciddi anlamda bu evliliğin olmaması için direnmişti. Fakat direnişleri boşa çıkmıştı. Elinden gelen bir şey olmamıştı ne yazık ki.

"Senden sadece bir şey istiyorum!" diye bağırdı Asiye tüm öfkesiyle. Baran içinde sakin kalmak artık her saniye daha zor bir hal almaya başlamıştı adeta.

"Bende sana olmaz diyorum! Böyle bir şey olamaz. Aklını mı kaçırdın sen?"

"Bu hayata tutunabilmem için tek bir şey istiyorum..." diye acıyla fısıldadı genç kadın. Baran'ın öfkesi hat safhaya ulaşmıştı. Ama bu öfke ne kendisine ne de karşısında acı çeken kadınaydı. Bu öfke bizzat onları bu kadere mahkûm edenlereydi.

Kendine bir daha düşünme fırsatı tanımadan Asiye'nin kolundan tuttuğu gibi peşinde sürükledi. Avluda toparlanan masaları umursamadan hızlı adımlarla avluya indi, peşinde sürüklediği Asiye ile. Annesinin ve babasının şaşkın bakışlarını görebiliyordu ama umursamadı. Onların tam karşısında durduğunda "Bakın dedi... İyi bakın! Sizin eseriniziz biz!" diye tüm öfkesini kustu.

"Baran..." diyen annesine "Sus," diyerek devam etmesine izin vermedi. "Kendi istekleriniz uğruna yıktığınız hayatlara bakın! Ne sanıyordunuz? İki gün sonra birbirlerini severler, ısınırlar mı? Siz üç kişinin hayatını mahvettiniz!"

Sevdiği kadının bu durumla ilgili çektiği vicdan azabını düşündükçe öfkesi daha da katlanıyordu. Ona hiçbir zaman onun bu hikâyede suçu olmadığını söylese de o her zaman Asiye için üzülüp, onun mutluluğu için dualarını esirgememişti.

"Oğlum," diyen babası kederli görünüyordu. Yaptıklarından pişman bir hali vardı ama artık her şey için çok geçti. Her şey için fazlasıyla geçti. Herkesin hayatı mahvolmuşken son pişmanlık ne yazık ki hiçbir fayda etmiyordu.

Asiye'ye doğru çevirdi bakışlarını. Kendisine şaşkın bir şekilde baktığını görebiliyordu. Onu üzmek istemiyordu. O hem en yakın dostunun sevdiği kadındı hem de Baran'ın istemese bile karısıydı. Emanetti en önemlisi. Her ne kadar ona sahip çıkamamış olsa da artık bu işkenceye son verecekti.

"İstiyorsan evine hemen şimdi dönebilirsin."

"Hayır, aklını mı kaçırdın sen?" diye öfkeyle bağırdı annesi. "Asiye giderse Lamia'ya ne yaparlar sen hiç düşündün mü?"

Baran'ın yüzünde acı dolu bir gülümseme belirdi. Lamia'ya ne yapacaklarını az çok biliyordu. Şu an bile kardeşi kim bilir ne acılar çekiyordu... Bunu düşünmek midesinin bulanmasına, canının yanmasına sebep oldu. En kötüsü de bu durum için elinden gelen hiçbir şey yoktu.

"Lamia'nın vebali senin üzerine anne... Her şeyi sen bu hale getirdin!" dedikten sonra hiç kimsenin bir şey söylemesine fırsat vermeden hızlı adımlarla konaktan çıktı. Arabasına bindiğinde bir an bile duraklamadan sürdü. Nereye gideceğini bilmiyordu. Bir yere gitmek istediği de yoktu. Sadece uzaklaşmak istiyordu. Tüm yaşadıklarından kaçıp gitmek istiyordu.

Yangın YeriWhere stories live. Discover now