Bölüm - 13

9.1K 1K 138
                                    

Geçen bir haftada yolunda giden tek bir şey varsa o da Asiye'nin iyileşme sürecinde olmasıydı. Onun dışında her şey fazlasıyla berbat gidiyordu. Konak kullanılmayacak durumdaydı. Bunu her ne kadar annesi kabullenemese de gerçek buydu. Fırat ve Eyşan normalde var olan ama kullanmadıkları evlerine geçmişlerdi. Anne ve babası içinde konakları kadar büyük olmasa da konaklarını andıracak bir yapıda ev alınmıştı yeniden. Oraya yerleşirken ilk işi kızına bakmak için evde bulunan bakıcıyı kovmak olmuştu. Kendi canını düşünüp küçücük bir bebeği o evde bıraktığı için ona daha ağır şeylerde yapmak istemişti ama ne uğraşmaya zamanı vardı ne de sabrı. Kızı bir süre daha annesinin ve diğer çalışanlarının gözetimi altında olacaktı.

Derin bir nefes aldı. Arabadan inecek cesareti kendinde bir türlü bulamıyordu ama inmesi gerekti. Bir haftadır her gün hastanenin önüne gelip saatlerce bekleyip sonra geri dönüyordu fakat bugün yapmaması gerekti. Yarın Asiye taburcu olacaktı ve bu onunla konuşmak için son şansı olabilirdi. Bu yüzden şimdi bir korkak gibi davranmayıp arabadan inecek ve ona yaptıkları için teşekkür edecekti. Buna mecburdu.

Kendine bir daha düşünme fırsatı vermeden arabadan indi. Hızlı adımlarla hastaneden içeri girdiğinde direk merdivenlere doğru yöneldi. Onun kaç numaralı odada yattığını biliyordu. Çünkü dün onu Fırat ve Eyşan ziyarete gitmişlerdi. Fırat'ın söylemesine göre hala kötü görünüyordu ve iyileşmesi zaman alacaktı. Ne yazık ki bu hikâyede ki herkesin iyileşmesi biraz zaman alacaktı.

Odasının önüne geldiğinde kapının kapalı olmasını görmesi ile yeni bir panik dalgası sardı bedenini. Her an kaçmaya hazır bir hali vardı. Uzun zamandır kendini böyle hissetmiyordu. Son zamanlarda olan şeyler fazlasıyla sinirini bozmuş olmalıydı. Yoksa şu an ki durumun başka hiçbir açıklaması olamazdı.

Kapıyı bir kez çaldı ve daha sonra içeriye girdi. Asiye'nin annesi koltukta oturmuş pencereden dışarıya bakıyordu ve onu görünce bir anda kaşları çatıldı. Baran Asiye'nin olduğu tarafa doğru bir türlü bakamıyordu. Odanın ortasına doğru ilerlediğinde "Biraz konuşabilir miyiz Asiye ile?" diye sordu. Yaşlı kadının yüz ifadesinden kararsız kaldığını görebiliyordu. Asiye'nin ailesinde kim var kim yoksa herkes ona kızgındı anlaşılan.

Kadın oturduğu yerden kalkarak ona doğru ilerledi ve soğuk bir sesle "Kısa sürsün ve kızımı sakin üzme!" dedikten sonra odadan çıkarak arkasından kapıyı kapattı.

Odaya girdiğinden beri gözlerini kaçırdığı kadına doğru çevirdi bakışlarını. Onun kolunda ve bacağında ve hatta omzunda sargılar olduğunu gördü. Yüzünde ise ufak çizikler vardı. Gözleri yorgun ve şaşkın bakıyordu. Yanına doğru ilerledi. Bir şey söyleyemiyordu. Ne söylemesi gerektiğini unutmuş gibi bir hali vardı.

"İyi misin?"

Sesi o kadar güçsüz çıkmıştı ki. Kendi bile kendi sesine yabancı kalmıştı.

"Neden geldin?" diyen Asiye'nin sesi fazlasıyla yorgundu.

"Ben teşekkür etmek istiyorum. Tüm ailemin hayatını kurtardın."

Genç kadının yüzünde acı bir gülümseme belirdiğini gördü. Bakışlarını bir an olsun Baran'dan çekmiyordu.

"Senin yapman gerekeni yaptığım için mi bana teşekkür ediyorsun?"

"Asiye..." demişti ki genç kadın sargılı elini kaldırarak onun susmasını işaret etti. O an yüzünde acı çektiğini belli eden bir ifade oluşmuştu.

"Bak halime... Ben senin kızını kurtarmak için bu hale geldim!"

Baran sessiz kaldı. Söylediklerinde haklıydı. Kendisinin orada olup ailesine sahip çıkması gerekirdi. Asiye'nin yapması gerekeni kendisi yapmalıydı ama becerememişti. Zaten neyi becerebilmişti ki bunu becerebilsin. Kendini konuşmaya zorlayarak "Tekrar teşekkür ederim," dedi. Asiye ise onun bu teşekkürüne acı ve alay dolu bir gülümseme ile karşılık verdi.

"Teşekkür etme bana... Biliyor musun Baran o yangını ben çıkardım!"

Bir an yanlış duyduğunu zannetti ama karşısındaki kadının ciddiyeti karşısında hiçbir şeyi yanlış duymadığından emin oldu. Ne hissedeceğini bilemez bir halde ona bakmayı sürdürdü. Öfke, nefret, şaşkınlık... Her duygudan biraz hissediyordu. Kafası almıyordu. Onun neden böyle bir şey yaptığını anlamıyordu. Kaşları çatılırken "Ne yaptım dedin sen?" diye bağırmaktan kendini alıkoyamadı.

"Konağı ben yaktım. Beni polise ihbar edebilirsin."

"Neden?"

"Neden mi? Ben yıllardır o konağın dört duvarı arasında hapis hayatı yaşadım! O konak benden mutluluğumu, yaşama sevincimi ve gençliğimi aldı. O konakta benim dışımda herkes mutluydu. Dayanamadım anladın mı? Seninde canın yansın istedim!"

"Buse ölecekti! Herkes ölecekti!"

Sesi çok fazla çıkmıştı ama umurunda değildi. Kulakları uğulduyor, öfke her yanını sarıyordu.

"Onları öldürmek istesem kimseyi uyandırmazdım! O bakıcı kadının korkaklığı yüzünden Buse ölecekti ama ölmemesi için elimden geleni yaptım!"

Sakin kalamıyordu artık. Bu durumda nasıl sakin kalabilirdi ki? Asiye'nin bir anlık duygu karmaşası yüzünden tüm ailesini kaybedebilirdi. Bunu düşündükçe daha fazla gerildi.

"Mutlu musun yaptığından?"

"Evet," diyen kadının yüzünde acı çeker gibi bir ifade vardı. "O konak yandı gül oldu. Herkes artık daha mutlu olacak. Eyşan ve Fırat kendi evlerinde kendi çocuklarıyla olduğu zaman daha mutlu olacaklar. O boğucu konaktan kurtulan herkes daha mutlu olacak."

"O boğucu konak dediğin yerde annemle babamın hatıraları vardı!"

"Benimde bir daha hatırlamak istemeyeceğim hatıralarım vardı."

Sakin kalmak adını bir eliyle ağrıyan başını ovdu. Bir hata yapılmıştı ve karşısındaki kadın bu hatasından ötürü zerre pişman gözükmüyordu. Ona doğru yaklaştı. Yatakta küçücük kalmış görüntüsünü görmesi ile az önceki öfkesi yerini sakinliğe bıraktı. Çok kötü yanmıştı. Yüzü fazlasıyla soluktu ve acı çektiği her halinden belli oluyordu.

"Bu yangın olayı kapanacak. Kazayla çıktı o kadar. Kimseye bir şey söylemeyeceksin."

"Neden? Benden kurtulursun işte."

"Sana dediğimi yap Asiye. Kimse hiçbir şey bilmeyecek."

Şaşırdığını görse de umursamadı. Bu duruma gelmelerinin en büyük suçlusu kendisiydi. Arkasında bu kadar öfkeli bir kadın bırakmak onun hatasıydı.

"Peki," diyen Asiye'nin sesi yorgun çıkıyordu.

"İyileştikten sonra ailene benden ayrılmak istemediğini söyleyeceksin."

"Ne?"

"Deneyeceğim Asiye. Sana hiçbir şey için söz vermiyorum. Çünkü hala kalbimde başka bir kadın var. Fakat seninle evli olmayı deneyeceğim."

"Ya ben artık istemiyorsam?"

"Senin kararın o da... Kendin düşün, karar ver," dedikten sonra bir şey söylemeden odadan çıkmıştı. Yüreğindeki ağırlığı yok saymaya çalıştı. Bunu yapması gerekirdi. Asiye'ye bunu borçluydu ve kızının da kesinlikle bir anneye ihtiyacı vardı. Artık hayattan daha fazlasını istemek yerine ona verdiklerine razı olma zamanı gelmişti.

-

Merhaba arkadaşlar :) Bol bol yorum bekliyorumm. Çok sorulan sorulardan biri olan Saruhan ve Lamia'ya gelecek olursak evet onların da hikayesini yazmayı düşünüyorum. Ne zaman yazarım bilmiyorum ama öyle bir düşüncem var :) İnstagram hesabım : dilektaygun takip etmeyi unutmayalım♥ Seviliyorsunuz...

Yangın YeriWhere stories live. Discover now