Bölüm - 8

10.5K 1.1K 91
                                    

Öfkeden tüm bedeni delicesine titrerken, kendini sakinleştirmeyi bir türlü başaramıyordu. Tüm yaptıkları ve çektiklerine rağmen Baran'ın ona karşı olan bu soğukluğu delirtiyordu onu. Sanki her şeyin sebebi oymuş gibi davranıyordu ve buna katlanamıyordu Asiye artık. Sebep olmadığı felaketlerin sonuçlarına katlanmaya sabrı kalmamıştı artık.

Baran'ın bir eliyle yüzünü sıvazladığını gördü. Perişan duruyordu. O an söylediklerinden pişman oldu. Onun için de zordu ama anlasın istiyordu. Asiye de çok zorlanıyordu. Çok canı yanıyordu. Dayanamıyordu bu yaşadıklarına.

"Özür dilerim," diyen Baran ona gerçek bir pişmanlıkla baktı. "Bu hikâye de ki tek suçlu benim. Hazırsan gidelim."

Bir şey söylemedi Asiye. Bir şey söylemekte içinden gelmiyordu açıkçası. Tek suçlu onun olduğunu düşünmüyordu ama şu an içindeki öfke ateşi o kadar tazeydi ki onun vicdanını rahatlatmak istemiyordu.

Evden hiç konuşmadan çıktılar. Arabaya bindiklerinde de yine sessizlikten başka hiçbir şey yoktu. Bu sessizlik Asiye'nin sinirlerini her geçen saniye daha fazla gerse de ailesini görecek olmanın verdiği mutluluğu düşünerek kendini rahatlamaya çalıştı. Ailesinin, akrabalarının yanına gidiyordu ve mutsuz olduğu anlaşılırsa çok kötü şeyler olabilirdi. Zaten bu iki yıllık süreçte zar zor ailesini durdurabilmişti. Bugün de bir şey olursa artık onları durdurabilmek için elinden hiçbir şey gelmezdi.

Araba konaklarının önüne park edildiğinde neredeyse koşarcasına indi. Evli bir kadın gibi değil de genç bir kız gibiydi. Gerçi sadece sözde evli bir kadındı.

Kapının önündeki adamlar onu görür görmez hemen "Hoş geldiniz hanımım," diyerek kapıyı açmışlardı. Baran'ı beklemeden neredeyse koşarak içeri girdi ve avluda bekleyen annesini gördü. Koşarak ona sarıldığında gözünden akan yaşlara engel olamadı. Ağlamamak için direnmesi boşaydı.

"Asiye kızım... Ağlama ne oldu sana?"

"Çok özledim annem seni. Çok..."

Annesinden ayrılabildiğinde avluda toplanmış olan kalabalığın arasında babasını seçti ve ona da özlemle sarıldı. Aslında hiç görüşmüyor değildi ailesiyle. Baran'ın ailesi bu konuda ona hiçbir yasaklama getirmemişti. Özlediğinde görüşebiliyordu. Amcası ve yengesine de sarıldıktan sonra amcaoğlu Saruhan'a sarıldı. Gözü Lamia'yı aradı. Göremedi ve bu daha da gerilmesine neden oldu. Arkasına döndüğünde Baran'ın anne ve babasının elini öptüğünü gördü. Amcası ve yengesine ise sadece bir baş selamı vermekle yetinmişti. Bunun sebebi belliydi. Saruhan'ın da anne ve babasına böyle davrandığını öğrenmiş olmalıydı. Büyük ihtimalle Fırat söylemişti. Lamia evlendiği günden beri hiç gelmemişti evine bir daha.

"Lamia nerede?"

"Hoş geldin Baran bir soluklan," dedi Saruhan yüzünde alayla.

"Lamia nerede?" diye bir kez daha sordu Baran. Sesi bu sefer daha öfkeli ve sabırsızdı. Asiye bir rezillik çıkmasını istemiyordu ama Lamia'yı o da merak ediyordu.

"Buradayım..." diyen Lamia ile herkes başını merdivenlerden inen genç kadına çevirdi. Lamia neredeyse koşarak indiğinde kendini ağabeyinin kollarına bırakmıştı. Öyle bir sarılmışlardı ki Asiye'nin içinde bir şeyler parçalandı. Baran'ın gözünden akan bir damla yaşı gördüğünde ise boğazı düğümlendi. Bu adam kalpsiz bir adam değildi. Onun da canı yanıyordu. Görebiliyordu. Bu kadere onu mahkûm eden suçluydu.

Baran'ın kardeşinden ayrılması ile Asiye de gidip sarılmıştı. Lamia'nın evdeki halinden eser kalmadığını fark etmişti. Ne ruh olarak ne de beden olarak... Sanki on yıl yaşlanmış gibiydi.

Yemek için salona geçtiklerinde masanın üzerinde hep Asiye'nin sevdiği yemekler vardı. Herkes yerlerini alırken Asiye mutlulukla sevdiği yemeklerde kaybetti kendini. Arada bir ailesiyle konuşuyor, şakalaşıyordu. Mutluydu. Kendini ilk defa evli bir kadın gibi hissediyordu. Evli bir kadın... Bu düşünce ile masanın başında oturan kocasına kaydı bakışları. Onun arada bir babasıyla konuştuğunu görüyordu. Saruhan'ı ve amcasını yok sayar bir hali vardı. Ona bu sebepten kızamıyordu. Saruhan'ın yaptıklarını zira Asiye de onaylamıyordu hiç.

Yemeklerden sonra erkekler başka odada kahvelerini içerken, bayanlarda kendi odalarında içiyordu. Bir ara annesi ve yengesi başka bir konuya dalmışken, ruh gibi bakan Lamia'ya kaydı bakışları.

"İyi misin?"

"İyiyim," dedi Lamia yüzünde zoraki bir gülümse ile.

"Değilsin Lamia. Ben seni gördüm. Sen bu değilsin. Sana kötü mü davranıyor?"

"İyiyim gerçekten," dedi Lamia bir kez daha aynı zoraki gülümseme ile. Asiye de daha fazla ısrar edemedi. O söylemediği sürece ona baskı yapamazdı.

Kahvelerden sonra kalkma saati gelmişti. En zor anlardan biriydi Asiye için bu an. Kendini o kadar mutlu ve iyi hissetmişti ki bu gece... Şimdi bu iyilik halinin bitecek olduğunu bilmek kötü hissetmesine sebep oluyordu. Annesine sımsıkı sarılırken, yine gözünden birkaç damla yaş firar etmişti. Annesi kulağına "Kocanla çok mutlu ol," dediğinde ise yüreğine bir yumruk indi adeta. Olmayan, onu hiçbir zaman sahiplenmeyen kocası ile mutlu olması çok zordu ama bunu ona umutla bakan annesine söyleyemezdi. Onu üzemezdi. İki yıldır yeterince üzülmüştü. Daha fazla bu eziyeti yapamazdı ailesine. Bu yüzden gülümseyerek mutlu olmayacağını bildiği halde "Mutlu olacağım," diye fısıldadı.

Evden çıkıp arabaya bindiklerinde de, yol boyunca da tek kelime etmediler. Asiye'nin işine geliyordu bu durum. Şu an konuşabilecek durumda değildi. Ona kızgındı ama içten içe kendine de kızıyordu. Üzerine fazla gitmişti. Bugün onun kardeşine bakışlarını görmüştü ve içi parçalanmıştı. Baran'a karşı insaflı olmak istemiyordu ama yüreğine bir türlü söz geçiremiyordu.

Arabanın konağın önünde durması ile Baran'ı beklemeden içeri girdi. Işıkların çoğu kapalıydı. Herkes odasına çekilmişti anlaşılan. Kendi de odasına girerek, geceliğini aldı ve banyoya girdi. Üzerindeki kıyafetleri çıkarıp, geceliğini giyinirken de aklında bugün olanlar vardı. Ne yaparsa yapsın bir türlü kafasından konuşulanları atamıyordu.

Odaya girdiğinde Baran'ın da gelmiş olduğunu gördü. Üzerine tişört giyiyordu. Onu görmezden gelerek yatağına girdi ve uyumaya çalıştı. Uyuması gerekti.

"Hazar senin en çok hangi halini seviyordu biliyor musun?"

Baran'ın sözleri ile kapattığı gözlerini açtı ama ona yüzünü dönmedi. Cevapta vermedi. Sustu sadece. Deli gibi merak etse de sustu.

"Merhamet ile bakarken yüzünde oluşan gülümsemeyi. Hep bahsederdi. Bugün bende gördüm onu sende."

Dişlerini alt dudağına geçirirken, gözleri dolmuştu. Boğazında kocaman bir yumru ona nefes aldırmıyordu.

"Teşekkür ederim..."

En sonunda dayanamayarak Asiye "Neden teşekkür ediyorsun?" diye sordu.

"Kendi ellerimle kardeşimin hayatını mahvettim. Senin sayende ise onu görmüş oldum."

"Ben bir şey yapmadım."

"Mutluymuş gibi davrandın Asiye. Sen bugün o evde mutlu olmadığını belli etseydin ben bir daha kardeşimi göremezdim. Ama sen mutlu olmadığın halde mutluymuş gibi davranarak kardeşimi görmeme olanak sağladın."

Asiye hiçbir cevap vermedi. Gözünden süzülen yaş yastığını ıslatırken, o sadece sustu. Söyleyemedi. O yanındayken aslında mutlu olduğunu söyleyemedi. Sadece sustu. Kalbi ona isyan etse de o yine sustu.

-

İyi akşamlar arkadaşlar... Ağır bir boğaz enfeksiyonu geçiriyorum ve yoğun bir şekilde çalışıyorum. Bu durumda ancak bu kadar yazabildim....

İnstagram hesabım : dilektaygun takip etmeyi unutmayın. Bol bol yorum bekliyorum, iyi okumalar ♥

Yangın YeriWhere stories live. Discover now