Bölüm - 20

12.1K 1.2K 229
                                    



Bir an ne diyeceğini bilemez bir halde karşısında ki adama öylece baktı. Bu neydi şimdi? Şaka falan yaptığını mı zannediyordu? Anlayamıyordu, kesin olarak karşısındaki adamı zerre kadar anlamıyordu.

"Gülmem mi gerekiyordu burada?"

"Gülsen güzel olabilir. Senin çıkardığın o yangın sayesinde herkesin hayatı değişti."

"Çıkardığım yangını yüzüme vurup durmaktan ne zaman vazgeçeceksin?"

"Yüzüne vurmuyorum, sadece olanı söylüyorum."

"Zaten ikisi de farklı şeyler ya..." diye alayla söylendi Asiye. Bu adam hala onu delirtmeyi başarıyordu.

"Neden mektubu bana yazdığını söylemedin?"

Konunun bir anda değişmesi ile neye uğradığını şaşıran Asiye şaşkın bir şekilde ona baktı. Az önce ne konuşuyorlardı şimdi nereye gelmişlerdi. Kafası allak bullak olmuştu.

"Bu ne şimdi? Geçmişin hesaplaşması falan mı?"

"Öyle de denebilir."

"Beni buraya bunun için mi getirdin?"

"Hayır, bu da konuşacaklarımız arasında elbette ama bu sadece ufak bir detay."

"Sabrımı deniyorsan emin ol fazla kalmadı. Her an patlayabilirim."

"Sakin kal hayatım. Gece uzun daha konuşacağımız çok şey var."

"Benimle düzgün konuş."

"Düzgün konuşuyorum zaten güzelim."

Asiye daha fazla devam etmesi durumunda adamın söyleyeceklerini kestiremediğinden susmak zorunda kaldı. Bu karşısında ki Baran tanıdığı Baran değildi. Ve bu ister istemez korkmasına sebep oldu. Bu adam çok başkaydı. Daha farklı biriydi.

"Neden bana korkarak bakıyorsun?"

"Benim tanıdığımdan çok farklı davranıyorsun."

"Sana gerçek kendimi gösteriyorum. Bence bu halime alışsan iyi edersin."

"Senin hiçbir haline alışmak gibi bir niyetim yok. Bir an önce bu saçmalığın bitmesini ve buradan gitmeyi istiyorum."

"Benden korkuyor musun Asiye?"

Korkuyor muydu? Korkmuyordu ne yazık ki. Korktuğu tek şey kendi kalbiydi. Kalbinin yeniden bu adama akıp gitmesinden delicesine korkuyordu. Ona karşı yeniden zayıf düşmekten, yeniden onun için gözyaşı dökmekten ölesiye korkuyordu.

"Asiye..."

"Korkmuyorum senden!"

"Güzel," diye gülümsedi Baran. "Soruma cevap vermedin. Neden mektubu bana yazdığını söylemedin?"

Neden söylememişti? Cevabı basitti. Hazar okumuştu mektubu ve kendi üzerine alınmıştı. Ona nasıl sana yazmadım diyebilirdi ki? Diyemezdi bunu. Ve korkmuştu. Bunu dediği takdir de Hazar'ın tepkisinden, Baran'ın ondan nefret etmesinden delicesine korkmuştu.

Kafasını toparlamaya çalıştı. Karşısındaki adama bir cevap vermesi gerektiğinin farkındaydı. Yoksa bugün buradan gidemezdi. Bu yüzden direk olarak "Hazar okumuştu mektubu," diyebildi sadece.

"Olabilir. Bu bir neden değil. Neden söylemedin?"

"Hazar karşıma çıkıp beni sevdiğini söyledi, duygularımın karşılıksız olmadığını söyledi. O an nasıl o mektubu sana değil de en yakın arkadaşına yazdım diyebilirdim?"

Yangın YeriWhere stories live. Discover now