"Neden vedalaşmak için gelmedin?"

305 18 7
                                    

Selamlar🌞 nasılsınız arkadaşlar?
Kapağı, tanıtımı ve kurgusu deyişen hikayemizin yeni bölümü de şükür bitti🌚
Seveceğinizi umuyorum😊
Görüşürüz🌝
Bir mektup ulaştı soğuk ülkeye "yalnızım.. annem yok" diye. Yirmi beş  Aralıkta yazılan mektuba cevaben on beş Ocak'ta Ömer renksiz ve ya sadece siyahtan ibaret vatanına geri dönmüştü. Kimseden habersiz döndüğü Konak'ta, ilk uğradığı yer bizim dar, iki nefere zar zor yeten, şimdi ise sadece bana ait , uçuk lakin şahitliği bir aşireti hapse tıkmaya yeterli olan kulübemizdi.
Bavulunu yere atıp, onu görmesine rağmen yerinden kalkmayan, döşemeye uzanmış, ağlamaktan tamamen yüzünün rengi kaçan bana koştu. Başımı kaldırıp, yüzümü ellerinin arasına alarak " ne oldu?" diye sorarken mavilerini üzülmüş halde gözüme dikmişti. Ağlamaya başlayınca, alnımdan öperek başımı sinesine sokar gibi çekip koynunda sakinleşince de "neden kaybettik?" Dedi. "Dalak partlaması mı? " "Belkide" dedim  annemin ölüm anı hatırlayarak. Ağzından parlak kırmızılı kanlar akıyor, başından akan kanlarsa bütün vücudunu sarıyordu.
Ah çekerek "Talasemi hastaların olur böyle şeyler" ekledi sonra. "Zaten uzun zamandı  doktora da gitmiyordu" dedim annemin gerçek ölüm sebebinin bilmesinden korkarak. Çünkü emindim ki bilseydi benim gibi korkusundan susmayacaktı. O an annemin ruhunun bana bir yerlerden lanet okuduğunu duyar gibiydim. Peki o yer cennet miydi? En azından ben öyle bilmek isterdim.
"Ne zaman oldu?"
"Sana yazmadan iki gün önce"
"Defn töreni oldu mu?" sorduğunda aklıma kadınları korkutarak yaptırdığım tören düşmüştü. Sekiz yaşlı Emineye "şeytan öldürdüğüne iyi tören yapılmazsa buralar yakılıp kül olur" dediğimde  cahillerin  korkularından yaşarken olmasa da  ölüyken annemi iyi ağırlayacaklarını biliyordum. Burada Korku gecelerin değil cehaletin en büyük silahıydı. Zaten en büyük güç korku ve en güçlü korkutan değil mi?
"Evet" burnumu çekip bana uzattığı peçeteyle ıslak yanağımı kurulayarak yeniden koynunda ağlarken, kaç gündü korkudan uyumadığım için uyku göz kapaklarımı indiriyordu. O gözleri gibi masmavi, yumuşacık gömleğinin üstünde ara sıra burnumu çekerek ve tez-tez kapanan göz kapaklarımı kaldırıp, burda olduğundan emin olmak amacıyla Ömer'e bakarak, her yattığımda aynı uykunu göreceğimi bilerekten uykuya dalmıştım. Uykumda bozulmuş kaset gibi hep aynı şeyi- o vahşet dolu geceni görmekteydim.  Masanın altında sandalyenin arkasında gizlenip sesim çıkmasın diye elini dişleyerek durmuş, annesi gözü önünde ölsede korkusundan susarak ağlayan bana, sandalyeden tutunmuş, kemerle boğulduğu için sesi tamamen kısılıp, gözleri beleren annem  "sen değilsin" diye fısıldıyordu, sesinin yettiği kadar.
"Hah" diye atıldım yerimden, başımla Ömer'in çenesine vurarak.
"Tamam.. tamam keçti deyip" hıçkırarak ağlayan beni avutmaya çalıştı, başarısız olmasına rağmen. "Kabustu" sözlerini kulağıma fısıldarken terlemiş alnımı gömleği gibi yumuşacık eliyle silmek çabasındaydı.
"Sen değilsin ne anlama gelir?" (Peki sizce neden öyle söyledi? Fikirlerinizi bekliyorum) sordum, gece olmasına rağmen arka kapıdan geldiği için daha kimsenin gelişinden haberdar olmadığı Ömer'in dizleri üstüne başımı koymuşken.
"Saçma gözüküyor" elleri ile örtüsüz saçlarımı okşayıp, ara sıra yüzüme bakarak gülümsemeye çalışıyordu.
"Azrail'in kapı eşiğinde onu beklediğini bilen kişi saçma konuşur mu?"
Gözlerini ciddi anlamda yüzüme dikip "annen mi söyledi?" sordu.
"Evet" dedim yüzünü incelermiş gibi bakarak. Soğuk olduğunda yüzü kızarırken kirpikleri birleşerek dahada uzuyor, saç rengi ise bir ton  koyulaşıyormuş deme.
"Nasıl oldu?" Sorumu duymazdan gelerek gıybetçi karılar gibi o hep en çok merak ettiği şeyi- annemin nasıl öldüğünü bilmek istediğinden tam o ölüm anına odaklanmıştı.
"Babam onu şeytanın öldürdüğünü söylüyor" değerken kulağa saçma gelse de bir yerlerde hakikati söylediğimin farkındaydım. Çünkü yalnız  hep lanetlediğimiz, bir şeylerimiz mutlaka ki onun yüzünden ters giden, bir günaha girdiysek tek suçlusu olan şeytan böyle acımasız öldürürdü bir savunmasız kadını.
"Kitaplarda anlaşılan seni buranın zulmetinden-cehaletinden kurtaramamış" başını "yazık çok yazık" dermiş gibi salladı dizlerini kaldırıp durmamı ima ederek.
Benimse aklımda uykularımın katili, gecelerimin korkulu hayaleti,  artık ahır işinide yapmamın nedeni olan ve çok daha önemlisi en değerlimi kayb ettiğim o geceydi.
***

CEHALETde KADINWo Geschichten leben. Entdecke jetzt