8 | KABZA

7.8K 188 119
                                    

* Axel Rudi Pell- Oceans of the time.
*Sam Tsui-Safe and Sound.

🍁

Ellerimi güneşe siper ederken, gözlerimi kıstım. Bahçenin yeşillerle kaplanmış çimleri, ayaklarımız altında ezilirken oturduğum hamakta dizlerimi kırarak hafifçe kendimi ileri geri sallarken, ellerim kucağımdaydı.

Bedenime güneşin ışığının ve ısısının vurduğunu yavaşça yüzeye çıktığımı ve umutla bekleyen huzuru... her şeyin iyi olacağını hissettim. Ama sonra aşığı olduğum acı beni aldı ve umutlarımı süsleyen güneşin kızgın ateşine batırdı.

Yandım.

Kana kana.

Lakin acımadı canım. Yandıkça yaşamayı, kanadıkça nefes almayı öğrendim. Günlerin su gibi akıp gidiyor oluşu benim lehimeydi. Ancak bu, haftalardır birlikte olduğum adamlar için geçerli miydi,bilmiyordum.

Bu huzur öylesine güzeldi ki; vücuduma çöken yorgunluk kendi savaşını ilan etmişti. Barlas, tişörtünü sıyırıp atarken paçalarını yukarı sıyırdığı eşofmanın belini çekiştirdi. Çağkan,ona çalım atarak, önünde durduğu kaleye gol atmış, elleri havada etrafında gülerek dönmeye başlamıştı. Barlas, küfürlerini ardı ardına sıralarken duymayı reddederek gözlerimi mutfak kapısının önünde, bir elini cebine atarak derin bir telefon görüşmesi yapan Uras'a çevirdim. Üzerinde beyaz bir tişört vardı ve dökümlü duruyordu. Dar, siyah pantolonunun bir cebinde olan elini çıkartarak ensesini kaşıdı ve derin bir nefes aldı.

Biri, altımdaki hamağı, yerimden korkuyla sıçratarak derecede hızla çekerken korkuyla bağırdım. Serpil, kahkaha atarak hamağa uzandığında hızla çarpan kalbimin üzerine elimi koydum.

"Üzgünüm korkutmak istememiştim," dedi gülerek. Kollarını başının altında birleştirirken göbeği açık tişörtünün ucu, biraz daha yukarı sıyrılmıştı.

"Dalmıştım." dedim elimi göğsümün üzerinden indirerek.

Başını salladı. "Bedenini bilmiyordum ama, elbise tam olmuşa benziyor." gülümsedi. Bunu kendisini över gibi bir duruşla yapmıştı. "İçinde güzel duruyorsun."

Başımı eğerek bedenimde gözlerimi gezdirdim. Lacivert bir kumaşın üzerine işlenmiş beyaz kuş desenleri vardı. Elbisenin kumaşı üzerinde ellerimi gezdirdim. Zevkini beğenmiştim. Hamakta yan dönerek oturdu ve karnının hemen önündeki boşluğa elini vurarak oturmam için yer gösterdi. Tebessümle gösterdiği yere otururken, bedeni arkamda kalmıştı. Tekrar, hafifçe hamağı sallarken, Barlas'ın Çağkan'a çelme takması sonucu yere çakılmasına şaşırmıştım. Bunu bilerek ve hile olsun diye yapmıştı.

Serpil bağırarak onu azarladı. "Yavaş olsana, bir yerini kıracaksın!" Ona kaşlarımı çattım. Birden hiddetlenmesine anlam verememiştim.

"Kes kız sesini." dedi Barlas, teri tüm vücudunu güneşin ışıklarıyla parlatıyordu. "Kalk lan sen de puşt!"

Serpil, dilini damağına birkaç kez vurup onaylamaz bir ses çıkarırken ona başımı salladım. "O hep böyle, bir çocuk gibi cana yakın." dedim. Onu ne zamandır tanıdığımı dahi bilmezken, Serpil'den bir cümle de olsa bir şeyler duyabilmek için söylemiştim bunu. Kız kardeşleri gibiydi onların. Üç gündür bizimle kalıyordu ve Barlas'la atışmaları resmen güne renk katıyordu. Serpil, derin bir nefes aldı. Başımı arkaya çevirerek ona baktım. Gözleri tepesindeki ağaçtan sarkan yapraklardaydı.

KAYIPحيث تعيش القصص. اكتشف الآن