9 | AHD

7.8K 181 98
                                    

*Rachael Yamagata- Over and Over.
*Emeli Sandé,James Artur- Roses.
                                        
                                         🍁

Suya düşen suretime baktım.

Bakışlarında hiçbir şey, zihninde her şey olan kızıl saçlı bir kadın. Gerçekliği usulca yitiren, yitirdiği her anıda ölen, öldüğü her anı için daha da güçlenen ve güçlendiği her savaşta mağlup düşen aciz bir kadın.

Ben bundan daha öte değildim.

Suretimin etrafında rüzgar ile birlikte sallanan dallar kuru ama mevsim yaz. Sıkı sıkıya avuçladığım kuru toprağın üzerinde yetişen tek bir bitki dahi yok. Üzerine eğilsem şimdi bu derenin, içsem bir kaç yudum su, zehir olur bana, bilirim.

Çünkü ben, zihnimin içindeyim.

Tepede güneş aydınlatırken geceyi, ödün vermez ısısından, yakar bedenimi; kül eder ama küllerimden yüceltmez beni asla.

Çünkü ben aykırıyım bu dünya düzenine.

Bu çölden beter gezegende ben bir kum tanesi değilim belki de ama yine de fazlayım. Kuru dallara, bedenimi kavuran tepedeki güneşe, lavdan tepelere ve ateşten çukurlara fazlayım ben. Onlar yakar beni tümden. Çünkü ben toprağım, onlar ise ateş.

Ateş, toprağa boyun eğmez, bilirim.

Zihnim bana boyun eğmez.

Benim olan şey, bana boyun eğmez.

"Dayanamıyorum..." Bu cehennemden doğma gezegene dayanamıyorum. "İstemiyorum..." Başımı göğe kaldırdım. İrislerim yandı, saçlarımın kızılına boyandı. "Ben bunları hak edecek ne yaptım?"

Sesimin yankısı vurdu bedenimi. Dizlerimin üzerine düştüm ve eğdim boynumu ateşe.

"Bir insanı öldürdün."

Lavdan tepeler karışırken toprağa ve yakarken çölü, bu duyduğum ses, cehennemimin yollarına ekilmiş kötülük tohumları gibiydi.

Gözlerimi araladım, karanlığa. Üzerimdeki mayhoşluk karın boşluğumdaki acının keskinliğini bedenime o anda yayıvermişti daha. Başıma tekrar tekrar savrulan hayali tekmeler vardı. Karın boşluğuma, kalçalarıma. Yüzüm acının etkisiyle buruştu ve fazla yumuşak olan bu yatak canımı daha da yakmak için var gibiydi. Yavaşça yerimde doğrulmaya çalıştığımda omurga kemiklerim birer birer ayrılıyormuş gibiydi.

Acıyla inledim.

Yerimde usulca doğrulduğumda yine aynı yerdeydim.

Yine aynı odada, başladığımız yerdeydim.

Yutkundum. Boğazımdaki kuruluğu gideremedim. Nefeslerimi sık ve ciğerlerimi şişirmeyecek şekilde alıyordum. Lakin vücudum fazlasını istiyordu. Canımın yanacağını bile bile ona istediğini verdim ve yatakta sürünerek bacaklarımı aşağıya sallamayı başararak oturdum. Perde çekili de olsa o ufak camdan hafifçe varlığını belli eden aydınlık, günün ağarmak üzere olduğunun kanıtıydı.

Elimi sızlayan boşluklarıma bastırdım ve iki büklüm oldum. Ağlamamak için direnerek başımı kaldırdığımda, karşımda yine o ayna, bana asıl görmem gerekeni sunuyordu. Ağlamam gerekeni.

Ve yaptım.

Dakikalarca bedenimi incelerken buğulandı gözlerim. Yüzümün sol tarafındaki renk cümbüşü bir galaksinin fotoğrafını andırıyordu. Bembeyaz tenim üzeri bir ressamın paleti gibiydi.

KAYIPDove le storie prendono vita. Scoprilo ora