Bölüm 23

1.1K 84 35
                                    


Zoraki de olsa, kapıya kadar gelmiş birini geri çevirmek iki kızın da içinden gelmedi, ondandır ki şimdi birbirine yakın ama bir o kadar da uzak 5 kişi aynı masa etrafında toplanmış, havadaki garip his hepsini sarmıştı. Leon ve Yüzbaşı Cahit tanıştıkları vakit, Hilal nefesini tutmuştu bir terslik olmasın diye. Çok şükür ki, Fedor akıllılık edip ne Leon'u Yunan Teğmeni olarak tanıtmış ne de Cahit'i Yüzbaşı olarak. Birbirleriyle üniformaları dışında tanışmış, belki gereksiz bir tanışmaydı ama bu yüzdendir ki sadece yabancılığın getirdiği bir gerginlik vardı aralarında.

Kimse bir şey konuşmuyordu çünkü konuşurlarsa bir yerden konunun savaşa geleceğinden emindi masadakiler. Nasıl başka konuya gelinirdi ki, hayatlarının tamamına hakim olan, kah bir anayı evladından uzak bırakan kah bir sevgiliyi aşığından ayıran savaş elbet herkesin zihnini esir almıştı. Başka türlüsü mümkün müydü? Bir insan, savaşın içindeyse eğer, gülümsemesi hep yarım kalırdı. O lokma hep boğazına dizilir, düşünceleri iyice çileden çıkarırdı.

Bu yüzdendir ki, Yüzbaşı Cahit hem Leon'un bu evde ne işi olduğunu merak ettiğinden, hem de ara ara Hilal'e bakan adamın bakışlarındaki derinlikten rahatsız olduğundan ağzını aramaya koyuldu.

''Siz, buralı mısınız Leon?'' Leon, önündeki şerbetten bir yudum alıp sakince bakışlarını Cahit'e çevirdi. Elbet bir şey soracaktı bu adam, zaten Leon girdiğinde çok da ısınamamıştı heybetiyle göz dolduran bu yabancıya. Gülümseyişinde bile garip bir sinir bozucu hal vardı, öyle ya en çok da Hilal'e bakarak gülümsüyordu. Bu yüzdendi belki de Leon'un ısınamaması bu adama.

Masadaki herkes, özellikle Hilal, aralarında geçecek sohbetin savaşa, Yunan ve Türkler arasında olmuş ve olacak olanlara gelmesinden korkuyordu. Hilal bir de ikisine açıklama yapmak zorunda kalmak istemiyordu. Bu yüzdendir ki kendini diken üstünde hissediyor, birbirlerine bakışlarındaki soğukluk kızın canını sıkıyordu. Hele bir atlatsaydılar şu gereksiz münasebet halini, o zaman rahat rahat konuşurlardı Leon ile her şeyi. Zaten daha kavuşalı ne kadar olmuştu, özlemişti bile Hilal sevgilisini. Karşısında bile olsa, özlemi katlanıyordu her saniye. Sanki yedi seneye o dayanmamış gibiydi, kız gördükçe, öptükçe, kokladıkça dahasını istiyordu. Böyle böyle düşünürken, Leon'a takılı kaldı bakışları kızın, ağzından çıkan her kelimeye muhtaç bir vaziyette.

''Evet.'' Diye sakin bir sesle suale cevap verdi Leon. Çok şükür ki sakindi Leon, Yüzbaşının gereksiz ukalalıklarını bildiğinden Leon ile münakaşa etmelerini istemiyordu kız.

''Lisede ne için Selanik'teydiniz öyleyse?'' Hilal kaşlarını çattı bu soruya, Leon'a çevirdi hemen kafasını. Leon'un ters bir şey söylememesini diledi. Leon, zaten tanıştıkları vakit Hilal'in Cahit'e arkadaşım diye tanıtmasına alınmıştı, farkındaydı Hilal ama ne deseydi? Benim yere göğe sığdıramadığım sevdamın müsebbibi mi deseydi? Öyle deseydi de Yüzbaşı kızın kimliğinden şüphe mi etseydi? Sonuçta buraya gelme sebebi Halit İkbal olup, buradaki insanların yüreklerine dokunup yapılacak şeyin yanlış olduğuna inandırmaktı. Bir nevi vicdanına dokunmaktı onların, kalplerine dokunmaktı. Öyle ya, Leon'un da kalbine dokunmaya gelmiş, hatta geride tuttuğu sevgisini gün yüzüne çıkarmaktı amacı. Yüzbaşına hesap vermeye niyetli değildi, değildi de bir zaman sonra mecbur kalacaktı buna.

''Liseyi, sanat eğitimi üzerine aldım. İşinin ehli insanlar öğretmenim oldu Selanik sayesinde.'' Leon lisesinden bahsedince o günleri ne kadar özlediğini anımsadı, burukça gülümsedi.

''Sizin lisenin kapısı Dârülmuallimât kapısına bakıyor olmalı.'' Deyip gülümsedi Yüzbaşı Leon'a. Hilal hiddetle döndü Cahit'e, tam ağzını açıp bir şey söyleyecekti ki Leon sertleşen sesiyle cevapladı.

AhuzarDove le storie prendono vita. Scoprilo ora