Bölüm 42

1.3K 54 110
                                    




Her yanında hissetti ağrıyı birden, ama nasıl bir ağrı, her hücresini nüfuz ediyordu da hepsi eziliyordu bu ağırlık altında sanki, en çok da sağ kolunda, ardından başının arkasında. Sonra yavaş yavaş uyandığını hissetti kız, bu ağrı mıydı onu uyandıran yoksa etrafında konuşanların sesi miydi bilincini açan? Kaşları çatılır gibi oldu, sonra nefes aldı şöyle, başını sola doğru hareket ettirdi, yavaşça açıldı gözleri. Önce netleşmedi görüntü, sanki buğulu bir camın arkasından bakıyordu dünyaya, sonra sonra görmeye başladı, annesi miydi karşısında ona ağlayarak bakan? Çatılı kaşlar, anlamaz gözlerle baktı etrafına tekrardan, ablası mıydı sağ yanındaki?

Perde perde açıldı da bilinci, en son yaşadıkları zihninde canlanınca gözleri şaşkınlıkla büyür gibi oldu. O alevler arasından, nasıl olduysa bir şekilde, öleceğini düşündüğü o matbaadan, koşarak gittiği matbaadan sağ çıkmıştı. O ateş nasıl olduysa onu yutmamış, kilitli kapı bir şekilde açılmış, ama nasıl açılmıştı ve şimdi karşısında gördüğü annesi, nasıl o kalabalıkta kendisine bakmaya dahi tenezzül etmeyen annesinden uzaktı.

Kurtulmuştu, ölüm ensesindeyken, tam da onu kapıp da belki uzun bir uykuyu ona sunarken Hilal hayatta kalmıştı. Aynen de öyle olmuş, sürünürken nasıl yakınında hissediyorsa ölümü, şimdi onu bırakmış olmalıydı ki burada, en güvende hissedeceği yerde, annesinin yanındaydı.

''Boncuğum...'' Azize'nin kızın gözlerini açtığını gördüğünden beri içi içine sığmıyordu sanki. Öyle bir heyecan sarmıştı bedenini, sanki ta onu doğurduğu güne gitmişti, onu ilk kucağına aldığında, daha ilk nefesleri ciğerlerine dolarken, göğsünde ağlarkenki gibiydi şimdi, aynen de öyle, yeniden doğmuştu sanki Hilal, onun gözünü açması hepsine nefes olmuştu da, gülüyordu bir yandan Azize, bir yandan da damlıyordu gözlerinden yaşlar yanağına.

''Anne...'' Dedi Hilal, kupkuruydu boğazı, ne kadar acımıştı orası anne derken bile. Yüzü burkuldu acıyla, boğazını temizlemeye uğraşırken Yıldız da kıza su koymak için ayaklandı hemen.

''Annem... Uyandın güzelim.'' Hilal Yıldız'ın uzattığı sudan büyük bir yudum alırken, Yıldız da Azize de birbirlerine güler yüzle ama dolu gözlerle bakıyor, bu odadaki iki gündür yas havası nihayet dağılıyor, Hilal de bu mutlu halden nasipleniyor, sanki bu olaydan önce yaşananlar hiç olmamış gibi davranmaya uğraşıyordu hepsi. Hilal'in canını en az acıtacak şekilde, mecbur acıyacaktı zira kızın acımayan yeri yoktu şimdi, önce Azize sarılmaya kalktı Hilal'e.

''Annem...'' Sarıldı kıza şöyle, Hilal de ona sarılmaya uğraşıyorsa da, ancak sol kolu kadını tutuyor, onun sırtını okşuyor, uzun zamandır özlemini duyduğu şu sıcaklığa daha yeni ulaşmanın buruk sevincini yaşıyor, belki ağrılarından ama daha çok şu anın duygusallığından olsa gerek, gözleri dolmuştu hemen. ''Anne...'' Sanki çocuktu, sesi aynı bir çocuğun sesi gibi çıkmış, yaramazlık yaptığı zaman annesinden merhamet bekleyen Hilal'di şimdi. ''Hilal'im...'' Hilal başını annesinin omzuna gömdü, ağlıyordu şimdi ikisi de, ama mutluluk gözyaşıydı bunlar. İkisi de yaptıklarının farkında, belki bu felaketten önce geç kalmışlarda fark etmeye ama şimdi neyin daha önemli olduğunu öğretmişti hayat onlara. Hiçbir şey birbirlerinden önemli değildi, hatalar yapılırdı, kul zaten kusurluydu, kusursuz olmasını beklemek olağan dışıydı. Bir anne için ne kadar zorsa evladıyla sınanmak, Hilal gittiğinden beri hepsini yaşamıştı kadın ama şimdi kızı yanında, kollarının arasındaydı ya, diğer şeyler hiç mühim değildi. Halledilir, en olmadı zaman bir çözüm yolu sunardı onlara. Şimdi tek mühim olan Hilal'in sağlığıydı, belki önceden kadının gözlerine öfke perdesi inmişti ama Yaratan öğretmişti bir şekilde asıl neyin önemli olduğunu.

İkisi birbirine sıkı sıkı sarılmışken, daha önce yaşanması gerekiyordu ama nasip olmamış, Hilal daha da kapısında sürünmeye razıydı annesinin ama şu felaket bir şekilde iyiliğe, güzelliğe nasip olmuştu da anne kız nihayet kavuşmuşlardı birbirlerine. Hilal nasıl özlemişti şu sıcak kucağı, en çok muhtaç olduğu zamanda annesi sırt çevirdiyse de şimdi yanındaydı ya, gerisi mühim değildi.

AhuzarWhere stories live. Discover now