16.Cesaret

7.6K 379 96
                                    

 

O zaman beni öpmeye devam et! dedi Mason.

Dudaklarımız birleşirken ikimiz de birbirimizin nefesinde kaybolduk. Birbirimizi soluduk ve dışardaki dünya silinip gitti. O benimdi, ben de onun...

Rüyamın en güzel bölümünde çalar saatin tiz sesiyle uyandım.

Bir gün bu saati parçalayacağım. Saati kapatırken buna rağmen gülümsüyordum. Rüyam aslında gerçekti.Dünün tekrarını görmüştüm yalnızca. Gerçekten de rüya gibi bir öpüşmeydi.

-Bugün güzel bir gün olacak! diye bağırdım kendimi tutamayarak.

Üzerimdeki örtüyü bir kenara atarken yatağımın sırtımda oluşturduğu geçici felci önemsemedim. Okul olduğu için ilk kez bu kadar mutluydum sanırım. Ya da okulda Mason'ı göreceğim için desem daha doğru olurdu. Barbarayla çıkan Mason'ı değil dün beni öpen Mason' ı görecektim. Bana karşılık veren ve benim onu daha çok öpmemi isteyen Mason'ı...

Yataktan uçarak çıkarken bir rüzgar gibi hızla hazırlandım. Kokular, temiz kıyafetler, saçıma daha önce göstermediğim bir ilgi...

Hazır olduğumda odamdan çıkıp, merdivenlere yöneldim. Karnım zil çalıyordu ama umrumda değildi. Çantamın bir köşesinde bayat birkaç bisküvi olmalıydı.

Kapıya yönelmiş dışarı çıkacaktım ki biri bana seslendi. Susan!

-Kahvaltı etmeyecek misin?

Onun bizde kalmaya başladığını unutmuştum. Ve kahvaltı mı demişti az önce? Yavaşça arkamı döndüğümde gülümseyen yüzüyle karşılaştım. Koyu pekmez rengi saçlarını at kuyruğu yapmış üzerine daha önce bu evde hiç görmediğim şirin mi şirin bir önlük geçirmişti.

-Kahvaltı mı hazırladın? diye sordum şapşalca. Susan sorumu garipsercesine kaşlarını çattı. Ama sesi neşeliydi.

-Hazırlamamamı mı tercih ederdin?

Aslında bir an önce okula gitmek istiyordum ama kahvaltı, gerçek bir kahvaltı yapmayalı o kadar uzun yıllar oluyordu ki...

Karnım guruldadı.

Cevabımı çoktan vermiştim. Kafamı kaşıdım.

-Sanırım, karnım aç.

Susan önlüğündeki bir bezle elini kurularken göz kırptı.

-Pankek yapmıştım. Hadi bir an önce ye okuluna geç kalmak istemezsin.

+++

Nefis bir kahvaltıdan sonra hızlı adımlarla okul yolundaydım. O kadar heyecanlanıyordum ki yerimde duramıyor, yorulana kadar koşturup sonra aptal aptal nefessiz kalıyordum. Tabi onu bir an önce görmeliydim. Bacaklarımın sızısını önemsemeden derin bir nefes alıp tekrar koşturdum.

Okul kapısına geldiğimde gözlerimin aradığı yegane kişi oydu. Ciğerlerim kavrulsa da onu yeniden ve yeniden nefesim kesilene kadar öpebilmek için her şeyimi verirdim. Sadece... Tepkisini merak ediyordum. Her şey aniden oluvermişti.

Acaba hiç bir şey olmamış gibi mi davranacaktı? Yoksa artık sevgilimiydik?  Ya da... Benle tüm bağını koparacak mıydı?

Yüzümü buruşturup kendi kendime söylendim.

Kes şunu Blake. Endişelenmeyi kes!

Ve sonunda onu görmüştüm. Motorundan inip kafasındaki kaskı çıkardı. Sarı saçlarını havada bir kez savurduğunda çıkık elmacık kemikleri meydana çıktı. Elmacık kemiklerinin üzerinde ki suyeşili gözlerigörene kadar onun mükemmel yüzünü izledim. Gözlerine geldiğimde durakladım. Gözleri bana fikir verebilirdi. Sarı kirpiklerin süslediği gözleri... Neşeliydi. Ve bu da benim tüm kötü teorilerimi çürütüyordu. En azından benden uzaklaşmayacaktı.

BEN EŞCİNSELİM!(Tamamlandı)Tahanan ng mga kuwento. Tumuklas ngayon