17.Son Gün

7.5K 350 78
                                    

Rüzgar saçlarımda dans ederken göğsümü Mason'ın sırtına bastırdım.Sıcaklığı bedenime yayılırken savrulan sarı saçları burnumu gıdıklıyordu.Ve öyle hoş kokuyorlardı ki ister istemez kokusunu derin derin içime çekiyordum.Motordan korkum falan kalmamıştı. An'ı yaşıyordum.

-Orda her şey yolunda mı? diye bağırdı Mason. Hızlı gittiğimiz için sesi boğuk çıkıyordu.
-Harika! diye cevapladım.  Yanından geçtiğimiz yerler birer bulanıklıktan ibaretken.

-İstersen yavaşlayabilirim.

Mason...Düşünceli sevgilim.Dudaklarım bu düşünceyle memnuniyetle kıvrılırken bir kahkaha attım.

-Hayır! Böyle mükemmel!

Mason bir anlığına omzunun üzerinden bana baktı. Bembeyaz dişlerini gösterecek şekilde gülümsüyordu.

-O zaman daha da mükemmelleştirelim. Sıkı tutun!

Benim tek isteğim de bu zaten!

Belindeki ellerimi kaslı karnında birleştirdikten sonra alnımı ensesine yapıştırdım.Hızlandığımızı hissedebiliyordum. Bu öyle özgürleştirici bir histi ki tarif edilemezdi. Mason, egzozdan gürültülü sesler çıkartarak gaza yüklendiğinde vücudum alev almış gibiydi.

Adrenalin ve diğer hormonlarım tavan yapmış durumdaydı.Ona bu kadar yakın olmak sanki bir kolu indirmişti ve aynı anda yüzlerce fırın vücudumda çalışıyormuş gibi üstüme bir sıcaklık çökmüştü.
Aman tanrım! Ve sızı... Ona temas eden karnım ve göğsümden tüm bedenime yayılıyor ve şu an uyarılmaması gereken bölgeleri harekete geçiriyordu.

Sakin olmalıydım. Mason'ın bir şey hissetmemesini umuyordum.

Ben kendimle cebelleşirken, hızımız yavaşlamıştı. Motor hafifçe sarsılarak durduğunda ona gerçekten de sokulduğumu fark ettim. Daha doğrusu resmen koala misali yapışmıştım.
Kollarımı istemeyerekte olsa karnından çekerken Mason
-Son durak! diye bağırdı.

Motordan indiğimde aklım bana her şeyi hatırlattı.
Son günüm!

Ve büyük ihtimalle en güzel günümdü bu gün. Masonla birlikte geçireceğim bir saat bile değerliydi benim için.

-Şimdi ne yapıyoruz?

Mason soruma karşılık olarak kolunu omzuma attı.Beni kendine çektiğinde kol tekrardan inmiş vücudum yeniden kaynamaya başlamıştı.

-Yemek yemeye ne dersin? Santi'e gidebiliriz.

O bana soru soran yeşil gözleriyle bakarken beni gerçekten de önemsediğini fark ettim. Oysa ki sormasına bile gerek yoktu. Onun olduğu her yere seve seve giderdim.
Hem Santi güzel ve şirin  bir kafeydi. Genelde 'çiftlerin' uğrak mekanıydı.

-Tabi, gidelim.

-Güzel!
Mason elini omzumdan çekmeden yürümeye devam ettik. Kahretsin, ne yapmaya çalışıyordu? Belki de o da bunun farkında değildi. Ama çizgiyi çoktan geçmiştik. Biz artık arkadaş değildik.

Ben bunları düşüne dururken kafeden içeri girmiştik bile. Cam kenarında güzel bir masaya karşılıkla oturduğumuzda bir an içimden şöyle geçirdim. Sandalyemi çekmedi. Çekseydi beni seviyor demekti.

Hayat romantik komedilere benzemiyordu. Ne saçmalıyordum?! Ama bu belirsizlik sinir bozucuydu, o ayrı.
Mason'ı düşünceli gözlerle bana bakarken görünce hemen kendime geldim.

-İyi misin? derken elindeki menüyü masaya bırakmıştı. Sanırım düşüncelerimden dolayı yüzümü buruşturmuştum.

-İyiyim. Yalan!
Değildim ama öyle olmalıydım. Ne yani? Masonla Santide yemek yemek, bu benim için bir rüyadan farksızdı. O zaman yaşlı bir kadın gibi huysuzlanmayı da kesmem gerekiyordu. İçimde düğümlenerek büyüdüğünü hissettiğim huzursuzluk hissini bu yüzden bir kenara fırlattım. Karşımdaki Poseidon'a baktım. Menüye bakarken uzun sarı kirpiklerini gözler önüne sermişti. Batan güneşin ışığının parlattığı sarı saçları altınmış izlenimini veriyordu. Biçimli dudakları pembenin en yumuşak tonundaydı. Yumuşak dudaklarını bir an dudaklarımda hissettiğime yemin edebilirdim.

BEN EŞCİNSELİM!(Tamamlandı)Dove le storie prendono vita. Scoprilo ora