17

75K 6.2K 13.8K
                                    

Imagine Dragons - Monster

*

Hayatımın aşama kaydettiğine inandığım her döneminde istisnasız tökezlemiştim. Hayır, bu demek olmuyor ki hayatımda hiç aşama kaydetmedim. Yalnızca kendi oluşturduğum sisteme ayak uydurma gibi güçlü sıkıntılarla baş başa kalıyordum. Ne zaman hayatım hakkında önemli bir karar alsam Hoseok karşıma geçer ve tıpkı bir ebeveyn gibi sıkı öneriler verirdi. Hayatım adına önemli kararlar almak üzereydim ve inanın şu sıralar Hoseok'a mekanik açıdan olduğu kadar psikolojik açıdan da ihtiyacım vardı.

Dün gece Taehyung'la yaptığım ve ilk defa düşüncelerimi bu kadar titiz bir şekilde dile getirdiğim konuşmanın ardından Taehyung her ne kadar takmamış olsa da benim için hayati önem taşıyan bu konuyu düşünüyordum. Durmadan ''bundan sonra ne olacak?'' sorusuna yanıt arıyordum. Kendi kafamda kurduğum mahkemede yargıladığım tüm fikirler tek celsede beni gösteriyordu ve bu çok rahatsız ediciydi. Düşüncelerin ok yönünde hep ben mevcuttum.

Bir yerlerde çok büyük hata yapmıştım.

Bu hatanın temeli Taehyung'la kalmayı seçip adalete teslim olmamamdan oluşuyordu. Büyük ve geri dönüşü imkansız bir hataydı. Buradaydım ve peşimde Seul'un tüm emniyet birimleri ayak izimi takip ediyordu. Kaçırıldığım şahısa sığınma gibi bir tezatlığı yaptığım konusuna değinmiyorum bile. Üstelik peşimizde yalnızca polisler de yoktu. Taehyung'un sıradan tefeci olarak gösterdiği fakat benim inanmamakta ısrarlı olduğum bir takım adamlar da vardı ve muhtemelen istedikleri şey de canımız falandı.

Tamam, bunlar epey can sıkıcı konular.

Dün gecenin epey sıradan geçişi dışında kayda değer bir şey de yoktu. Taehyung tüm yemek boyunca benimle uğraşmış, sinir sistemimi allak bullak etmişti. Jimin ve diğerlerinin keyfi yerine gelmişti. Taehyung'un gelişi sandığımın aksine faydalı olmuştu. Jimin dün akşam yemekte aşırı neşeliydi ve gerginliği de Taehyung'un kıkırtılarla mutfağa girişi ile birlikte yok olmuştu. En azından her şey normal, diyordum, en azından şimdilik her şey normal.

Yatakta tavana bakıp düşünmekten sıkılmış ve doğrularak bakışlarımı büyük bir ışık hüzmesini içeriye davet eden cama çevirmiştim. Dün gece sofradan erken kalkıp dinlenmek istediğimi söyleyerek odama çıkmıştım. Uyuyup dinlenmekten çok ilk uyandığımda yaptığım gibi tavana bakıp düşünmüştüm. Fakat en sonunda zihnimde yorgun düşmüş olmalı ki uyuyakalmıştım. Fakat uyanmak da epey güçtü artık. Bu son iki güne ne yapacağımı bilmeden kalkmak çok zor olmuştu. Önceden sıkıcı düzenimin tekrarladığı o monoton hayatımdan yakınırken şimdilerde o hayatı mum ışığıyla arıyordum.

Geriye dönmek için her şeyi yapardım.

Başıma üşüşmeye kararlı olan düşünceleri defedip yatakta gerindim. Ayağa kalkıp amaçsızca cama doğru yürüyüp bir süre bahçeye bakmıştım. Jimin ve Yoongi bahçenin bakımına önem veriyor olmalılardı. Gerçi evin her köşesi ayrı bir öneme ev sahipliği yapıyordu fakat bahçeyi süsleyen türlü çiçeklerin bakımını gördükçe büyüleniyordum. Bu burada kaldığım süre boyunca alışkanlık haline getirdiğim bir durum haline gelmişti. Bahçeyi, ormana açılan kapısını ve ormanı izlemek tuhaf bir şekilde keyfimi yerine getiriyordu. Ev ve evin konumu o kadar mükemmeldi ki maaliyetinin sorgulamak bile istemiyordum. Tahminimce ormandaki tek evdi ve epey de emek verilmişti. Konumu seçen kişinin huzur aradığı o kadar barizdi ki. Bunu Yoongi ve Jimin ikilisinin ortak bir noktada buluşup verdikleri bir karar olarak tahmin ediyordum. Jimin konuşkan olduğu kadar bir o kadar da sakindi. Yoongi ise gözlemlediğim kadarıyla içine dönüktü ve onları ortada buluşturan da bu ev olmuştu.

grindhouse // taekookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin