24

91.4K 6.1K 21K
                                    


The Weeknd - Call Out My Name

*

Hislerin paslanmışlığı ve aslında hiç değmediğiniz hislerin farkedilmiş yanılgısına vardınız mı hiç? Bundan çok uzun zaman önce büyütülmüş duyguların cılız bir bekçisi oluşum bu hisleri yanılgıya uğratıyor belki, bilmiyorum. Fakat esasında o duyguların esiri değil de eseri olduğum sanrısı çok büyük bir yanılgı.

Bazı anlaşılan gerçeklerden sonra peki ya şimdi ne olacak? diyerek dik durmayı unutuyoruz. Yastıklara yorganlara küfür ediyor ama en sonunda yine onlara sarılıyoruz. Bir gezegen keşfettiğimizi zannediyoruz her seferinde. Bütün kuramadığımız cümlelerin, yazamadığımız yazıların ve seçemediğimiz şarkıların sebebi oluyor. İçimizde bir şeyler büyütüyoruz, sadece birkaç saatte. En sonunda da ağlıyoruz. Sepya tonlarının altında ağır bir dramın bekçisi müthiş bir buhranı elinde tutuyor ama biz gerçeklere kör oluyoruz.

Belki de esaslı sorun buydu.

Aslında can havliyle çıktığımız tüm o savaşı galibiyetle sonuçlandırıyor fakat bunu kendimize itiraf edemiyoruz. Biz aslında o savaştan hiç yara almıyor, mağlup olmuyoruz. Biz bir şeyleri abartıyoruz. Hiç açılmayan bir yarayı kaşıyor, hiç söylenmeyen bir yalana inanıyor, hiç gitmeyen birileri için ağlıyoruz.

Çok değil, kısa bir süre önce canıma yara ne varsa erteledim ya da bilmiyorum. Şimdi tavana dönük bakışlarım ve Kim Taehyung'a dönük vicdanım canımın yaralarını hissettirmiyor belki de.

Uyanalı bir buçuk iki saati geçmişti. Fakat ben uyandığımdan bu yana yalnızca tavanı seyrediyor ve düşünüyordum. Olanları düşünmeyi çok uzun zaman önce bırakmıştım. Şekillenmeyen bir akışın yolcusu olmak yorucuydu. Fakat esasında yola çıkmadığımı da biliyordum.

Bir şeyler oturmuyordu. Bir şeyler oturmuyordu ve ben ne var ki düşünmeye başlayayım bin parçalık bir yap-bozun kayıp parçası gibi rahatsız edici bir görselin taslağı kafamda birikiyordu. Sorun buydu. Belki de sorun tam olarak burada başlıyordu. Yeterince açıkken bile bir şeylerin kapalı olduğunu biliyordum.

Hoseok.

Uzun bir süredir onu düşünüyordum. Tüm bu olanlarda payını, tüm bu olanlarda rolünü. Uzun süredir aklımı o ve stratejileri meşgul ediyordu. Neden savcıya gitmişti?

Ne planlıyordu?

Namjoon'un gelişinin üzerinden bir gün geçmişti. Kahvaltı masasında söyledikleri ortamı öyle bir germişti ki uzun süre kimse konuşmamış ardından konu tamamen farklı mevzulara evrilerek kapanmıştı. Fakat ben takılmıştım işte. Ne olup bittiğini bilmek istiyordum. Akıllarını meşgul eden ne var ne yoksa bilmek istiyordum. Yaşanan onca şeyden sonra bunları bilmeye hakkım vardı. Şimdi Taehyung'un zihninin duvarlarını ısıran irinli onca düşünceyi ondan duymak istiyordum.

Fakat onu ilk gördüğüm yerde nasıl bir hamle yapacağımı da kestiremiyordum. Kahvaltı masasından bu yana onu görmemiştim. Aynı evin içindeydik, muhtemelen dün akşam Namjoon'la dışarı çıktıktan sonra da eve dönmüştü fakat ben onu görmemiştim. Bir yerde benden kaçıyor hissi ağır basarken bir yerde kaçmak için bir sebebinin olmadığı gerçeğiyle kendimi ikna etmeye çalışıyordum. Karmakarışıktım. Doğru sözcük tam olarak buydu. Karmakarışıktım. Hislerim buharlaşmıştı ve biri canımı yaksa tepki veremeyecek duruma gelmiştim.

Oysa kaçmak istemiyordum. Kaçsın istemiyordum. Birbirimizden kaçalım istemiyordum. Buna ikna olmam ne kadar uzun sürmüş olsa da onu yanımda istiyordum. Bir şekilde yanımda olmasını istiyordum işte.

grindhouse // taekookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin