32

79K 4.7K 16K
                                    

The Neighbourhood - Revenge

*

Korku.

Hislerimi kolonileştirip tek bir sözcüğe sığdırabilseydim söyleyebileceğim tek şey bu olurdu. Ciğerlerimdeki tüm havayı saniyeler içinde vakumlayıp, ayak uçlarımdan tüm kanımı çeken bu hisle kendimi bir anda tüm o sancı silsilesinin istilasına uğrarken bulmuştum. Göğsüm sancıyordu. Tam şu an öyle büyük bir sancı yankılanıyordu ki tüm kemiklerimde; kirpiklerimin arasından firar etmeye yeminli tüm his kırıkları isyan çıkarıp çenemi boyluyordu. Ruhumu ayaza uğratan bu soğukluk çıplak ayakla sivri çakılların üzerine vuruyordu yorgun topuklarımı. Yorgundu. Topuklarım, histen vurgun korkularımı tekmelerken bitik düşüyordu. Yanağımın içini öyle kuvvetli ısırıyordum ki dilime düşen tadımla idrakına varıyordum. Gözümün önünde eriyen bu oda onun varlığından bihaberken dizlerimde derman bulamıyordum.

Kim Taehyung bu sabaha uyanırken yanı başımda yoktu.

Yatağının soğuk çarşafı yokluyordu kimsesiz sırtımı. Yastığının boşluğu dokunuyordu omuzlarıma. Kim Taehyung'suzluk bekliyordu beni uyandığım bu sabahta. Ve aklımı yitiriyordum işte. Çünkü yanımda yoktu.

Kim Taehyung yanımda yoktu.

Nasıl kalkmıştım yattığım o yataktan nasıl titreyerek seslenmiştim yine adını hatırlayamıyordum bile. Aylar evvelin sabahı doluyordu hatrıma. Aylar evvelin hıçkırıkları ısırıyordu inceden parmak uçlarımı. Aylar evvel yatağından kalkıp diri diri girdiğim o mezarın taşına değiyordu sırtım. Titreyerek kalkarken o yataktan kendi sancılarım yankılanıyordu. Kapıyı açıp bedenimi çarpa çarpa adını sayıklarken çevremde ne var ne yok bilmiyordum. Sadece koskoca evin içinde adını sayıklıyordum. ''Taehyung!'' diyordum. Sadece Taehyung.

''Jungkook?''

Merdivenlerden kaç kez takılarak inmiştim bilmiyorum. Bir ara Yoongi'nin sesini duyar gibi olsam da umursamamıştım. Odağını kaybeden bakışlarım çıldırmışım gibi her bir yanımda onu arıyordu. Gözlerimden yuvarlanan yaşları hisleyemiyordum bile. Hıçkırıklarımın arasından adını sesleniyordum.

''Taehyung!'' demiştim bağırarak salona indiğimde yine. Peşimden adımı seslenerek gelen Yoongi'yi umursayamıyordum bile, ''Taehyung, neredesin?!''

''Jungkook!''

Dinlemiyordum. Adımı seslenseler de dinlemiyordum. Odaların kapısını açıp çıldırmışım gibi her bir yana bakınıyordum yalnızca. Kaç kapıyı açıp kaç bedeni es geçtiğimi bilmiyordum. Ama hiçbirinin o olmadığını biliyordum. Hiçbirinin yüzüne bakmasam da o olmadığını biliyordum.

Çünkü ben onu kokusundan tanıyordum.

Son açtığım kapının ardında da bulamayınca onu, ardıma dönüp bana dehşetle bakan Yoongi'nin yakalarına asılmış, nefes nefese sormuştum.

''Nerede? Taehyung, nerede?!''

''Jungkook-''

''Aldılar mı?'' demiştim hıçkırarak, ''Uyuya kaldım diye mi? Nerede, Yoongi?''

''Jungkook sakinleş artık!''

Ellerinin kolumu sertçe kavrayışıyla dolu gözlerim dehşetle irileşen bakışlarını bulmuş kulağımda çınlayan dehşetimin idrakına o an varmıştım. Kafayı yiyordum. Kim Taehyung ve Kim Taehyung'suzluk bana kafayı yedirtiyordu. Kontrolden çıkan tüm o hamlelerim akıl sağlığımı sorgulatıyordu. Onsuzluğun beni bu hale getirmiş olması canımı yakıyordu. Şimdi en az onsuzluk kadar canım yanıyordu.

grindhouse // taekookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin