19.Bölüm:"Anılarımın hayaletleri"

22.5K 956 238
                                    

Vote ❤Yorum

Sevgi nedir? Bence sevgi hem öldürür hem de sadece yaşatabilir. Bence sevgi elimizde tutamadığımız lakin kalbimizin en derinlerine kadar hissettiğimiz küçük bir taneciktir. Bence sevgi aşktan daha önemlidir. Çünkü aşk yok olup gider lakin sevgi sen yaşadığınca kalbinde bulunur. Demem o ki sevgin olduğu kadar yaşıyorsundur... Sevgin olduğu kadar varsındır. Ve eğer birisini seviyorsan sevgi yanında güveni de getirir. Ve güven en değerli hislerden bir tanesidir.

Mesela şu an ben güvende hissediyorum. Mesela şu an huzur benim adım. Huzur bana karışmış ya da ben huzura bulanmışım. Peki neden? Bunu başarabilen şu an yanımda ki adam mı? Bana ilk defa bu duyguları derinden hissettiren şu an burnu saçlarımda olan soluğu yaşadığımı hissetiren adam mı? İlk defa böyle bir durumda olmam utanmama neden olmuyor. Kızarsam bile kaçamıyorum. Ya da kaçmak istemiyorum. Araf kokumu içine çektiğinde daha çok çeksin istiyorum. Bencillik mi bu? Bencillikse bile ilk defa gerçekten hissettiğim içimdeki sevgiyi sevdim...

Araf'ın bedeni hafif hareket ederken elimi göğsünden çekmek için bende hareketlendim lakin bir el elimi tutarak bu hareketimi engelledi. Araf beni biraz daha göğsüne bastırırken kokumu en derinine kadar bir kez daha çekti. Bana sımsıkı sarılmış olan bu adam kalbimi saniyeler içinde eritiyordu ve ben buna mâni olamıyordum. Korkmalı mıydım?

"Kendini benden uzaklaştırma." diye uykulu bir mırıltı kulaklarıma çarptığında kafamı hafif oynatıp ona bakmaya çalıştım. Gözlerim çenesinin yakınlarındayken kusursuz yüzü bir kez daha gülümsedi bana. "Neden?"

Araf kafasını benden biraz uzaklaştırıp gözlerini gözlerime dikti. Güneş açmış gibi parlayan bulutları içimin ısınmasına katkıda bulundu. "Çünkü bundan sonra benden hiç bir zaman uzaklaşmana izin vermem" diye mırıldandı. Gözleri gözlerimi yakmaya devam ederken, elim onun kalbinin üzerinde ve benim elimin üzerinde onun eli dururken zorla yutkunup bozuk plak gibi ikinci defa aynı soruyu sordum. "Neden?"

Araf'ın dudakları yukarıya doğru kıvrılırken "sana neden cehennem çiçeği diyorum? " diye sordu. Gözlerimi kısıp sorduğu sorunun cevabını vermesini beklediğimde mırıltıları kulağıma ulaştı. "Çünkü ben cehennemim ve sende benim gibi bir cehenneme yakışırsın."

Bana yakışırsın. Benim yanıma yakışırsın... Yüzümün kızarmaya başladığını hissettiğimde gözlerimi kaçırıp kafamı göğsüne yasladım ve görüş açısından çıktım. Ondan utanıyordum ve aynı zamanda bana dediği şeyler hoşuma gidiyordu. Ondan hoşlanıyorum. Belki de yanımda olduğu için böyle hissediyordum. Bilmiyorum. Ben sevmek ne demek bilmiyorum.

"Yine mi çilek surat oldun sen?" diye sorduktan sonra Araf küçük çaplı bir kahkaha attı. Ben daha çok utanırken araf elimin üzerindeki elini çekip çeneme yerleştirdi ve çenemi kaldırarak beni ona bakmaya zorladı. Her ne kadar yüzlerimiz aynı hizada olsa da gözlerimi kaçırmaya devam ettim. Tabi Araf'ın dediği cümleyi duyduğumda bu işe bir son verip büyüttüğüm gözlerimle onun bulutlarına baktım. "Eğer bana bakmazsan seni öperim."

Araf büyük gözlerime bakarak bir defa daha güldüğünde gözlerimi tekrar kaçırdım ve " ben bir banyoya gideyim" diye mırıldanıp kaçma teşebbüsünde bulundum. Araf bu halime tekrar güldüğünde gözlerim dudaklarına kaydı. Bugün ne kadar da çok gülüyordu. Bugün ne kadar da güzel başlamıştı. Yutkunup hızla kendimi Araf'ın kollarından çıkarttım. Odamdaki lavaboya koşmak yerine salondakine girip yüzüme serin bir su çarptım ve anın etkisinden kurtulmaya çalıştım. Araf'ın her hareketi kendimi tuhaf hissetmeme neden oluyordu. Ve ben bu tuhaflığı seviyordum.

Lavabodan çıktığımda mutfaktan gelen seslerle odaya gitmek yerine mutfağa yöneldim. Araf tezgâha dayanmış ve elindeki yumurtaları da tezgâha koymaya çalışıyordu. Saçları yüzüne düşmüş, güzel yüzündeki gri ve kahverenginin harmanlandığı gözleri elindeki yumurtalara düşmüş, tişörtünün azı pantolonunun içine girmiş, yüzünde hayran olduğum bir gülümseme belirmiş...

Çıkmaz Sokak  (TAMAMLANDI)Unde poveștirile trăiesc. Descoperă acum