38.Bölüm:"Kalbimin Mayını"

8.7K 486 112
                                    

Umut...
Küçük bir tohumun toprakla buluşup defalarca kez filizlenmesi.
Küçük bir çocuğun düştüğünde yanına koşan kahramanı.
Susayan bir hayvanın üzerine yağmur yağması.
Umut...
Kurulan binlerce hayal için verilen can...

Şaşkındılar. Herkes şaşkındı. Anıl ilk önce bu şaşkınlığı atlatan kişi oldu ve dudaklarını araladı. Lakin bir şey diyemeden geri kapatmıştı. Bir kez daha araladı ve herkes onun ne diyeceğini merak ederken tahminin dışında marjinal bir şey diyerek herkesi şaşırttı.

"Ha?"

Eylül gülmemek için ince fakat hoş olan dudaklarını birbirine bastırmıştı. Anıl gözlerini mutfak kapısına çevirdi. "Sizde duydunuz mu yoksa halüsinasyon görmeyi geçtim ve duymaya mı başladım ben?"

Gözlerinde duyduğu şeyin gerçekliğini tasdiklemelerini isteyen küçük bir çocuğun merakı vardı. Başını usulca olumlu hareket tebessüm ederken ve onu onaylamış bulundu Sahra. Anıl tekrar karşısında oturan kıza, Eylül'e döndü.

"Madem konuşabiliyordun daha önce neden konuşmadın? Sabahtan beri işaret dili hakkında bir şeyler öğrenmeye çalışıyorum ki kendini yalnız hissetme." Sesinde kızgın olmaya çalışan fakat mutlu olan bir çocuğun sevinç tınısı vardı. Sesinde çocuğunu azarlayan ama aslında onu üzmek istemeyen bir annenin tınısı vardı.

Eylül bu yaptığından utanarak gözlerini Anıldan kaçırıp ellerine düşürdü. "Korktum." Diye mırıldandı.

Korktun... Korkuttular çünkü seni... Yaraladılar, kıydılar çünkü sana...

Sessizlik büründü ortamı. Hafif bir rüzgar esti. Rüzgar Eylül'ün saçlarını öne doğru itti ve o güzel yüzünün bir kısmını örtme konusunda başarılı oldu. Anıl tekrar dudaklarını araladı. Bu yaralı kıza karşı ne diyebileceğini bilmiyor gibiydi.

"Bir daha seni kimse korkutamayacak."

Anıl'ı ilk defa bu kadar durgun görüyordu herkes. Akın ve Araf hariç...

"Kötüler oldukça benim gibiler korkar." Diye mırıldandı Eylül. Rüzgar esintisine devam etti. Anıl Eylül'e baktı. Diğer herkes seyirci kalmaya devam etti. O ikisinden başka kimse çıtını çıkartamıyordu. Sanki rüzgar bile sessiz esiyordu bu ana saygıdan. Sanki rüzgarın bile bu ana ağlayası vardı.

"Senin gibiler çok güçlü" diye mırıldandı Anıl. Oturduğu yerden biraz öne doğru kaykıldı ve saçlarının yüzünü kapatmaya çalıştığı Eylül'e baktı. "Benim gibiler zavallı."

Senin gibiler değil! Diye çığlık atmak istedi Sahra o anda. Bedeni kasıldı. Araf bunu fark edip elini daha sıkı tuttu kızın. Bağırmak istedi. Biz daha güçlüyüz demek istedi Sahra. Onlar sadece bedenine güveniyor! Bizim ruhumuz güçlü demek istedi. Ama sustu. Kelimeleri boğazında bir düğüm oluşturup nefesini kesti.

Anıl ayağa fırladı aniden. Yüzünde geçen bir öfke ışıltısı vardı. Görmüştü herkes bunu. "Sen ve senin gibiler bütün yaşadığı şeylere rağmen ayaktasınız! Sen kendine nasıl zavallı dersin! Asıl sana bunları yapan şerefsiz zavallı! Asıl kendini kadına vurunca erkek sanan o adiler zavallı!"

Eylül duyduğu şeylerin karşısında titredi. İnce dudakları titremeyi tam olarak oraya koydu. Gözleri doldu istemsizce Sahra'nın. Eylül'ün haline kıyamıyordu.

"Sesini kıs" diye tısladı Araf dişlerinin arasından. Kısık söylemişti bu cümleyi ama Anıl duymuş ve gözlerini bir saniyeliğine mutfak kapısının oraya, Araf'ın gözlerine çevirmişti. Fakat sonra tekrar kıza çevirmişti kendisini.

"Anlatsana bize her şeyi. Ablan öldü bunu biliyorum. Sende kaçmaya çalışırken o şerefsize yakalandın. E, bunları biliyorum da oraya nasıl düştün! Ya da neden bizimle konuşmayıp sana acımamızı sağladın! Anlatsana!" Anıl'ın sesi yine haddinden fazla çıkmıştı. Ve cümleleri de can yakıcıydı. Neden şimdi kıza yükleniyordu ki? Herkes bunu düşünüyordu. Fakat kimsenin aklına Anıl'ın da canının yandığı gelmiyordu.

Çıkmaz Sokak  (TAMAMLANDI)Where stories live. Discover now