2-BENİMLE

2.4K 88 47
                                    

Nihayet parti evine geldiğimde yürümekten perişan olmuş bir haldeydim. Gördüğüm ilk boş masaya doğru ilerlerken bir yandan da olabildiğince hızlı olmaya çalışıyordum. Böyle bir sorunum vardı işte; çekingendim, yeni bir ortama girince rahatsız olurdum ve bunlar yetmezmiş gibi bir de suskundum. Normalde oldukça özgüvenliyimdir fakat dediğim gibi ilk defa gittiğim yere alışmam uzun sürerdi.

Arctic Monkeys'den Arabella çalıyordu. Yerime yerleşip etrafa bakmaya basladım. Tam önümde bir çift dans edip öpüşüyordu. Kafamı çevirip bakınmaya devam ettim. Ev oldukça büyüktü. Duvarlardaki tablolar dikkatimi çekmişti. Birbirini öpen çıplak bir çift.. fakat garip olan bunu yaparken birbirlerini boğmalarıydı.

"Her aşkta bir nefret vardır." benim bile duymayacağım bir sesle mırıldandım.

Herkesin elinde alkollü birşeyler vardı ve ben annesi içki içmesine izin vermediği şu küçük kız çocuklarına benzememek için  kalkmaya yeltendim. Fakat benim gibi biri için bu büyük sorundu. Üstümdeki derin sırt dekolteli beyaz kolsuz saten tişört ve altındaki minicik kot şort zaten yeterince rahatsız ediciydi. Bir de bunların üstüne beni dikizleyen gözler eklenince masamdan kalkıp bara gitmem benim için imkansız gibi gözüktü. Ama ben imkansızın kızıydım. Bunun benim için sorun olmayacağını, herkesin beni beğendiğini, çok güzel olduğumu düşünmeye daha doğrusu hayal etmeye başlayıp ayağa kalktım. Omuzlarımı dikleştirip saçlarımı geriye attım. Bir kaza geçirmeden bara ulaşabildiğim için kendimi ayakta alkışladım. Bardaki adama gülümseyip bira istedim. Keyifle biramı yudumlarken kendimi şarkının ritmine bırakmıştım.

"Hazel!" işte başlıyoruz..

Ayağa kalkıp çocukluk arkadasıma gülümsedim. "Karen. Meraba."

"Aman Tanrım Hazel çok güzelsin. ne yaptın kendine böyle arkanı don bakiyim. Saçların harika kesimine bayıldım. hangi kuaföre gittin bakalım-

"Bende seni özledim Karen." dedim. Yoksa ölecekti. Nefessizlikten.

Uzun bir süre barda muhabbet ettikten sonra masama geri döndük.

"Karen tuvalet nerde?"dedim. Makyajımı tazelemem gerekiyordu.

Omuz silkip "Bilmem ki." dedi.

Nasıl yani. Kendi evinde tuvaletin nerede olduğunu bilmiyor muydu?

Bu düşüncemi dile getirdiğimde bana gülerek bakıp

"Burası benim evim değil ki, sevgilimin evi. Hadi gel tanışın." dedi ve elimden tutup sürüklemeye başladı. Nihayet durduğumuzda. Karşımda duran Jamie Cook'a bakıp küçük bir şaşkınlık çığlığı attım. Belki o kadar küçük değil. Neyse.

"Jamie, bu çocukluk arkadaşım Hazel."

"Meraba, Hazel." o ses.. o gülüş.. o saçlar... Aman Tanrım! Burası Jamie'nin eviyse ve burda bir parti varsa diğerleri de burda demektir!

"Tuvalet ne tarafta Jamie?"

----------------

Saçımı düzeltirken düşünebildiğim tek şey neden bu kadar tepki verdiğimdi. Altı üstü çocukluğumuzdan beri herşeyimizi paylaştığımız arkadasim Jamie Cookla çıkıyor. Belki sevgilisini de paylaşır ha. Ah Tanrım kimi kandırıyorum.

Tuvaletten çıkıp Karenlara doğru yürümeye başladım.

"Bu gece boş musun tatlım?"

Duyduğumu anlamam biraz uzun sürdü. Arkamı dönüp "Hayır." dedim. Ne ara oldu bilmiyorum ama en son duvar ve çocuk arasındaydım.

"Evet boşsun. Tatlım." kulağıma fısıldadı ve öpmeye başladı. Korkmaya başlamıştım ve aptalca bişey yapmamak için dua ediyordum.

SANA SORUYORUM JAMİE TUVALETİ O KADAR BÜYÜK EVİN NEDEN EN KUYTU KÖŞESİNE YAPTIRDIN?!

Dişlerimin arasından sinirle "Boş değilim dedim," diye fısıldadım. Boş değildim. Eve gidip uyuycaktım.

"Kiminlesin peki. Tatlım.?" diye sorduğunda işimin bittiğini düşünmeye başlamıştım.

"Benimle."

Karanlık Cennet || Alex TurnerWhere stories live. Discover now