15-SÖZ

858 43 12
                                    

Gözlerimi onun sigara kokusunu içime çekerek açtım. Ellerini belime sarmıştı ve bir bacağı benim vücudumun üzerindeydi. Gözlerimi ilk açtığımda onun yüzünü görmek içimde daha önce pek yaşamadığım 'mutlulukla karışık huzur, biraz heyecan, bolca aşk, biraz da tarçın.' hissini uyandırıyordu ve ben bu hissin dünyanın en güzel hissi olduğuna bahse girerim.

Uyurken o kadar masum gözüküyordu ki... Her zaman oldukça düzgün olan saçları şimdi oldukça dağınıktı ve sanki 'Beni karıştır!' der gibi duruyorlardı. Yavaşça elimi uzatıp saçlarıyla oynamaya başladım. Oradan yanaklarına doğru indim, oradan dudaklarına... Yavaşça gözlerini açıp gülümsedi ve uykulu bir sesle konuştu.

"Günaydın sevgilim."

"Kahvaltım nerde?! Hem ben bu sabah geç kalkacağım." dedim muzip bir gülümsemeyle. Motorla geziye çıkacağımız gün beni geç kalktığım için cezalandırmıştı: Dudağıma ufak bir öpücük kondurarak. Üstelik kahvaltıyı da hazırlamıştı."Yoksa sende şu 'kızı elde ettikten sonra odunlaşan erkekler'den misin? Üzülerek söylüyorum ki bayım, henüz beni elde etmediniz." dedim.

Yattığı yerde dönüp beni altına aldı ve konuşmaya başladı.

"İstediğin her şeyi yapmaya hazırım. Yeter ki sen iste Hazel McLean. Cezanı almak için geç kalkmana da gerek yok, seni öpmemi istiyorsan sadece söyle, ben bunu her zaman istiyorum." Kafasını eğip ufak bir öpücük kondurdu ve konuşmasına devam etti. " 'Kızı elde ettikten sonra odunlaşan erkekler'den olmadığımı sana garantileyebilirim çünkü senin karşında hiç bir erkeğin odun olmak gibi bir seçeneği yok. Ayrıca seni elde etmek için herşeyi yaparım ve hiç acelem yok. Yani ben de üzülerek söylüyorum ki McLean benim olana kadar benimlesin."

"Bu benim için büyük bir zevk." deyip onu öpmeye başladım. Tekrar tekrar aşık olmak dedikleri bu olsa gerek olsa diye düşündüm. Tekrar tekrar sevmek, tekrar tekrar bağlanmak, tekrar tekrar kendini bulmak onda.

Dudaklarımızı ayırdı. "Sanırım ona kahvaltı hazırlamam gereken bir prenses var." Ayağa kalkıp giyindi ve aşağıya indi, bende arkasından. Oraya indiğimizde ise manzara aynen şöyleydi: Mükemmel şekilde hazırlanmış bir sofra, sofranın yanında 'Ben yaptım! Benim eserim!' dermişcesine duran bir Matt, sofranın etrafında birşeyler kaçırmak için dolanan Nick, bir sandalyede oturan ve gözlerinden uyku aktığı oldukça belirgin olan Jamie, kafasını masaya koyup uyumuş olan Karen, duvardan bize dik dik bakıp 'Lanet olsun saat daha 10!' diyen bir saat.

"Görünüşe bakılırsa birileri senden önce davranmış." gülümseyerek Alex'e doğru baktım.

"Benimki kadar güzel olmadığına eminim." Tanrım yine o etkileyici ses ve ardından Matt'in sesi.

"Bu anı bölmek istemem ama burda iki aç çocuk var."

----------------------------

Oldukça güzel bir kahvaltıdan sonra Alex'le beraber havuzun kenarındaki hamakta uzanırken aklıma Florida geldi. Babamın her yaz tatilinde bizi oraya götürüşü,  bana orda hayallerimi nasıl gerçekleştireceğimi öğretmesi, yarışmalara katılmam, kazandığımda babamın yüzündeki ifade...

O sırada aptalca gülümsüyor olacağım ki Alex "Hey, iyi misin? Ne oldu?" der gibi bakıyordu.

"Florida'ya gidiyoruz." Heyecanla ayağa kalkıp Alex'e bunları söylemem ve Alex'in "Ama orası Florida." demesi sadece 11 saniye sürdü.

"Biliyorum yol falan filan ama 1891'de uçak diye bir ulaşım aracı icat edildi Turner." dedim dalga geçer gibi.

"Orada ne yapacaksın peki?" Yattığı hamakta doğrulup oturdu ve bana bakmaya başladı. Bende gidip yanına oturdum.

"Babam ölmeden önce her yaz bizi oraya götürürdü, haziran ayındayız ve benim tamamlamam gereken bir iş var." dedim babama verdiğim sözü hatırlayarak.

"Nasıl bir iş?" oldukça meraklı görünüyordu.

"Verdiğim bir sözü tamamlamak gibi."

"Sanırım olabilir, yani ben bir, şöyle bakmayı keser misin Hazel? Ah tamam yarın ilk uçakla gideriz."

Tanrım onu seviyorum.

"Seni seviyorum!" diyerek boynuna atladım ve o da buna karşılık ayağa kalkıp beni döndürmeye başladı. Başımız dönene kadar... Beraber yere düşünce birbirimize doğru döndük ve gözlerimiz buluştu.

"Bende seni seviyorum McLean."

"Sanırım bavulları hazırlamamız gerek."

----------------------------------------

Akşam yemeğinden sonra Karen, Jamie, Paul, Alex ve ben koltuklara yayılmış bir şekilde otururken Karen kalkıp 'dışarıda birşeyler yapmayı' önerdiğinde  Alex ve ben hariç herkes bunu kabul etmişti.

"Hadi ama çocuklar! İşinizi dönünce yaparsınız." ve karşınızda aptal gülümsemesiyle Jamie Cook.

Alex "Aslında biz yatıp uyumayı düşünüyorduk. Yarın biraz yorucu olabilir. Florida'ya gidiyoruz."dediğinde Paul ve Karen'ın gözleri yuvalarından çıkarmışcasına açıldı. Paul nihayet konuşabildiğindeyse oldukça 'şokta' gibi görünüyordu.

"Hazel? Bundan emin  misin? Yani orada ailenle ilgili çok anın var. Yani, sen hazır mısın?"

"Bunu elinde sonunda yapacaktım Paul. Çok geç olmadan verdiğim sözü tutmak istiyorum.

Karen ve Paul aynı anda ayağa kalkıp bağırmaya başladılar. Lanet olsun.

"Hayır! Hayır Hazel! Hayatta olmaz! İzin vermiyoruz! Aman Tanrım hayır!"

Nihayet sakin olup onları bir odaya çektiğimde oldukça 'endişeli' gözüküyorlardı.

"Hazel, o küçüklüğünde kaldı, uzun zamandır yapmıyorsun, yani bu çok tehlikeli." dedi Paul.

"Buna izin veremeyiz Hazel, olmaz. Bizden başka birşey iste." dedi Karen. Sanırım bu kadar yeter.

"Sizden izin almıyorum. Benim sadece tek bir hayalim vardı ve ben bu hayali gerçekleştireceğime dair söz verdim. Yarın gidiyoruz." Yeterince kendimden emin bir şekilde konuştuğuma emindim.

"O zaman bizde gelelim." dediler aynı anda.

"Sizin gibi iyi anlaşmayan iki kişinin benim için böyle birlik olması güzel."  dedim gülerek. "Hayır sizin gelmenize gerek yok, televizyondan izlersiniz."

Karanlık Cennet || Alex TurnerWhere stories live. Discover now