9-ANNE

1.1K 61 25
                                    

Tam 3 saattir Paul'un uyanmasını bekliyorduk ve hala gözlerini açmamıştı. Alex'le beraber yatağın yanındaki koltuğa oturmuştuk. Kollarını bana sardığında bütün acıların hayatımdan defolup gitmesini dilemiştim fakat ordan oraya koşturan, neşeli Paul karşımda böyle yatarken bu imkansızdı. Yanına gidip yatağının ucuna oturdum. Ellerimi yavaşça ve çekinerek dağılmış saçlarına doğru uzatıp sakince okşadım. Küçükken her gece evden kaçıp bahçede çadır kurduğumuzda söylediğimiz şarkıyı fısıldamaya başladım:

When I find myself in times of

trouble

Kendimi sıkıntıda hissettiğim zamanlarda 

Mother Mary comes to me

Meryem ana gelir bana 

Speaking words of wisdom

Bilgece kelimelerle konuşuyor

Let it be

Bırak olsun 

And in my hour of darkness

Ve karanlık saatlerimde 

She is standing right in front of me

Hemen karşıma oturuyor 

Speaking words of wisdom

Bilgece kelimelerle konuşuyor 

Let it-

Daha fazla devam edemedim. Ellerim hala saçlarının arasındaydı ve benim boğazım düğümlenmişti. Hissettiğim şeyi anlatmak o kadar zor ki. Sanki küçücüken elinden herşeyi alınan çocuk gibi hissettiriyordu beni, her zaman dudakları arasına sigara varken gülümsemesi yerine borular varken uyuması.

Alex'e baktığımda kafasını yere doğru çevirmişti. Ağladımı duyunca kalkıp yanıma geldi.

"Yaşadığın şeyin zor olduğunu biliyorum. Hazel seni anlıyorum. Birini böyle görmek nasıldır bilirim. Ama o iyileşecek. Güçlü olman lazım."

Kafamı iki yana salladım. "Hepsi benim suçum."

Beni kollarına alıp koltuğa oturttu. Saçlarımı kulaklarımın arkasına alıp kafamı kendisine doğru çevirdi.

"Hazel onun 18 yıllık arkadaşın olduğunu söyledin. Neler yaşadığını bilemem ama şundan eminim senin en zor anlarında yanındaydı ve şimdi onu sattığını, ihmal ettiğini, ona borçlu olduğunu falan düşünüyorsun. Bunlar doğru değil Hazel. O seni karşılık beklemeden seviyor ve sana yaptığı her şeyi karşılıksız yaptı. Hem sen ona iyi gelmesen bunca yıl seni çeker miydi? Bu olanların seninle bir ilgisi yok. Belki onun dikkatsizliği belki sürücünün ama seninle ilgili olmadığından eminim. Rahatla McLean, güçlü ol. Seni böyle görmek hoş değil. Ağlarken çirkin oluyorsun." Pislik.

Anlıma bir buse kondurup ayağa kalktı.

''Ben polislerle konuşacağım. Hemen dönerim.'' tam arkasını dönmüş kapıya gidiyordu ki geri dönüp bana baktı:

''Ağlamayı yasaklıyorum sana.''

Tam önüme dönmüş ellerimle yüzümü kapatmışken 'kurallar yıkılmak için vardır' diye düşünüp ağlayacaktım ki kapıdan gelen seslerle başımı kaldırdım.

''Anne? Ne işin var burada?"

 ''B.. ben.. ben senin burada olduğunu bilmiyordum Hazal.'' 

Kendimle ilgili önemli bir kaç  detay:

1.Aslında annem Türk.

2.Ben de Türkiye'de doğmuşum ama doğduğum yıl Amerika'ya taşınmak zorunda kalmışız.

3.Asıl adım Hazal. Amerika'ya taşınınca babam bana Hazel demeye başlamış.

4. Annemi sevmiyorum. Annem, babam, Paul'un annesi ve babası eğlence dönüşü arabayla eve giderken bir kaza geçirdiler. Arabayı annem kullanıyormuş ama asıl sorun kullanırken sarhoş olmasında.Uçurumdan yuvarlandılar ve kurtulan tek kişi annem oldu.

''Doğru burda olduğumu bilseydin gelmezdin.''

''Ah Hazal hayır, hayır, hayır! Ben..ben Paul'a çarptım.'' 

Ardından gelen ani sinir krizi, lanet olası iğneler, lanet olası sakinleştiriciler ve annemin suçlu bulunmayıp serbest bırakılışı, Alex'in gelip bana sarılması, başka bir kriz, ve o annem olacak kadının hastaneden defolup gitmemesi.Hala tepemde beni merak ediyormuşcasına dikilmesi. Hepsi iki saat içinde olmuştu ve hemşireler Paul'un neden hala uykusundan uyanmadığını söylemiyorlardı.

Eskiden de annemden nefret ederdim ama içimde hep bir umut kırıntısı vardı. Hep beni merak edip ziyaretime gelmesini, benden özür dilemesini, bana beni sevdiğini söylemesini hayal etmiştim. Hiç bir zaman gelmedi ama benim içimdeki umut da asla bitmedi. Bugüne kadar. Artık ondan tamamıyla nefret ettiğimden emindim. 

Ayağa kalkıp yanına gittim. Leş gibi içki kokuyordu. Ateş saçan gözlerimi gözlerine kilitledim ve konuşmaya başladım. Yıllardır içimde ne kalmışsa hepsini kusmaya başladım:

''Anne sıfatını hakeden son kişisin. Senden nefret ediyorum. Ben küçükken babam işten eve gelirdi. Sen gidip parasını elinden alır içki içmeye giderdin. Babam evde benimle otururudu. Gecenin bilmem kaçında geldiğinde kavga ederdiniz ve ben Paul'un yanına giderdim. Ve evet sen babama yaptığın gibi onun da hayatını mahfettin! Ailesini elinden aldın! Şimdi de gelmiş onu bu hale sokmuşsun bir de merak ediyor gibi burda dikiliyorsun! Kimse seni burda istemiyor! Kimse seni hayatında istemiyor!'' Artık kesin bir şekilde ağlamaya başlamıştım.

''Hayatımı mahfettin! Bana her gece gelip içki kokan ağzınla 'Seni Seviyorum' diye fısıldar sonra da kusardın. Onların hepsi yalandı. Senin bana olan sevgin yalandı.' Bende seni seviyorum' derdim. Onların hepsi doğruydu. Ama sen bütün doğruları yok ettin. Bana yardım eden sadece babam ve Paul vardı. Babamı elimden aldığın gibi Paul'u da almana izin veremem. Uzak dur Paul'dan! Uzak dur bizden! Anneler çocuklarına seve seve sevmeyi öğretir ama senin bana öğrettiğin tek şey nasıl sigara içileceği. Şimdi defol burdan."

Karanlık Cennet || Alex TurnerWhere stories live. Discover now