10-BENİ ÇILDIRTIYORSUN

1K 52 14
                                    

Anneme karşı oldukça açık ve sert konuştuktan sonra aptal kadın birşeyler mırıldanıp üzgün olduğunu söyledi ve gitti. Alex'le tekrar baş başa kaldığımızda ona eve gitmesi için yalvarıyordum ve her defasında reddetip beni susturuyordu.

Aradan saatler geçtikten sonra ben yine Paul'un saçlarıyla oynarken gözlerini araladı. Şimdi moralini düzeltecek birşeyler söylemem lazımdı. Gülümsemeye çalıştım.

"Selam çakma McCartney."

"Selam gerçek Hazel."

"Ah seni lanet olası! Hep benden üstün olmak zorunda mısın sen? Gel buraya!"

Bu kadar gülümseme yeter. Artık sarılma zamanı.

"Ben çok üzgünüm Paulhepsibenimsuçumeğersenibırakmasaydımbunlarolmazdılütfenbeniaffetbengerçektençokpişmanımvesendenistediğimtekseybeniaffetmen."

Bunların hepsini bir nefeste söylemiştim.

Beni iktirip boğuluyormuş gibi yapıp boğazını sıktı.

"Sakın başlama , sakın seni affetmemi falan söyleme. Ortada affedilecek bir durum yok. Seninle konuştuktan sonra sinirlendim evet ama seni merak ettiğim için. Sonra karavandaki bira bitti bende birşeyler almak için dışarı çıktım. Caddeye adım atar atmaz da olan oldu zaten. Senin hiç bir suçun yok ve ben gayet iyiyim. "

Rahatlamıştım ama yine de içimde bir huzursuzluk vardı. Pişmandım. Paul bana öyle sapşalça bakıyordu ki dayanamayıp yine sıkıca sarıldım.

"Tanrım lanet olsun Paul! Seni çok merak ettim. Sana birşey olsaydı ben...ben..."

Daha fazla devam edemedim çünkü hem 'bunun düşüncesi bile kötü'ydü hemde şimdi onun moralini bozmak istemiyordum. Uzun bir süre sarılarak kaldıktan sonra Paul Alex'i fark edince bırakmak zorunda kaldım. "Dediğim gibi onlarda kalmıştık."

Daha sonra doktor onu götürebileceğimizi ama 1 hafta boyunca dikkat etmesini söyledi, bizde onu hazırlayıp arabaya götürdük. Ben arka koltuğa oturup Paul'u da dizime yatırdım. Saçlarıyla oynayıp komik birşeyler anlatıyordum. Ama asıl anlatmak için sabırsızlandığım başka şeyler vardı. Belki de bunları bir daha söylemeye cesaret edemeyeceğim şeyler.

"Paul birinden hoşlanıyorum."

İşte şimdi dikkatini çekebilmiştim. Çaktırmadan Alex'e baktığımda dikiz aynasından bana bakıyordu.

"Aman tanrım 3 yıl sonra ha! Bu harika bir şey Hazel! Hemen şimdi bütün detayları anlatacaksın!"

"Aslında sadece 1 gündür tanışıyoruz, partide tanıştık. Ama beni bilirsin her ne kadar kafa karışıklığı yaşasam da duygularımdan eminimdir." Kafamı geriye yasladım, gözlerimi kapattım ve onu anlatmaya başladım.

"Gözleri karanlık bir cennetteymiş gibi hissettiriyor.

Kokusu dünyadaki en kötü şeylerinden oluşan en güzel şey.

Dudakları gökyüzünün kıvrımları gibi.

Ve kadifemsi sigara kokan sesi, beni karanlık cennetinin en aşağılarına itiyor. Ondan kurtulamıyorum, kurtlulmak da istemiyorum. Beni büyülüyor Paul."

"Sarhoş değildiniz, değil mi?" Sormaya korkuyormuş gibi sormuştu bunu.

"Değildik." Alex'in sesiyle gözlerimi açtım. Paul şok olmuştu ve bende.

"Paul biraz daha detay istiyor olabilir. Değil mi dostum?" Sıra Alex'teydi, sanırım. Ve şimdi o hissettiklerini söyleyecekti, sanırım. Ne kadar çok sanan biriydim ben öyle.

Arabayı sürmeye devam ederken bir yandan konuşuyordu. Fazla açıksözlü.

"Hazel eve girdiğinden beri onu izliyordum ve hareketleriyle beni etkilemişti. Sevimli ve vahşi bir çekiciliği var. Çekingen, utangaç fakat özgüvenli. Bütün gece boyunca gözüm onun üzerindeydi. Lanet olası bir çocuk gelip onu öpmeye kalkınca bende gidip onu yanıma aldım. Beraber biraz eğlendik ve sarhoş değildik dostum. Konuşmasıyla, gülüşüyle herşeyiyle beni etkiledi Paul. Söylesene bu kadar yıldır ona aşık olmamayı nasıl başarıyorsun?"

Paul kahkaha atıp Alex'e baktı "Aşık olmadığımı nerden biliyorsun? Şaka bir yana onun küçüklüğünü görsen sende aşık olmazdın Alex."

"Heey dikkatli ol küçüğüm hala benim kucağımdasın." dedim gülümseyerek. Ama Alex'e bakamıyordum, yüzümün domatesten farksız olduğuna emindim.

Alex konuşmaya devam etti.

"Omzundan dökülen saçları dünyanın en güzel şelalesinden de güzel.

Gülüşü güneşten daha sıcak .

Ve gözleri.. Ah Tanrım babası gökyüzündeki en güzel iki yıldızı çalıp gözlerine koymuş.

Dudakları tapılası ve her zaman onu öpmeyi hayal ediyorum.

Vanilya gibi kokuyor ve kokusu başımı döndürüyor, sanki dünyadaki en masum cennetteymiş gibi hissettiriyor."

Arabanın dikiz aynasında gözlerimiz buluştu.

"Hazel McLean, beni çıldırtıyorsun bebeğim."

Karanlık Cennet || Alex TurnerWhere stories live. Discover now