17-FİNAL

993 58 38
                                    

En iyi bildiğim şeyi yapıp kendimi dalgalara teslim ettim. Yarışma yarım saat boyunca devam edecekti ve benim yapmam gereken tek şey babamı düşünmek olacaktı. Çünkü ona bunu borçluydum. Gözlerimi kapadım, dengemi sağladım, derin bir nefes alıp dalgaya arkamı döndüm. Beni alıp kendi yönüne sürükledi. "Dalgalarda kaybolmak güzel." diye fısıldadım. "Keşke sen de görseydin baba."

Hayatımdaki belki de en önemli yarışmasında yapabileceğimin en iyisini yapmış olmanın verdiği huzurla karaya çıkıp yerime yerleştim. Jüri puanlamayı çoktan yapmıştı ve şimdi bizi meraklandırmak için bekliyorlardı. "Lanet olsun midemde yeterince kelebek uçuşuyor zaten." diye düşünürken sunucu sonuçları okumaya başladı.

"24. Geleneksel Mavericks Sörf Yarışması'nın üçüncüsünü yerine davet ediyorum: John Berry!" Alkışlar, madalyalar, kamera, gülüşmeler...

"İkinci...Amy Wonder!" Alkışlar, madalyalar, kamera, gülüşmeler...

"Ve... 24...Geleneksel...Mavericks... Sörf...Yarışması'nın...kazananına geldi sıra...HAZEL MCLEAN!"

Sonra olanlar bulanıktı benim için. Yürüdüm, ödülleri aldım, seni seviyorum baba diye bağırdım ve Alex'le beraber kendimizi eğlenceye bıraktık. Hepsi bulanıktı...Mutluydum.

Akşam üzeri Alex çok yorgun olduğunu ve gidip uyuyacağını söyledi. Ona sarıldım, onu öptüm, kokusunu içime çektim, son kez yapar gibi... Beraber eve gittik ve o kendini yatağa attığı gibi uyuya kaldı. Ben de sörf tahtamı alıp deniz kenarına oturdum. Güneş ufukta batmaya başlamıştı ve etrafa altın sarısı bir ışık saçıyordu. Orda ne kadar oturduğumu bilmiyorum çünkü o sırada olanları düşünüyordum. Sözümü tuttum. Görevimi yaptım. Mutluyum. Çünkü insanların benden istediği her şeyi yerine getirdim. Artık yapacak bir şey kalmadı. Borcum da yok. Özgürüm...

Tahtamın üzerine atlayıp denizde açılmaya başladım. Uzun ve düzenli kulaçlar atıyordum. Kimsenin beni bulamayacağı yere doğru. Kıyıdan yeterince uzaklaştığımı düşününce tahtanın üstüne oturdum ve güneşi izlemeye başladım. Mavericks'in denizi altımda dalgalanıyordu ve sıcacık suyunu tenimde hissediyordum. 'Başlayalım' diye düşünüp tahtanın üstünden indim ve dibe doğru batmaya başladım. Battım, battım ve battım... Gözlerimi açıp etrafa baktığımda deniz kusursuz gözüküyordu. Saçlarımı okşuyor ve beni sarıp sarmalıyordu. Tuttuğum nefesimi verdim.

Hızlı yaşa, genç öl..

Yeterince hızlı yaşadım diye düşündüm ve yeterince gencim.

Bedenim her yukarı çıkmaya çalıştığında kendimi aşağıya doğru itiyordum. Gözlerimi kapattım, gülümsedim ve ruhumun denizle bütünleşmesine izin verdim.

Kızın cesedini balık tutmak için açılan Florida'lı genç bir çift buldu ve onu teknelerine alıp kıyıya götürdüler. Mavericks'te yaşayan herkes onun etrafına toplandı. Bağırıyor, ağlıyor ve çığlık atıyorlardı. Kızın yatağında, onun kokusuna sarılmış uyuyan oğlan duyduğu sesler yüzünden uyanıp kalabalığa doğru koşmaya başladı. Yerde bir kız yatıyordu. Aklına gelmemişti yerde yatan ölü kızın 'O' olduğunu... Evlenme hayalleri kurduğu o kız olduğunu... Sakince ilerledi ve kalabalığı eliyle iterek geçmeye çalıştı oğlan. Sakindi. O kızın Hazel olduğunu fark edene kadar. Bağırdı, kızın yanına koştu, onu uyandırmaya çalıştı, ve çok geç olduğunu anladı. Onu kollarına alıp sardı ve ağladı oğlan. Kalbi sanki parçalanmış gibiydi ve canı acıyordu, daha önce olmadığı gibi, daha önce olmadığı kadar... Kızın kokusunu içine çekti oğlan, deniz kokusuyla karışmış vanilya kokusunu. Kızmıştı ona, onu bırakıp gittiği için. "Babanın yaptığını bana neden yaptın?" diye bağırdı. Daha çok sarıldı ona. Sanki sarılırsa kız onu bırakmayacak gibi, sanki sarılırsa kız iyileşecek gibi, sanki sarılırsa kız oğlanın o çok sevdiği gözlerini açacak gibi... Ama olmadı hiçbiri... Kızı onun ellerinden aldılar, götürdüler. "Hayır!" diye bağırdı oğlan. "Hayır!Ona daha veda etmedim, son kez öpmedim onu.". Kimse duymamıştı oğlanın sesini, kızın canını alan deniz dışında. Arkasını dönüp bir daha asla onu hatırlattığı için giremeyeceğinden habersiz olduğu denize doğru koştu ve tekrar bağırdı. "Neden aldın onu benden? Ne yaptı o sana? Beni de al o zaman!" diye haykırdı. "Onun yanına gideyim! Beni de al!" Yanındakiler tuttu onu. Kızı koydukları ambulansa onu da koydular. Yanındaki sedyede yatıyordu kız. Kalp masajı yapıyorlardı ona, işe yaramayacağını bilmeden. Oğlan, kızın sedyeden sarkan elini tutup fısıldadı "Verdiğin söz bu muydu?"

Cenaze günü oğlan ufak ve çekingen adımlarla tabutun yanına gitti. İnanamıyordu hala onun öldüğüne. İnanmıyordu. İstemiyordu. Paul ve Karen birbirlerine sarılmış bir köşede ağlıyorlardı. Hazel'ın sözü geldi aklına. Kızın sesi yankılandı oğlanın kulaklarında.

"Sizin gibi iyi anlaşamayan iki kişinin benim için birlik olması güzel."

Sakince kapağı açık olan tabutun yanına gidip yere diz çöktü ve kızın kapalı olan gözlerine bakmaya başladı. 'Bir daha asla göremeyeceğim o gözleri.' diye düşündü. 'Onun sıcacık bedeni toprağın altında soğurken sarıp ısıtmayacağım onu.' Cebinden ses kayıt cihazını çıkardı. Üzerinde Hazel'ın el yazısıyla "Cenaze günü dinle Alex. Lütfen." yazıyordu. Oğlan bunu kızın evindeki odasında, yatağının üstünde bulmuştu. Ses kaydını başlatıp dinlemeye başladı.

"Merhaba Alex." sesi oldukça mutlu çıkıyordu.

"Hani Paul Walker'ın bir sözü vardı ya, 'Bir gün hız yüzünden ölürsem ağlamayın. Çünkü ben gülümsüyor olacağım.' diye. Bir gün sörf yaparken ölürsem ağlama Alex. Çünkü ben gülümsüyor olacağım.

Son sözlerim bunlar, kayda geçsin.

BEN HAZEL DESTİNY MCLEAN, VE LANET OLSUN HAVA ÇOK SICAK!"

Gözyaşlarının arasından gülümsedi oğlan. Sonra soldu gülümsemesi. Çünkü kız intihar etmişti. Şimdi anlamıştı oğlan bunu. 'Neden yaptın!?' diye düşündü. 'Neden beni bırakıp gittin?!'

Oğlan onu hala delice seviyordu ama kız öldü, oğlanın kalbinde.

Kız intihar etmişti, peşinde onu delice seven bir oğlan ve bir kaç da arkadaş bırakarak. Neden mi yapmıştı bunu? Mutlu olduğu için.

O hep farklıydı ve bunun için uğraşmıyordu.

Ölmek istedi ve 'Şu an elinde olan şeyleri ileride kaybedebilirim.' diye düşündü.

Ölmek istedi ve 'Şimdi mutluyum ve belki ileride çok büyük acılar çekeceğim. Mutluyken ölmek en iyisi.' diye düşündü.

Ölmek istedi ve'Babamı özledim.' diye düşündü.

İleride yaşayacağı acıları bildiği için kaçmıştı onlardan. O farklıydı ve o korkaktı. Geride bırakacaklarına ihanet edeceğini düşündü ama hayır yine de şimdi ölmeliydi, daha sonra hatırlanmak için.

Ölmek istedi ve 'İleride hatırlanacağım. O yüzden şimdi öleceğim.' diye düşündü.

Ölmek istedi ve 'Son sözlerim hatırlansın. O yüzden şimdi öleceğim.' diye düşündü.

Ölmek istedi ve 'Karanlık Cennet'imizde sana da yer tutacağım Alex.' diye düşündü.

Ölmek istedi ve öldü.

Karanlık Cennet || Alex TurnerWhere stories live. Discover now