" oyun başlıyor‪ ‬"

9.8K 1.2K 768
                                    




Gözlerimi kırpıştırarak açtığımda gözümü kamaştıracak bir güneş yoktu etrafta. Aksine, iki gündür alışkın olduğum karanlık vardı. Dün akşam uykusuzluğuma yenik düşüp uyumuştum. Hiç bir zaman dayanıklı biri olmamıştım ve bu her konuda geçerliydi. Uyumuş olmamın verdiği tedirginlikle ve diğerlerinin konuşmalarıyla başımı yavaşça kaldırdım.

"Şunun ucundaki teli bizi buraya kapatan kişinin götünden sokup kulağından çıkaracağım!" Güne bir kaç günki gibi Jeongguk'un bağırıp küfür etmesiyle başlamıştım. "Sakin ol Jeon. Fazla sinir sağlığa zararlı biliyorsun. Gülmeyi dene, geç yaşlanırsın." Yoongi ayağa kalkıp Jeongguk'un elindeki şeyi sertçe çekip aldı.

"Seni-" Jeongguk'u yarıda kesen Namjoon, "Tamam tamam sakin olalım lütfen! Şu an kavga etmemiz değil, bu telsizi neden buraya koyduklarını düşünmeliyiz." demişti. Namjoon'un sözleriyle gözlerim otomatik olarak Yoongi'nin, Jeongguk'un elinden çekip aldığı şeye, telsize gitti. Yanımıza telsiz koymaları fazlasıyla saçma geliyordu şu an. Oradan bizimle iletişim kurmayı falan mı planlıyorlardı? Bizi yanımıza gelemeyecek kadar tehlikeli falan mı görüyorlardı? Belki de bunun işlenen cinayetle ilgisi vardı. Lanet olsun ki ben daha bu cinayetten bile haberdar değilken şüpheli durumuna düşmüştüm!

Telsizden gelen cızırtılarla düşüncelerimden sıyrılmış, kendime engel olamadan yerimden kalkıp telsizi tutan Yoongi'nin yanına gitmiştim. Arka taraflarımın taş zeminde oturmaktan cidden çok ağrıdığını fark ettiğim vakit telsizden sesler gelmeye başladı.

"Ah görüyorum ki sonunda hepiniz uyandınız. Görüyorum diyebiliyorum çünkü bulunduğunuz hücrede bir kaç tane kamera var. Tek eksiğimiz iletişimdi ve bu telsizle onu da halletmiş olduk. Şimdi beni dinleyin şüpheliler, eğer yarına kadar suçlu teslim olmazsa içinizden birine olacaklardan sorumlu değilim. O yüzden o küçük akıllarınızı başınıza toplayın ve hanginiz o sikik cinayeti gerçekleştirdiyse teslim olsun. Desenize, telsiz fazlasıyla işimize yarayacak."

"Amına koduğumun herifi bu yaptığın yasal bile değil!" Jeongguk telsize doğru bağırdığında sertçe yutkundum. Burada olduğumuz süre boyunca ilk defa ona katılıyordum ve bu... Bilmiyorum tuhaf hissettirmişti.

"Sikeyim bunu yapamazlar!" Seokjin'de yerinden kalkıp bağırdığında ellerini hırsla saçlarından geçirdi. "Ailelerimiz, tanıdıklarımız var. Kayıp olduğumuz fark edildiğinde her şey götünde yanacak orospu çocuğu!" Jeongguk telsizi alıp tekrardan bağırdığında gözlerimi sıkıca kapattım.

"İyi misin?" Gözlerimi açıp yanıma baktığımda Namjoon'u gördüm. Rahatlamadım desem yalan olurdu çünkü gelen kişinin Namjoon olduğuna minnettardım. Bu hücredeki mantıklı ve iyi insanlardan bir tanesiydi. Suçlunun o olmadığına emindim. Yani en azından ben öyle hissediyordum. "P-pek değil." Kekelememe engel olamayarak konuştuğumda güldü.

"Haklısın. Ben de pek iyi değilim. Hem zaten şu durumda iyi olmak çok saçma olmaz mıydı?" Kaşlarını kaldırıp baktığında hafifçe başımı salladım.  Onunla konuşmak istiyordum çünkü biriyle konuşmanın iyi geleceğini biliyordum fakat olmuyordu işte. Hiç bir zaman arkadaşlıkta veya ilişkilerde iyi olamamıştım çünkü akli sorunlunun tekiydim. Hatta bu o kadar belliydi ki Namjoon suçlunun ben olmadığımı— olamayacağımı anlayıp benimle konuşmuştu.

"Olacaklardan sorumlu değilim derken ne demek istedi?" Hoseok çizgili tişörtünü oturduğu yerde çekiştirirken titrek bir sesle sordu. "Birimizden birini sikecek demek çizgili çocuk." Taehyung oturduğu yerden üstündeki kapüşonlunun ipleriyle oynarken konuştu. Yüzündeki sırıtış tabii ki de hiç bir zaman solmuyordu ve bu beni hala korkutuyordu.

"Siz akıl hastaları birbirinizle konuşmak yerine Yoongi'yi teslim olmaya ikna etmeye çalışsanız bir boka yararsınız! İçeride bizimle Kore'nin en cani cinayetlerinden birini işlemiş biri var ve siz sik kafalılar hala aptal aptal konuşuyorsunuz!" Jeongguk'un ani sinir krizi geçirmesiyle sırtımı duvara sürtüp yere oturdum ve dizlerimi kendime doğru çektim. Derin nefesler alırken kollarımı bacaklarıma doladım ve çenemi dizlerimin üstüne yerleştirdim. Korkmuştum. Ondan korkuyordum zaten. Ama dediklerinde haklı mıydı? Katil cidden Yoongi miydi? O bunu nereden biliyordu ki?

"Siktir oradan Jeon. Kendi suçunu benim üzerime atmaya çalışma." Yoongi fazlasıyla rahat bir şekilde Jeongguk'a laf attığında gözlerim Yoongi'ye kaydı. Yeşilimsi saçlarının rengi solmuştu şimdiden ve teni bembeyazdı. Anlaşılan burası ona da hiç iyi gelmiyordu. Herkesin yüzü çökmüştü ve hepimiz berbat haldeydik.

"Niye o kadar baktın?" Yoongi'nin oturduğu yerden sürüne sürüne yanıma gelip sırıtmasıyla başımı hafifçe iki yana sallayıp transımdan çıktım. Kurumuş dudaklarımı dilimle ıslatıp gözlerimi onun gözlerine diktim. Hızlanan kalp atışımın tek açıklaması korkuydu ve ben korkudan her an altıma işeyebilirdim. "Hadi ama benden korkmana gerek yok. Sonuçta seni şu piç kurusundan korudum." Jeongguk'tan bahsederken sesini yükseltip ona bakmıştı fakat Jeongguk karşılığında sadece kötü bakışlarını yollamıştı ona.

"B-ben korkmuyorum." Salağın teki olduğum için kekeleyerek konuştum. Gülmesiyle derin bir nefes alıp gözlerimi yavaşça kapattım ve yanımdan gitmesini bekledim.

Yüzümde hissettiğim eliyle kapattım gözlerim kocaman açılmış, dudaklarım aralanmıştı. Parmakları göz kapaklarımda dolanıp yanağıma inmiş, ardından yüzümden çekmişti. "Sen öyle diyorsan öyledir." Hafifçe gülümseyerek konuştuğunda yutkundum ve gözlerimi kaçırdım.

Kalbim yerinden çıkacakmış gibi atıyordu ve bunun nedeninin birinin ilk defa bana karşı böyle bir harekette bulunması mı, Yoongi'ye karşı olan korkum mu yoksa bunun bir katille aynı ortamda bulunurken olmuş olması mı bilemiyordum.

Midem boş olduğunu belli etmeye çalışırcasına guruldadığında sessizce inledim. Açlık beni fazlasıyla yorgun düşürüyordu. Korku ve yorgunluğu aynı anda hissetmek inanın bana olabilecek en kötü şeylerden biri.

"Sikeyim bu angut yine konuşmaya başlayacak!" Jeongguk'un hızla yerinden kalkıp köşeye fırlatılmış, bip sesi çıkaran telsizi eline almasıyla gözlerim onu takip etmeye başlamıştı.

"Zanlılar, süreniz kısaltılmıştır ve eğer bir saat içerisinde suçlu teslim olmazsa kendi yöntemlerimi kullanmaya başlamak zorunda kalacağım."

Gözlerim hızla diğerlerinin yüzlerinde dolanırken kirpik uçlarıma kadar titremeye başladım. Kendi yöntemleri derken ne demek istiyordu? Hiç bir suçum yokken burada bir başkası yüzünden bana kötü bir şey olmasını istemiyordum. Zarar görmek istemiyordum çünkü bir türlü iyileşemeyeceğimi biliyordum. Hem fiziksel hem de mental olarak.

"Kendi yöntemleri derken? Bize ne sikim yapmayı planlıyor bu herif?" Namjoon kaşlarını çatıp konuştuğunda belli belirsiz omuzlarımı silktim.

"Bizimle oyun oynayacak gibi bir şey demek." Taehyung başını geriye yaslayıp bıkkınlıkla ofladığında yutkundum. "Gibi derken?" Hoseok kaşlarını kaldırıp sorduğunda Taehyung sırıtıp gözlerini teker teker hücredekilerde dolaştırdı.

"Oyun başlıyor demek. Ama gerçek bir oyundan tek farkı, bizim sıramızın gelmeyecek olması."



-

CULPRIT. ⠀⠀[ YOONMIN ]Where stories live. Discover now